348b0c4a-6bc1-408a-87aa-c2dea77a94b7.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Tel Aviv'in süper güç iddiasına rağmen Gazze İsrail'in itibarını vurdu

Tel Aviv'in süper güç iddiasına rağmen Gazze İsrail'in itibarını vurdu

Şeyh Jarrah mahallesinin kaderi, ezilen Filistinlilerle küresel farkındalığı ve dayanışmayı artıran uluslararası bir mesele haline geldi. Gazze, farklı Filistinli fraksiyonları ile birlikte tüm Filistin'deki Filistin bilincini kutsadı ve Başbakan Benjamin Netanyahu'nun “sadece bölgesel bir güç değil, bir süper güç” haline geldiği iddiasına rağmen İsrail'in prestijini kırma hedefine ulaştı.

17 Mayıs 2021 Pazartesi

İNTİZAR - Gazze, farklı Filistinli fraksiyonları ile birlikte tüm Filistin'deki Filistin bilincini kutsadı ve Başbakan Benjamin Netanyahu'nun “sadece bölgesel bir güç değil, bir süper güç” haline geldiği iddiasına rağmen İsrail'in prestijini kırma hedefine ulaştı. Bu yeni Filistin bilinci, İsrail'in  evlerinden tahliye edilmekle tehdit edilen 38'den fazla Filistinli ailenin yaşadığı Şeyh Jarrah mahallesine (hikayenin tamamını aşağıda okuyabilirsiniz) yönelik saldırgan kampanyasının ardından elde edildi. İsrail ayrıca El Aksa Camii göstericilerine vahşice saldırdı.

Şeyh Jarrah mahallesinin kaderi, ezilen Filistinlilerle küresel farkındalığı ve dayanışmayı artıran uluslararası bir mesele haline geldi. Arap ve İslam ülkelerinin normalleşmesinin ardından  ve [eski ABD Başkanı] Donald Trump tüm Kudüs'ü İsrail'e teklif ettiğinde  Filistin davası uluslararası arenada yoktu.

Ancak İsrail'in Gazze'den başarıyla ateşlenen Filistin füzeleri nedeniyle kaybettiği caydırıcı gücü geri getirmeye çalışması nedeniyle Gazze'deki savaşın kısa sürede durması beklenmiyor. Dahası, olağandışı olan 1948 Araplarının ayaklanmasıdır. 72 yıllık bir aradan sonra, özellikle Lod kentinde ve diğer Arap-İsrail karma şehirlerinde, yeni neslin başarısız Oslo ve Camp David anlaşmalarını reddederek işgal altındaki topraklarını geri almak istediklerini kanıtladılar.

Fırtınalı gelişme sadece sahada değil: Gazze'nin roketleri Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) ayaklarının altında zemin de kayıyor. Abbas, 2005 yılından bu yana tutunduğu cumhurbaşkanlığını kaybetmesine kaçınılmaz olarak yol açacak parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini erteledi. İsrail elbette mevcut Filistin devlet başkanının en iyi ortağı olduğuna inanıyor çünkü silahlı direnişi reddetti. Ayrıca Abbas, İsrail ile güvenlik işbirliğini sürdürmekte ve Batı Şeria'da yaşayan Filistinlilerin hem İsrail'in saldırganlığına hem de İsrail'in genişlemesine karşı Gazze'ye katılma olasılığını engellemektadır. 

İsrail'in, Kudüs'teki Filistinlilerin sandıklara katılmasını engellemek için Şeyh Jarrah ailelerinin yasa dışı olarak tahliyesine denk gelen Filistin devlet başkanlığı seçimlerini de bozarak kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi son derece akla yatkındır. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, El-Aksa'ya ve Kudüs sakinlerine saldırmanın bir barut fıçısının fitilini ateşlemeye benzediğinin şüphesiz farkında. Birinci ve ikinci  intifada, bu patlayıcı olasılıkların en iyi kanıtıydı.

Hamas, "İslami Cihad" ve Gazze Şeridi'ndeki diğer tüm gruplar, Kudüs'ü savunarak birliği sağlamayı başardılar. Hamas, İsrail'e Kudüs'teki sivil nüfusa saldırmayı durdurması için saatler vermeden önce İsrail yerleşimlerini bombalamaya başlamadı. Bununla birlikte, Tel Aviv pozisyonunda ısrar etti ve herkesi savaşa sürükledi, böylece Benjamin Netanyahu politik geleceğini kurtarmak için İsrail seçimlerini erteleme hedeflerine ulaşabilecekti. Gazze'deki Filistinli gruplar, Hayfa'ya çok da uzak olmayan yüzlerce roket ile Kudüs, Tel Aviv, Aşkelon, Aşdod'u bombaladı. İsrailli yetkililer, Filistinlilerin roket tepkisinin yoğunluğunu ve gücün kötüye kullanılması ve Gazze'nin bombalanmasına tepkiyi tahmin edemediler. Çeşitli direniş grupları, zamanlama ve gözdağıyla güvenilirliklerini kanıtladılar.  İsrail ile normalleşmeye karşı ve davayı destekleyen Filistinli ve Arap halkları arasında daha önemli bir popülerlik kazandılar. 

Filistinlilerin Gazze'de elde ettiği en kritik hedefler arasında, Demir Kubbe'nin İsrail bölgelerini hedef alan yerli üretim tüm ucuz roketleri engellemedeki başarısızlığını göstermekti. Gazze, aynı anda 100'den fazla roket fırlatırken İsrail'in gelişmiş önleme sistemlerini sular altında bıraktı. İsrail ordusu düzinelerce hedefi bombaladığı halde roket atışını durduramayacağını itiraf etti. İsrail, halka zarar vermek için prestijli ticari ve yerleşim bölgelerinde çok sayıda sivil kuleyi (El-Hanadi, El-Jawhara ve El-Shorooq) bombalayarak bu yerlerin sakinlerini İsrail'le karşı karşıya gelen Filistinli gruplara karşı düşman etmeye çalıştı.

Şimdiye kadar en az 69 Filistinli hayatını kaybetti ve bir askeri subay dahil 6 İsrailli bombalama karşılığında öldürüldü. Filistinli gruplar 1.300'den fazla roket fırlatmayı başardılar. İsrail Knesset üyeleri ve Savunma Bakanı'nın bombalamadan sığınaklara kaçtıkları utanç verici sahneler ortaya çıktı.

İsrail sadece caydırıcılık yeteneğini değil, aynı zamanda prestijini de kaybetti. 1940'larda Yahudi bir terörist grup İngiliz kuvvetlerine saldırdı ve 1946'da King David Oteli'ni havaya uçurdu ve 91 kişiyi öldürdü. O dönemde Filistin'i yöneten İngiliz İmparatorluğu yetkililerinin öldürüldüğü saldırıyı Irgun Grubu üstlendi. Sözde İsrail Devleti'nin kurucusu David Ben-Gurion'a o zaman soruldu: "Haganah çeteleri bu bombalamayla Büyük Britanya'yı yenecek mi?" "Amaç britanya İmparatorluğu'nun prestijini kırmaktır" dedi. Şimdi de Gazze, İsrail efsanesinin prestijini kırdı.

Şeyh Jarrah mahallesinin hikayesi:

1948'de "Nakba" olarak bilinen Filistinlilerin sınır dışı edilmesinden sonra, yaklaşık 750.000 Filistinli evlerinden komşu ülkelere kaçmak zorunda kaldı. Bu olayların ardından 1956 yılında Doğu Kudüs'teki Şeyh Jarrah mahallesine 28 aile (bugün 38 ailedir) yerleşti. Ürdün İnşaat ve Kalkınma Bakanlığı ve BM mülteci ajansı UNRWA ile Şeyh Jarrah mahallesinde barınmaları için anlaşmaya vardılar. O dönemde Batı Şeria Ürdün yönetimi altındaydı (1951-1967).
 
Ürdün hükümeti araziyi temin ederken, UNRWA bu aileler için 28 ev inşa etme maliyetini karşıladı. İnşaatın tamamlanmasından itibaren üç yıldan fazla bir süre sonra mülkiyetin mahalle sakinlerine devredilmek kaydıyla sembolik bir ücret ödemesi kararlaştırıldı."

Ancak bu, 1967'de İsrail'in Kudüs dahil Batı Şeria'yı işgali nedeniyle kesintiye uğradı ve bu da evlerin ailelerin adıyla kaydedilmesini engelledi.

Bu ay Ürdün Dışişleri Bakanlığı, Filistin Dışişleri Bakanlığı'na, Doğu Kudüs'teki Şeyh Jarrah mahallesi halkı için, toprakları ve mülkleri üzerindeki hak iddialarını destekleyen 14 onaylanmış anlaşma sağladığını açıkladı.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Ürdün İnşaat ve Kalkınma Bakanlığının Unrwa ile Şeyh Jarrah'ta bu ailelerin adlarına devredilecek ve kayıt altına alınacak 28 konut kurulması konusunda anlaştığını kanıtlayan bir sertifikayı bölge sakinlerine teslim ettiği belirtildi. Ancak süreç, İsrail'in 1967'de Batı Şeria'daki işgali sonucu kesintiye uğradı. Bakanlık daha önce Filistin tarafına, kira sözleşmeleri, yararlanıcıların isim listeleri ve 1954'te UNRWA ile yapılan anlaşmanın bir kopyası da dahil olmak üzere Kudüslülerin tüm haklarını korumalarına yardımcı olabilecek tüm belgeleri sağlamıştı.

1972'de Sefarad Komitesi ve İsrail Knesset Komitesi, 1885'te evlerin inşa edildiği arazinin kendilerine ait olduğunu iddia etti ve mahkemeden, onları toprak gasp etmekle suçlayarak mahalledeki dört aileyi evlerinden tahliye etmesini istedi.

1982'de İsrail yerleşim dernekleri Şeyh Jarrah mahallesindeki 24 aileye tahliye davası açtı ve 17 aile onları savunması için İsrailli avukat Tosia Cohen'i görevlendirdi. 1991 yılında avukat, ailelerin haberi olmadan, arazinin mülkiyetinin yerleşim derneklerine ait olduğuna dair bir anlaşma imzaladı. Avukat, yerleşim derneklerine kirayı ödemeyen Filistinli aileleri tahliye tehdidiyle karşı karşıya bıraktı.

1997 yılında, bir mukim olan Süleyman Derviş Hicazi, Türkiye'den getirilen Osmanlı İmparatorluğu tarafından verilen tapuları kullanarak toprak mülkiyetini ispatlamak için İsrail Merkez Mahkemesine dava açtı. Ancak bu hareket, mahkemenin 2005 yılında iddiayı reddetmesi üzerine geri tepti.

Mahkeme, evrakların arazi sahipliğini kanıtlamadığını ve Hijazi'nin ertesi yıl yaptığı itirazın reddedildiğini söyledi. Kasım 2008'de El-Kürt ailesi evlerinden tahliye edildi, ardından Ağustos 2009'da Hanoun ve el-Gawi aileleri tahliye edildi.

Şimdiye kadar, mahalledeki 12 Filistinli aile İsrail merkez ve sulh mahkemeleri tarafından verilen tahliye emri aldı. Dört Filistinli aile, İsrail'in en yüksek yargı organı olan Yargıtay'a, evlerinden ihraç kararına karşı bir dilekçe sundu. Doğu Kudüs'teki İsrail Merkez Mahkemesi [Kudüs], bu yılın başlarında, sağcı İsrailli yerleşimciler lehine Şeyh Jarrah mahallesindeki dört Filistinli ailenin evlerinden tahliye edilmesi kararını onayladı.

1948'de el Sabbagh'ın ailesi, İsraillilerin yaşadığı Yafa'daki evlerinden kaçtı. Aralarında on çocuğun da bulunduğu 32 kişilik bir aile olan El Sabbagh, mahkeme kararının kendisini ve ailesini yeniden mülteci yapmasından korkuyor.

İlyas J Magnier
Press TV

 

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Magnier, Batı Asya bölgesini kapsayan onlarca yıllık deneyime sahip kıdemli bir savaş muhabiri ve Kıdemli Siyasi Risk Analistidir.

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar