The-Abraham-accord-1024x538.jpg

BAE ve Bahreyn'in normalleşmesinin arkasında ne var?

Siyonist varlık ile BAE ve Bahreyn arasında kaba pragmatizm ve hastalık düzeyinde narsisizm ile motive edilen yeni anlaşma, İsrail'in bölgeye müdahalesine kapıları sonuna kadar açmaktadır. Bu nedenle, iki yeni anlaşma, bölgedeki her şeyi yok edecek gelecek savaşların bir ilanıdır. Bölgenin ve halkının geleceğini yıllarca ve on yıllarca ipotek altına almaktadır.

21 Eylül 2020 Pazartesi
Bahreyn'in ve ondan önce BAE'nin İsrail ile ilişkilerini normalleştirme anlaşmasına ilgisi nedir? Açıktır ki, bu “anlaşma”nın ana yararlanıcıları, iç siyasette kuşatılmış olan ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'dur. İç başarısızlıklarını örtbas etmek ve yaklaşan seçimleri kazanmalarını sağlamak için bir dış politika zaferine ihtiyaçları var. Peki, BAE ve Bahreyn yöneticileri, sundukları bu karşılıksız tavizlerden ne kazanacaklar?
 
Normalleşmenin bölgede barış ve istikrara hizmet edeceği yalanına inanmayan tüm analizler, konunun İran ile ilgili olduğunu söylüyor. Bu “anlaşma”ya katılan ülkelerin, İran tehdidi olarak tanımladığı şeyle yüzleşmede ortak bir çıkarı var. Bu analizin yazarları, Körfez ülkelerinin bölgedeki artan İran etkisinden duyduğu korkunun, BAE ve Bahreyn hükümdarlarını İsrail ile yakınlaşmaya ve rejimlerinin devrilmesini önlemek için Amerika'ya yaklaşmaya iten şey olduğu gerçeğinden hareket ediyor.
 
Ancak geniş ölçekte yayılan bu kolay analiz, neredeyse resmi olarak benimsenmiş ve normalleşme anlaşması imzalayan ülkelerin Filistin halkının davasına ihanetlerini haklı çıkarmak için yönlendirilmiştir. Ancak bu analizi ikna edici olmamasını sağlayan şey, özellikle yıllardır bölgede normalleşme politikasına öncülük eden BAE'nin İran ile görece güçlü ekonomik bağlarının olması. BAE Dışişleri Bakanı, İsrail ile ilişkilerinin normalleştiğini açıklamadan önce İranlı mevkidaşını aradı. Resmi haber ajansı, görüşmelerinde “Koronavirüsün tesirleri ile yüzleşmede iki ülke arasındaki ikili iş birliğinin güçlendirilmesi ve etkilerinin ele alınması”nın görüşüldüğünü bildirdi. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'e gelince, görüşmenin “İki ülkemizdeki durum ile bölgesel ve küresel durumlar” ile ilgili olduğunu ve “sağlam, açık sözlü ve çok dostane” bir şekilde geçtiğini yazdı.
 
Abu Dabi; İsrail ile normalleşmedeki bir sonraki adım hakkında bilgi verdiğine inanılan bu görüşmeden önce bile hiçbir gün İran'a ve onun temel ideolojisine meydan okumadı. Muhammed bin Zayed, her zaman Şii İran'dan çok Sünni İslamcılar hakkında endişelerini dile getirdi. Bölgede kendisine bağlı olan basın, Mısır'daki “Müslüman Kardeşler” iktidarını, istikrarı için İran'dan daha fazla tehdit olarak gördüğünü yazıyordu. BAE'nin hükümdarları Mısır'daki Müslüman Kardeşler rejimini devirmede oynadıkları kirli rolden korkmadılar.
 
İran tehdidiyle yüzleşmek için İsrail ile ittifakın Amerika'ya yaklaşma iddiasına muhtemelen inansak bile, Körfez ülkelerinin yöneticileriyle, özellikle BAE ve İsrail arasındaki ilişkilerin on yıllardır yürürlükte olduğu biliniyor. Normalleşme resmi olarak ilan edilmeden önce bile Körfez ülkelerinin çoğu İran'ın en büyük düşman olarak nitelendirdiği ABD askeri varlığına topraklarını ve gökyüzünü açmıştı.
 
BAE ve Bahreyn'in İsrail ile ilişkilerini ABD himayesi altında normalleştirme beyanını gerektiren şey, Abu Dabi'nin Amerika'nın İsrail'den sonra bölgedeki en iyi müttefiki olarak Washington'daki konumunu iyileştirme çabasıdır. Ve Washington ile ilişkilerini ve dolayısıyla bölgedeki etkisini güçlendirmek için Trump'ın süregelen iktidarına oynuyor. Ne yazık ki, Abu Dabi yöneticileri yakın zamandaki tarihi tecrübelerden bile faydalanmıyorlar. İran'a yakınlaştığı ve terörü desteklediği gerekçesiyle Katar'a karşı abluka uygulandığında, Washington'u yanlarına almada başarılı olamadılar. Abu Dabi, İran'ın 2019'da deniz sularında petrol tankerlerine saldırmaktan sorumlu olduğunu iddia ettikten sonra ABD ile İran arasında gerginliğin fitili ateşlendiğinde ve aynı yıl Suudi Arabistan'daki petrol tesislerine yapılan saldırıda Amerikan cevabı beklendiğinde yine hiçbir şey olmadı.
 
İsrail ile ilişkilerini normalleştirme acelesi olan Abu Dabi yöneticileri, yeni planlarının, Amerikan yönetiminin Trump döneminde “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırılan “stratejik vizyon” bağlamına girdiğine inanıyorlar.
 
Şu anki ABD Başkanı için önemli olan, her ne pahasına olursa olsun ikinci dönem iktidarda kalmasıdır. “Yüzyılın Anlaşması” sağın, siyonistlerin ve Hıristiyanların sadakatini kazanmak için yapılan bir hileden başka bir şey değildir. Çünkü bu anlaşma Filistinliler reddedince başarısız oldu.
 
Siyonist varlık ile BAE ve Bahreyn arasında kaba pragmatizm ve hastalık düzeyinde narsisizm ile motive edilen yeni anlaşma, İsrail'in bölgeye müdahalesine kapıları sonuna kadar açmaktadır. Bu nedenle, iki yeni anlaşma, bölgedeki her şeyi yok edecek gelecek savaşların bir ilanıdır. Bölgenin ve halkının geleceğini yıllarca ve on yıllarca ipotek altına almaktadır.
 
Ali ANUZLA
El Arab El Cedid
Çeviri: Ali Karataş - Kays Abbas
Evrensel
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar