41360-iran-nukleer.jpg

İsrail, İran ve taş devri

İran'ı “taş devri'ne geri gönderme” tehditleri, İsrail'in Viyana'da İran ile büyük güçlerden oluşan P5+1 grubu arasında JCPOA nükleer anlaşmasını yeniden canlandırma müzakerelerinin tekrar başlatılması konusundaki aşırı endişesini yansıtıyor. Viyana müzakereleri devam ederken, bu yaygaralara rağmen İran üstünlük sağladı.

2 Aralık 2021 Perşembe

İNTİZAR - İsrailli generallerin nükleer ve füze programlarını ve bölgesel paramiliter müttefiklerini terk etmemesi halinde İran'ı “taş devri'ne geri gönderme” tehditleri, İsrail'in Viyana'da İran ile büyük güçlerden oluşan P5+1 grubu arasında JCPOA nükleer anlaşmasını yeniden canlandırma müzakerelerinin tekrar başlatılması konusundaki aşırı endişesini yansıtıyor.

Görüşmelerin sonucu ne olursa olsun İsrail büyük bir kaybeden olabilir: İran'a yönelik yaptırımların kaldırılmasıyla sonuçlanan bir anlaşmaya varılsın ve asgari tavizler karşılığında ekonomisine milyarlarca dolar aksın ya da müzakereler çöksün. En kötü senaryoda, bu, İranlı komutanların defalarca İsrail'i sadece 'taş devrine geri' göndermekle kalmayacak, aynı zamanda her menzilden ve boyuttan binlerce füze her taraftan boğacak şekilde yağacağı için tamamen yok edeceği tehdidinde bulunduğu bir savaşı tetikleyebilir.

ABD müttefikinin korumasına artık güvenmeyen Suudi Arabistan'ın aynı kaderi yaşamamak için. İran'la müzakereler için istihbarat şefi Halid el-Humeydan'ı dört kez Bağdat'a gönderdi 

Viyana'daki İran ekibinin başkanı Ali Baqeri Kani'ye göre, İran nükleer programı hakkında müzakere etmek için değil, ABD'nin tüm yaptırımlarının kaldırıldığı bir ekonomik anlaşmaya varmak için orada bulunuyor. Washington'un bu konuda ilk adımı atması ve donald trump veya başka biri altında olsun, yaptırımların gelecekteki bir yönetim tarafından geri alınmayacağının garantisini vermesinde ısrar ediyor. Bu, sadece güçlü bir konumdan ortaya konabilecek karşı tarafı zayıflatıcı bir durumdur.

Yaklaşık iki yıl önce başlayan müzakerelerin ilk turundan bu yana bu konu hakkında yayınlanan 'uzman' analizlerin çoğunu bir kenara bırakırsak, birkaç önemli noktaya odaklanmalıyız:

Birincisi: İran şimdiye kadar yüz yüze görüşmeler için ABD delegasyonu ile doğrudan görüşmeyi reddetti. 'Biden'ın Amerikası' bu koşulu kabul etti ve ABD yaptırımları tamamen kaldırma taahhüdünde bulunmadıkça pozisyonun önümüzdeki birkaç gün içinde değişmesi olası değil.

İkincisi: Müzakerelerin yeniden başlaması, İsrail'in ABD'yi İran'la savaşa çekme hedefine ulaşamadığı anlamına geliyor - Washington, İran tarafının nükleer programını geliştirmek ve uranyum zenginleştirme oranlarını artırmak için zamana karşı oynadığını biliyor olsa da.

Üçüncüsü: İran şimdi, ABD'nin İsrail baskısıyla geri çekildiği beyhude ve ters bir anlaşmaya yol açan görüşmelerde beş yılını harcadığı için 'ılımlı' seleflerini affedemeyen Yüce Lider'e yakın 'devrimci' bir cumhurbaşkanı olan İbrahim Reisi tarafından yönetiliyor. 

Dördüncü: İran bugün askeri ve siyasi bir üstünlük konumundadır. Yaptırımların etkilerinin çoğunu absorbe etmeyi başardı ve ABD'ye nazaran nükleer bir 'eşik' devlet olmayı başardı. Hiçbir geçici veya kapsamlı anlaşma bunu değiştiremez.

Beşincisi: İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) nükleer tesisleri denetlemesini veya CCTV (kapalı devre görüntü kayıt sistemi) görüntülerini almasını engelleyerek, hiçbir tehditten korkmayan ve kendi kararlarını veren egemen bir devlet olduğunun sinyalini veriyor.

Altıncı: ABD ve İsrail ordusunun güç gösterisi şimdiye kadar yalnızca geri tepti. İran tarafını müzakerelerdeki sert tutumunu yumuşatmaya değil, tam tersini yapmaya sevk etti. Aynı şey, on yıl veya daha fazla süredir İsrail'in İran'a saldırmak için aralıksız tehditleri için de geçerli.

Mesele Viyana görüşmelerinin başarılı olup olmayacağı değil, hangi tarafın şartlarını -İran ya da ABD- empoze edebileceği ve hangi tarafın geri adım atacağı meselesi. Önceki altı tur müzakerelere ve bölgedeki son gelişmelere bakılırsa, ABD'nin yedinci turu kazanması pek olası değil.

İsrail, Trump'ın aptallığına ve pervasızlığına ve damadı Jared Kushner üzerindeki kontrolüne güvenerek, İran'ı savaşa çekebileceği inancıyla ABD'yi bu çıkmaza sürükledi. Ancak müzakereler başarısız olsa bile bu sefer savaşın ölümcül tuzağına düşebileceğine inanmak zor. ABD, orijinal anlaşmadan dönen taraf olurken, İran büyük ölçüde uyumlu olmaya devam etti ve (geri çekilmesinin İsrail'in İran'a kasıtsız bir hediyesi olduğu ortaya çıkmasına rağmen) düzeltme yapma sorumluluğu ABD'deydi.

İran güçlü bir konumda. En büyük varlığı, sağlam durma, karar verme ve kendi geliştirdiği savunma kabiliyetine ve Lübnan, Irak, Yemen ve işgal altındaki Gazze Şeridi'ndeki sadık müttefiklerine güvenme yeteneğidir. ABD kendi adına Afganistan'da yenildi ve müttefikleri bu küçük düşürücü yenilgiden birçok ders aldı. Artık her şeye gücü yeten süper güç değil. İsrail'in kaygısı bunu yansıtıyor. Hem o hem de yeni keşfettiği normalleştirici Arap ortakları, ABD'nin onların iyiliği için savaşa gitmeyeceğini biliyor.

Abdulbari Atvan
Rai Al Youm
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar