thumbs_b_c_04c72705aabfa58b284e97261f13c6a9.jpg

General Süleymani'nin stratejileri

General Süleymani'nin büyük kişiliği ve çoklu stratejileri, devrimin bilge lideri Ayetullah Hamanei'nin şehit Süleymani'yi İslam milletlerinin kahramanı olarak adlandırması ve onu bir düşünce okulu olarak tanımlaması için imkan verdi. Hiç şüphe yok ki bu okul ölümsüz kalacak ve yeni İslam medeniyetinin öğrencilerini yetiştirecektir.

1 Ocak 2022 Cumartesi
İNTİZAR - Şehit General Kasım Süleymani okulunda, dünyadaki Müslümanları savunmak ve küresel kibirle savaşmak için çeşitli stratejiler müşahede edilebilir.
 
1- İslam ülkeleri ile dünya Müslümanlarını birleştirmek amacıyla izlenen İslam birliği stratejisi, müştereklerin güçlendirilmesi ve farklılıkların azaltılması üzerinde durmuştur. Bu önemli stratejiyi gerçekleştirirken sadece bir teorisyen değil, aynı zamanda bir savaşçı gibi Sünniler ve Şiiler ile birlikte sahnedeydi. General Süleymani, Gazze savaşında 51 gün boyunca büyük çoğunluğu Sünni olan Filistinli savaşçılarla birlikte Siyonist rejime karşı savaştı ve İsrail rejiminin yenilgisinde rol oynadı. Direniş Cephesi savaşı kazandı ve İsrail başlangıçtaki böbürlenmenin ardından ateşkesi kabul ederek yenilgisini kabul etti. 33 gün süren savaşta General Süleymani, Hizbullah ve Şiilerle birlikteydi ve onlarla birlikte Siyonist rejimi Lübnan'dan ayrılmaya ve yenilgiyi kabul etmeye zorladı. Hamas, İslami Cihad, Hizbullah, Afganistan savaşçıları ve Yemenli Ensarullah, General Süleymani'yi tanıdı ve direnişin karşı koymak yoluyla elde ettiği  zaferlerindeki rolünü övdü. Amerikalılardan elde edilen belgelerde, General Süleymani'ye direnişin tüm ülkeleri ve eksen gruplarının güvendiğini defalarca kabul ettiler ve Irak'ta bazı parti ve gruplar arasında bir anlaşmazlık olduğunda anlaşmazlıkları azaltmak için arabuluculuk yapmak üzere herkesin General Süleymani'nin gelmesini beklediğini söylediler. 
 
2- Şehit Süleymani'nin diğer bir stratejisi; bölge ülkelerinin ulusal egemenliğinin savunulasıydı. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra ulusal egemenlik yeniden tesis edildi ve Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte en küçük milletler bile ulusal egemenliklerine karşı önyargılı hale geldi, ABD ise bağımsız ulusların ulusal egemenliğini hiçe sayarak hegemonyasını dayatmaya çalıştı. ABD'nin Batı Asya'daki stratejisi de farklı etnik kökenleri ve dinleri kışkırtarak ülkelerin ulusal egemenliğini baltalamaktı. ABD'nin entrikalarının neye hizmet ettiğini fark eden Süleymani, Suriye, Afganistan, Irak, Lübnan ve Yemen'de bir strateji olarak ulusal egemenliği savunmanın peşine düştü. Örneğin Suriye'de Amerikalılar, ülkenin ulusal egemenliğini devirmeye ve Suriye'nin meşru hükümetini halk oylamasına dayanarak değiştirmeye çalıştı. General Süleymani bu komploya karşı durdu ve ulusal egemenliği savunarak Suriye'de meşru bir hükümetin kurulmasını savundu.
 
3- General Süleymani'nin bir başka stratejisi; Ülkelerin toprak bütünlüğünü desteklemek ve Batı Asya'daki coğrafi sınırların değişmesine karşı çıkmaktı. Bölgeyi yeniden yapılandırmak için Amerikalılar, ulusların toprak bütünlüğünü baltalamaya ve coğrafi sınırları değiştirerek dağılmalarının önünü açmaya çalıştılar. Irak'ı Sünni, Şii ve Kürt olmak üzere üç kısma ayırmayı üç ülkeye ayırmayı planladılar. Suriye'de de aynı hedefi izlediler ve ülkeyi Kürt ve Arap parçalarına dönüştürmek istediler. Afganistan'daki Amerikalı politika yapıcılar da Peştunistan'ı kurmaya, etnik savaşları tanımaya ve ülkeyi parçalamaya çalıştı. Yemen'de güney Yemen ve kuzey Yemen'in yeniden canlanması Beyaz Saray gündeminin bir parçasıydı. Bu noktada General Süleymani'nin stratejisi İslam ülkelerinin toprak bütünlüğünü savunmak ve Beyaz Saray komplosunu engellemekti.
 
4- Şehit Süleymani'nin dördüncü stratejisi, bölge ülkelerinin katılımıyla güvenliği sağlamaktı. General Süleymani, Irak'ın ABD ve İsrail'in entrikalarıyla güvensiz hale gelmesi durumunda Suriye, Lübnan ve İran'ın da güvensiz hale geleceğine inanıyordu. Bölge ülkelerinin, güvenliklerine dikkat etmenin yanı sıra, bölgesel güvenlik yaratmaya çalışması gerektiğine inanıyordu, çünkü bu tür güvenlik, bölge ülkelerinin katılımıyla istikrarlı ve güvenli olacaktır. Süleymani; Irak, Suriye, İran ve Lübnan bölgesel güvenlik arayışına girdiklerinde doğal olarak güçleneceklerini ve ABD hegemonyasına ve yayılmacılığına karşı koyabileceklerini ifade etmişti. General Süleymani'nin başta ABD olmak üzere bölge üstü güçlerin Batı Asya'dan çekilmesi ve Vahhabi terörizmiyle ciddi ve etkili bir yüzleşme yönündeki ciddi talebi bu stratejinin gerçekleştirilmesi ve bölgede güvenliğin sağlanması yönündeydi.
 
Bugün, General Süleymani'nin stratejilerinin gerçekleşmesiyle, Amerikalıların bir ay içinde düşeceğini iddia ettiği Suriye, eskisinden daha güçlü bir şekilde faaliyet göstermeye devam etti ve dünya bu ülkede özellikle inşaat alanında olumlu gelişmelere tanık oluyor. Irak birleşik ve her zamankinden çok daha güçlü olmaya devam ediyor. Amerikalılar Afganistan'dan ayrıldı ve Irak'tan ayrılmak durumundalar ve bu bir zorunluluktur. Lübnan'da Hizbullah'ın gücü her zamankinden çok daha fazla ve Direniş Ekseni güçlü kalmaya devam ediyor ve Yemen'de Suudi koalisyonu art arda yenilgileri eskisinden daha etkili bir şekilde yaşıyor. Amerikan politikasının aksine bugün bölgenin coğrafyası değişmemiş, uluslararası sınırlar aynı kalmış ve hiçbir ülke parçalanmamıştır. Tüm bunlar Süleymani'nin stratejilerinin uygulandığını ve planlarının sonuç verdiğini gösteriyor.
 
Sardar Süleymani, İslam milletlerinin birliği ve bu milletlerin ilerlemesi ve üstünlüğü için elinden geleni yaptı ve hayatını tehlikeye attı ve son olarak Iraklı yoldaşı Ebu Mehdi El-Mühendis ile birlikte zamanın en acımasız insanı Donald Trump tarafından şehit edildi. General'in yokluğunda sadece İran değil, İslam dünyası, özellikle Şehit Süleymani'nin uğruna fedakarlık yaptığı ülkeler, ABD'ye olan nefretini dile getirerek direniş fikrinin fitilini ateşledi ve küreselleştirdi. General Süleymani'nin büyük kişiliği ve çoklu stratejileri, devrimin bilge lideri Ayetullah Hamanei'nin şehit Süleymani'yi İslam milletlerinin kahramanı olarak adlandırması ve onu bir düşünce okulu olarak tanımlaması için imkan verdi. Hiç şüphe yok ki bu okul ölümsüz kalacak ve yeni İslam medeniyetinin öğrencilerini yetiştirecektir.
 
Muhsin Pakaein
Mehr News
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar