klaus-shvab.jpg

Klaus Schwab ve Büyük Faşist Sıfırlama

Daha da kötüsü, kendisinin de farklı zamanlarda dile getirdiği biçimiyle, sahip olduğu teknokratik faşist vizyon, aynı zamanda çarpık bir transhümanist bir vizyon. Bu vizyon, insanları makinelerle “dijital ve analog hayatın teşkil ettikleri ilginç karışımlar” dâhilinde birleştirmeyi öngörüyor. Bu düzlemde “Akıllı Toz” bedenlerimize nüfuz edecek, böylelikle polis, beyinlerimizi okuma imkânı bulacak

27 Aralık 2020 Pazar
1938'de Ravensburg'da dünyaya gelen Klaus Schwab, Adolf Hitler'in Almanya'sının bir evladı idi. O dönemde Almanya'da, korku, şiddet, beyin yıkama, kontrol, propaganda ve yalanlar, sanayicilik, öjeni, insansızlaştırma, “dezenfeksiyon” ve bin yıl sürecek o ürpertici ve görkemli vizyon üzerine kurulu bir polis devlet rejimi hüküm sürüyordu.
 
Görünüşe göre Schwab ömrünü, bu kâbusu yeniden icat etmeye ve onu sadece Almanya değil, tüm dünyanın tecrübe edeceği bir gerçekliğe dönüştürmeye çalışmaya adamış.
 
Daha da kötüsü, kendisinin de farklı zamanlarda dile getirdiği biçimiyle, sahip olduğu teknokratik faşist vizyon, aynı zamanda çarpık bir transhümanist bir vizyon. Bu vizyon, insanları makinelerle “dijital ve analog hayatın teşkil ettikleri ilginç karışımlar” dâhilinde birleştirmeyi öngörüyor. Bu düzlemde “Akıllı Toz” bedenlerimize nüfuz edecek, böylelikle polis, beyinlerimizi okuma imkânı bulacak.
 
Schwab ve şürekası, bugün Covid-19 krizini demokratik hesap verme zorunluluğunun üzerinden atlamak, muhalefeti hükümsüz kılmak, ajandalarını hızla yürürlüğe koymak ve bu ajandayı kendilerinin “Büyük Sıfırlama” dedikleri süreç dâhilinde insanlığa dayatmak için kullanıyor.
 
Elbette ki Schwab, klasik manada bir Nazi değil. Onun milliyetçi veya antisemit olduğundan da söz edilemez. Zira Schwab, 2004'te İsrail'in bir milyon dolarlık Dan David Ödülü'nü verdiği bir isim.
 
Gelgelelim yirmi birinci yüzyılda faşizm, farklı politik biçimler ediniyor ve insanlığın kapitalizme otoriter araçlarla uyumlu kılınması için biçimlendirme projesini uygulamaya bu biçimler üzerinden devam ediyor.
 
Bugün bu yeni faşizm, küresel yönetişim, biyogüvenlik, “Yeni Normal”, “Doğa İçin Yeni Düzen” ve “Dördüncü Sanayi Devrimi” kılıfı altında gelişiyor.
 
Dünya Ekonomik Forumu'nun seksen yaşındaki kurucusu ve icra başkanı Schwab, dev bir ağ üzerindeki bir örümcek gibi, bu matrisin merkezinde oturuyor.
 
İtalya ve Almanya'daki ilk faşist proje, tamamen bir devlet ve iş dünyasının birleşmesiyle ilgiliydi.
 
Teorik olarak halkın çıkarına göre hareket eden komünizm, iş dünyasının ve sanayinin devlet tarafından ele geçirilmesini öngörürken, faşizm devleti, zengin seçkinlerin çıkarlarını korumak ve geliştirmek için kullanmakla ilgili bir meseleydi.
 
Schwab, 1971'de İsviçre'deki Davos'ta her yıl toplanan Avrupa Yönetim Forumu'nu kurduğunda, İkinci Dünya Savaşı sonrasının Nazilerden arındırılmış gerçekliğinde bu yaklaşımı muhafaza etmeyi sürdürdü.
 
O noktada Schwab, “paydaş” kapitalizmini temel alan ideolojisinin savunuculuğunu yaptı. Bu anlayışta işletmeler, devletle sıkı bir işbirliği içine sokuluyorlardı.
 
Patronların dergisi Forbes, “paydaş kapitalizmi”ni “tüm paydaşların, yani müşterilerin, çalışanların, ortakların, patronlar dünyasının, toplamda tüm toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasına odaklanmasını öngören bir anlayış” olarak tarif ediyor.
 
Belirli bir işletme bağlamında bile bu altı boş bir adlandırmadan başka bir şey değildir. Forbes'da çıkan makalede de ifade edildiği biçimiyle “paydaş kapitalizmi”nin, aslında “firmaların parayı icra kurullarına ve paydaşlarına akıtması, bir yandan da kamuoyunun önüne topluma örnek olacak bir tür fedakârlıkla ve topluma karşı aşırı hassas olan bir anlayışla çıkmaya devam edilmesi”nden başka bir anlamı yok.
 
Oysa genel toplumsal bağlam dâhilinde “paydaş”, esasen berbat ve netameli bir kavramdır, demokrasiye dair her türden düşünceyi çöpe atar, halk idaresini reddeder, neticede şirketlerin çıkarlarının hâkim olduğu bir idareden yanadır.
 
Artık toplum, canlı bir birliktelik değil, insanî faaliyetin tek geçerli amacının kâr etme becerisi olduğunu söyleyen bir tür işletmedir.
 
1971 tarihli Makine Mühendisliğinde Modern İşletme Yönetimi isimli kitabında ajandasını aktaran Schwab, “paydaş” terimini kullanır ve insanları birer yurttaş, toplumun üyeleri veya özgür bireyler değil, büyük bir ticari işletmenin ikincil katılımcıları olarak tanımlar.
 
Her insanın amacı, bu işletmenin uzun vadede büyümesini, zenginleşmesini sağlamak, başka bir ifadeyle, kapitalist seçkinlerin servetini koruyup artırmaktır.
 
Tüm düşünceleri 1987'de açıktan dillendirilmeye başlanır. O yıl Avrupa Yönetim Forumu, Dünya Ekonomi Forumu adını alır.
 
DEF internet sitesinde kendisini, “kamu-özel sektör arası işbirliği için çalışan bir dünya kürsüsü” olarak tarif etmektedir. Onu hayranlıkla anan isimler, forumun “iş insanları, siyasetçiler, aydınlar ve toplumun diğer liderleri arasında, küresel ajandayla ilgili önemli meselelerin tarif edilmesi, tartışılması ve derinleştirilmesi noktasında ortaklıklar kurduğunu” söylemektedirler.
 
Dünya Ekonomi Forumu'nun kurduğu bu “ortaklıklar”ın amacı, demokrasiyi hükümsüz kılıp yerine halka değil, yüzde birin idaresine hizmet edecek bir liderliği tesis etmektir. Bu idareye bizim müdahale şansımız olmayacak.
 
Schwab'ın yazdığı kitaplarda şirketlerden oluşan ağa ve yeşile boyama ile ilgili klişelere başvurulmaktadır.
 
Yazarın kitaplarında benzer türden boş ifadeler tekrar tekrar dillendirilirler. Dördüncü Sanayi Devriminin Geleceğinin Biçimlendirilmesi: Daha İyi Bir Dünyanın İnşası İçin Kılavuz isimli çalışmasında Schwab, paydaşların sürece dâhil olmasından, faydaların dağıtılmasından, sürdürülebilir, zengin ve herkesi kucaklayan bir geleceği koşullayacak ortaklardan dem vurur.[1]
 
Bu allı pullu lafların ardında paydaş kapitalizmi anlayışı durur. 2020 tarihli Davos konferansında da dile getirilen bu anlayışı asıl motive edense kâr ve sömürüdür.
 
Örneğin 2016 tarihli Dördüncü Sanayi Devrimi isimli kitabında Schwab, çalışma hayatının Uberleşmesinden, bu sürecin şirketlere sunacağı avantajlardan, bilhassa dijital ekonomi sahasında kurulan yeni teknoloji şirketlerinin hızla büyüyeceğinden söz eder:
“Bulut platformları, işçileri serbest çalışan olarak tasnif ettikleri için bugün işçileri asgari ücret, işveren vergileri ve sosyal yardımlar gibi ödemeleri yapma zorunluluğundan kurtarıyor.”[2]
Kapitalistlere has bu duygusuzluk, Schwab'ın çalışma hayatlarının sonuna yaklaşan ve hakkettikleri dinlenme imkânına kavuşması gereken insanlara yönelik yaklaşımında da karşılık buluyor:
“Yaşlanma, ekonominin yüzleştiği önemli bir güçlüktür, zira emeklilik yaşları arttıkça ve yaşlılar işgücüne katkı sunmaya devam ettikçe (ki bu, ekonomiye birçok fayda sunan önemli ve zorunlu adımdır) çalışacak yaşta olan nüfus azalır, öte yandan aynı zamanda bakıma muhtaç yaşlıların oranı artar.”[3]
Bu dünyada her şey ekonominin yüzleştiği güçlükler derekesinde ele alınmakta, ekonomik yükümlülükler ve muktedir kapitalist sınıfın ekonomik çıkarları üzerinden değerlendirilmektedir.
 
Yüzde bir, ilerleme mitini uzun zamandır, tüm insanları bizi sömürmek ve kontrol altına almak için tasarlanmış teknolojileri kullanmaya ikna etmek için kullanılmıştır. Schwab da bu mite başvuruyor ve bu noktada şunu söylüyor:
“Dördüncü sanayi devrimi, 1800'den beri milyarlarca insan için hayatın kalitesini artıran gelişmeyi sürdürme umudumuz konusuna önemli bir kaynağı ifade etmektedir.”[4]
Hatta Schwab, coşa gelip şunları söylüyor:
“Hayatımızda gündelik düzeyde küçük ama önemli bir dizi ayarlamaya tanıklık ediyoruz ve bunları pek de önemli görmüyoruz. Oysa dördüncü sanayi devrimi, ufak bir değişim değil, insanî gelişim sürecinde açılan yeni bir sayfa, birinci, ikinci ve üçüncü sanayi devrimlerinde olduğu gibi bu sefer de sürece olağanüstü bir dizi teknolojiyle kurulan ilişki ve bu teknolojilere erişim imkânının artışı yön veriyor.”[5]
Oysa bilinmeli ki Schwab, teknolojinin ideolojik planda nötr olmadığını gayet iyi biliyor. Kendisinin de ifade ettiği biçimiyle “teknoloji ve toplum, birbirlerini biçimlendiriyor. Her şeyin ötesinde teknolojiler, eşyayı bilme yöntemimizle, karar alma tarzımızla, birbirimizi ve kendimizi tefekkür etme biçimimizle bağlantılı. Teknolojiler kimliklerimizle, dünya görüşlerimizle ve geleceğimizle belirli bağlara sahip. Nükleer teknolojisinden uzay yarışına, akıllı telefonlardan sosyal medyaya, otomobillerden ilâçlara ve altyapıya dek her şey, teknolojilerin sahip oldukları anlam üzerinden politikleşiyor. ‘Gelişmiş' millet kavramı bile zımnen teknolojilerin benimsenmesine, o teknolojilerin ekonomi ve toplum düzleminde bize ifade ettikleri anlamlara tabi.”[6]
 
Kapitalistler için teknoloji, toplumsal fayda değil, kârla ilgili. Schwab, bu gerçeği dördüncü sanayi devrimi bağlamında da açık bir biçimde dile getiriyor.
“Dördüncü sanayi devriminin ürettiği teknolojiler yıkıcıdırlar, sonuçta hissetme, hesaplama, örgütleme, eyleme geçme ve teslimat ile ilgili tarzlarımızı yok ediyorlar. Bu teknolojiler, örgütler ve yurttaşlar için değer yaratma noktasında tümüyle yeni yollar açıyorlar.”[7]
“Değer yaratma” lafının anlamını açıklamak için şu örneği veriyor: “Dron, maliyeti düşük yeni tipte bir çalışan. Bir zamanlar gerçek insanların yaptığı işleri yapıyor.”[8] Devamında ise şunu söylüyor: “Giderek daha akıllı hâle gelen algoritmalar, çalışanların üretkenliğini hızla artırıyor. Örneğin müşterilerle ilişkilere destek sunan canlı sohbet sayısını artıran, giderek o sohbetlerin yerini almakta olan sohbet botlarında bu algoritmalar kullanılıyor.”[9]
 
Schwab kitabında, kendi inşa ettiği cesur yeni dünyada maliyetlerin nasıl düşürüleceği ve kârların nasıl artırılacağı konusunda bazı ayrıntılar sunuyor:
“Avukatlık, finans analizciliği, doktorluk, gazetecilik, muhasebecilik, sigortacılık veya kütüphanecilik gibi meslekler, beklenenden daha kısa bir sürede otomatikleşecek. Otomatik anlatım üretimi sahasında faaliyet yürüten bir şirketin kurucularından olan Kristian Hammond'ın öngörüsüne göre teknoloji öyle ilerledi ki 2020'lerin ortalarında haberlerin yüzde doksanı bir algoritma ile üretilebilecek, üstelik bu haberlerin büyük bir kısmında algoritmanın tasarlanması dışında insanın parmağı olmayacak.”[10]
Schwab'ın yaşama, çalışma, ilişkilenme tarzımızı kökten değiştirecek bir devrimle ilgili bu coşkusu, bahsini ettiği ve zorunlu gördüğü ekonomik gelişmeye dair bilgiden kaynaklanıyor.[11]
 
Schwab, dördüncü sanayi devrimini ballandıra ballandıra anlatıyor ve onun “insanlığın bugüne dek tecrübe etmediği bir şey” olduğunu söylüyor.[12]
“Milyarlarca insan, cep telefonları üzerinden birbirleriyle bağ kuracak, işlem gücü beklenmedik düzeylere ulaşacak, depolama kapasitesi ve bilgiye erişim imkânları artacak. Teknolojik atılımlar, yapay zekâ, robotlar, nesnelerin interneti, otonom araçlar, üç boyutlu baskı, nanoteknoloji, biyoteknoloji, malzeme bilimi, enerji depolama, kuantum hesaplama ile yeni imkânlar oluşacak. Bu yenilikler, henüz başlangıç aşamasında olsalar da fiziksel, dijital ve biyolojik dünyada teknolojiler kaynaştıkça daha da gelişecek ve birbirlerini besleyecek.”[13]
Schwab, ayrıca internet destekli eğitimden de bahsediyor. Bu noktada sanal ve artırılmış gerçek kullanımının eğitimle alakalı sonuçların geliştirilmesi sürecine dâhil edilmesi[14], bu unsurların ev, kıyafet, aksesuar, şehirler, ulaşım ve enerji ağlarına yerleştirilmiş sensörlere bağlanması[15], bunlara hayati önemi haiz “veri platformları”nın eklenmesi üzerinde duruyor.[16]
Her şey, akıllı hâle gelecek ve internete bağlanacak. Bu uygulama hayvanları da kapsayacak, örneğin bir büyükbaş hayvana takılan sensörler, cep telefonu ağı üzerinden birbiriyle iletişim kuracak.”[17]
Schwab, hızlandırılmış aşı üretimini[18] ve “büyük veri teknolojilerini”[19] mümkün kılacak “akıllı hücre fabrikaları” fikrini hayranlıkla anan bir isim. O, bu iki gelişmenin müşterilere ve yurttaşlara hizmet etme noktasında yeni ve yenilikçi yollar sunacağına inanıyor. Dolayısıyla bizim “kişisel hayatlarımızın her yönüyle alakalı bilgileri satma ve onlardan yararlanma üzerinden kâr elde eden işletmelere yönelik itirazlarımıza bir son vermemiz gerektiğini” söylüyor.
“Karar alma noktasında kullanılan verilere ve algoritmalara güven duyulmalıdır. Yurttaşlar, gizlilik hakları konusunda endişe duyuyorlar, bu düşünceyi değiştirmek için işletmeler ve hukuki yapılar hesap veriyor olmalı.”[21]
Günün sonunda teknolojiyle ilgili tüm bu heyecanın merkezinde kâr veya Schwab'ın tercih ettiği bir kavram olarak, “değer” duruyor.
 
Ona göre bu blok zinciri teknolojisi, akla hayale sığmayacak sonuçlar doğuracak ve bu zincirde her türden değer değiş tokuşu gerçekleştirilebileceğinden, satılabilir varlıklarda büyük bir patlama meydana gelecek.[22]
“Dağıtık hesap defteri, dijital ürünlerde ve hizmetlerde gerçekleşecek büyük değer akışlarının ardındaki itici güç olabilir, internete bağlı olan herkesin erişebileceği yeni pazarları kurabilecek güvenli dijital kimlikler temin edebilir.”[23]
Genel anlamda muktedir elitlerin dördüncü sanayi devrimine dönük ilgisinin ana sebebi, “onun tümüyle yeni değer kaynakları üretmesi”[24] ve “zihni üçüncü sanayi devriminde çakılıp kalmış kişilerin hayal bile edemeyecekleri, değer üretecek ekosistemlerin oluşmasını sağlaması”dır.[25]
 
Dördüncü sanayi devriminin 5G ile birlikte gündeme gelecek olan teknolojileri, özgürlüğümüzü tehdit edecek. Schwab'ın ifadesiyle, “dördüncü sanayi devriminin devreye sokacağı aletler, yeni gözetleme biçimlerini ve sağlıklı işleyen açık toplumlarıyla çelişecek kontrol araçlarını mümkün kılacak.”[26]
 
Bu tespitine rağmen olumlu laf etmeyi sürdürüyor ve sensörlerin, kameraların, yapay zekânın, yüz tanıma yazılımının bütünleşmesi ile birlikte suç oranlarının düşeceğini söylüyor.[27]
 
Schwab, bu teknolojilerin bugüne dek aklımıza özel olan alana sızacağından, düşüncelerimizi okuyacağından ve davranışlarımızı etkileyeceğinden söz ediyor.[28]
“Bu sahada elimizdeki imkânlar ve beceriler arttıkça emniyet teşkilâtları ve mahkemeler, bu teknikleri suç işleme ihtimallerinin sınırlarını tayin etmek, suçu değerlendirmek, hatta insanların beyinlerindeki hatıralardan yararlanmak için kullanmak isteyecekler. Hatta gün gelecek, bir ülkenin sınırından geçerken kişilerin güvenlik konusunda yol açtığı riski değerlendirmek için detaylı bir beyin taraması yapılacak.”[29]
Kimi noktalarda Schwab, bilim kurgu filmlerini andıran bir gelecek tahayyül ediyor: “İnsanlar, uzayda uzak noktalara seyahat edecek, nükleer füzyon gerçekleştirilecek, bunlar sıradanlaşacak.”[30] Hatta “bir gün insanlar, zamandan kazanmak adına sosyal medya mesajlarını salt düşünerek yazıya aktaracak.”[31]
 
Uzay turizminden[32] söz eden yazar, “dronlarla kaplı dünyanın yeni imkânlar sunduğunu söylüyor.[33]
 
Ama Schwab'ın kitaplarını okuyanlar, ilk başta yüzlerinde beliren gülümsemenin bir süre silindiğini fark ediyorlar.
 
Asıl mesele şu: yeni yeni kurulmakta olan yeni dünya düzeninin merkezinde duran bu nüfuzlu isim, doğal ve sağlıklı insan hayatına ve insan toplumuna son vermeyi düşleyen bir transhümanist.
 
Schwab çalışmalarında sürekli bu mesajı yineliyor, sanki bizlerin bu ikazı gerektiği şekilde aldığımızdan emin olmak istiyor.
“Biyoteknolojiden yapay zekâya, dördüncü sanayi devriminin sebep olduğu, akıllara durgunluk veren tüm bu yenilikler, insanın anlamını yeniden tanımlıyorlar.
Gelecek, insanın anlamıyla ilgili anlayışımızı hem biyoloji ve hem de sosyoloji düzleminde değiştirecek.”[35]
“Hâlihazırda nöroteknolojiler ve biyoteknolojiler dâhilinde yaşanan ilerlemeler, bizi insan olmak ne demek sorusunu sormaya zorluyor.”[36]
Dördüncü Sanayi Devriminin Geleceğini Biçimlendirmek isimli çalışmasında meseleyi daha ayrıntılı ele alıyor:
“Dördüncü sanayi devriminin ürettiği teknolojiler, fiziksel dünyanın parçası olmaya devam edecek ve giderek bizim birer parçamız hâline gelecekler. Hatta bugün bazılarımız, akıllı telefonların bizim birer uzantımız olduğunu görüyor. Giyilebilir bilgisayarlardan tutun da sanal gerçeklik başlıklarına kadar birçok cihaz, yakında bedenimizin ve beynimizin içine yerleştirilir hâle gelecek. Dış iskelet ve protez, fiziksel gücümüzü artıracak, nöroteknolojideki ilerlemelerse bilişsel becerilerimizi geliştirecek. Kendi genlerimizi ve çocuklarımızın genlerini maniple edeceğiz. Bu gelişmeler, önemli soruları da gündeme getirecek: İnsanla makine arasındaki ayrım çizgisini nereden çekeceğiz? İnsan olmak ne demektir?”[37]
Bu kitapta bir bölümün başlığı, “İnsanı Değiştirmek”. Burada Schwab, “bizim birer parçamız hâline gelecek yeni teknolojilerin sunacağı imkânlar”ı öve öve bitiremiyor, “doğamızı yeniden tanımlayacak, dijital ve analog hayatın teşkil ettikleri ilginç karışımları içeren sayborglar üzerine kurulu bir gelecek”ten bahsediyor.[38] “Bu teknolojiler, kendi biyolojimiz dâhilinde işleyecek ve dünyayla bağ kurma biçimimizi değiştirecek. Bunlar aklın ve bedenin sınırlarını aşacak, fiziksel becerilerimizi artıracak, hatta hayatın üzerinde kalıcı etkiler bırakacak.”[39]
 
Bedenin sınırlarını ihlal konusunda Schwab kendisini aşıyor, hatta “bedenlerimizin deri denilen sınırlarını aşan, implant edilebilen mikroçiplerden, akıllı dövmelerden, biyolojik hesaplamadan ve kişiye özel olarak tasarlanmış organizmalar”dan söz ediyor.[40]
 
Şunları söylerken muhtemelen ağzı kulaklarına varıyordur: “İnsanda yaygın olarak görülen bağırsak bakterilerine sensörler, hafıza düğmeleri ve devreler kodlanabilir”[41] böylelikle “Akıllı Toz, her biri toz tanesinden küçük antenli bilgisayarlar, beden içerisinde organize olabilirler” ve “vücuda yerleştirilmiş cihazlar, sözel olarak ifade edilen düşüncelerle ifade edilmemiş düşünce veya ruh hâllerinin gömülü akıllı telefon aracılığıyla, beyin dalgalarını ve diğer sinyalleri okumak suretiyle iletişim kurmasına katkı sunar.”[42]
 
Schwab'ın dördüncü sanayi devrimi ile inşa edilecek dünyasında ufukta görünen gemi ise “sentetik biyoloji”dir. Bu gemi sayesinde dünyanın başındaki teknokratik kapitalist yöneticiler, DNA yazarak organizmaları ihtiyaçlara uyarlama imkânı bulacaklar.[43]
 
İnsanların beyne yerleştirilmiş, tümüyle yapay hafızalara sahip olmasını mümkün kılacak nöroteknoloji fikri, midemizin bulanmasına neden olacak bir fikirdir. Bu sayede “beyinlerimizin kortikal modemler, implantlar ve nanobotlar aracılığıyla sanal gerçekliğe bağlanması ihtimali gündeme gelecektir.”[44]
 
Asıl rahatsız edici olansa tüm bunların kâr için yanıp tutuşan kapitalistlerin çıkarına olduğu gerçeğidir. Zira “yeni endüstrilerin ve sistemlerin temel amacı, değer yaratmaktır. Dördüncü sanayi devriminde yeni değer sistemleri oluşturma fırsatı, bu türden gelişmelere bağlıdır.”[45]
 
İştiraki
 
 
-------------------------------------------------------------------------------------
Dipnotlar
 
[1] Klaus Schwab ve Nicholas Davis, Shaping the Future of the Fourth Industrial Revolution: A Guide to Building a Better World (Cenevre: WEF, 2018), e-kitap.
[2] Klaus Schwab, The Fourth Industrial Revolution (Cenevre: WEF, 2016), e-kitap.
[3] Schwab, The Fourth Industrial Revolution.
[4] Schwab, Shaping the Future of the Fourth Industrial Revolution.
[5] A.g.e.
[6] A.g.e.
[7] A.g.e.
[8] A.g.e.
[9] A.g.e.
[10] Schwab, The Fourth Industrial Revolution.
[11] A.g.e.
[12] A.g.e.
[13] A.g.e.
[14] Schwab, Shaping the Future of the Fourth Industrial Revolution.
[15] Schwab, The Fourth Industrial Revolution.
[16] A.g.e.
[17] A.g.e.
[18] Schwab, Shaping the Future of the Fourth Industrial Revolution.
[19] Schwab, The Fourth Industrial Revolution.
[20] A.g.e.
[21] A.g.e.
[22] A.g.e.
[23] Schwab, Shaping the Future of the Fourth Industrial Revolution.
[24] A.g.e.
[25] A.g.e.
[26] Schwab, The Fourth Industrial Revolution.
[27] Schwab, Shaping the Future of the Fourth Industrial Revolution.
[28] A.g.e.
[29] A.g.e.
[30] A.g.e.
[31] A.g.e.
[32] A.g.e.
[33] A.g.e.
[34] Schwab, The Fourth Industrial Revolution.
[35] Schwab, Shaping the Future of the Fourth Industrial Revolution.
[36] A.g.e.
[37] A.g.e.
[38] A.g.e.
[39] A.g.e.
[40] A.g.e.
[41] A.g.e.
[42] A.g.e.
[43] Schwab, The Fourth Industrial Revolution.
[44] Schwab, Shaping the Future of the Fourth Industrial Revolution.
[45] A.g.e.
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar