c9513bf1-bc87-44d0-a7f9-a46f0d71ecf2.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Kudüs Günü, Müslümanların birliğini ve Filistin'in ümmetçi vizyonunu destekliyor

Kudüs Günü, Müslümanların birliğini ve Filistin'in ümmetçi vizyonunu destekliyor

Irksal hiyerarşiler ve baskının olmadığı, adalete dayalı bir Müslüman kimliği inşa etmek isteyenler için Filistin'in kurtuluşu hayati bir önem taşımaktadır. Kudüs Günü, bu özgürleştirici ufuk için mücadeleye devam etme günüdür.

14 Nisan 2023 Cuma

İNTİZAR - Her yıl mübarek Ramazan ayının son Cuma günü, Dünya Kudüs Günü tüm dünyada büyük bir coşkuyla kutlanıyor.

İlk kez 1979'da, İslam Devrimi'nden sonra, İmam Humeyni'nin girişimiyle, işgal altındaki toprakların Siyonist rejimden kurtarılması mücadelesinde Filistinlilerle destek ve dayanışmayı genişletmek maksadına dönük olarak ortaya çıktı.

Filistin'in ve Filistin davasının önemi, İslam Cumhuriyeti'nin kuruluşunu anlamak için çok önemlidir.

Açıkladığı söylemde siyasi bir sembol olarak önemi, İslam Cumhuriyeti'nin 1979'daki kuruluşundan beri var olmuş ve ondan önce bile İmam Humeyni'nin siyasi ideolojisinin bir parçası olmuştur.

Bu bağlamda, İmam Humeyni'nin 1963'te Kum şehrinde yaptığı ve Pehlevi rejimini Siyonist varlıkla ilişkileri ve Filistin davasına ihaneti nedeniyle alenen kınadığı hutbesine atıfta bulunulabilir.

İmam Humeyni'nin tutuklanmasına yol açan bu bildiri, İran'da hala İslami hareketin ülkedeki temel konuşmalarından biri olarak hatırlanıyor. Unutulmamalıdır ki İslam Cumhuriyeti'nin ilk diplomatik icraatlarından biri gayrimeşru Siyonist oluşumla ilişkileri kesmek olmuştur.

Filistin'in ümmet içinde oynadığı rolü anlamak için, siyaseti anlama noktası olarak yalnızca ulus-devlete odaklanmayı bırakmak gerekiyor.

Ulusal çerçeve, kolonyal kökeni nedeniyle, İslami projenin küresel karakterini reddediyor. İslam Cumhuriyeti'nin temsil ettiği siyaset, Kudüs Günü'nün kutlanması yoluyla, tüm Müslümanların birliğini ve Filistin'in Ümmetçi vizyonunu ifade etmeye çalışıyor.

Aynı zamanda bu gün, ırksal dışlama üzerine inşa edilmiş bir proje olan Siyonist projenin 1948'den beri Batı Asya'daki istikrarsızlığın ve güvensizliğin ana unsuru olduğunu bize hatırlatmaya hizmet ediyor.

Filistin, Keşmir gibi diğerleriyle birlikte ümmetin birlik noktalarından biri haline gelmekle kalmıyor, aynı zamanda Filistin'e verilen destek hem Siyonist varlığın hem de üzerine inşa edildiği Batı projesinin meşruiyetini sorgulamaya hizmet ediyor.

Her iki proje de söz konusu projeye ait olmayan herkesi dışlayarak homojenleştirmeyi inşa etmeye çalışıyor. Siyonist varlığı ırksal bir rejim inşa etme girişimi yapan şey tam da bu dışlama yoluyla homojenleştirme arayışıdır.

Ve Filistinlilerin sürekli bu ırksallaştırılması durumu onu tamamen gayrimeşru bir proje haline getiriyor.
 
Batı'nın teorik ufku, Filistin bağlamında ırkın merkeziliğini hesaba katmıyor. Tam da Filistin'in Siyonizm altında maruz kaldığı baskı, özel olarak liberalizmin ve genel olarak Batı söyleminin gerçek yüzünü temsil etmektedir.

Bu söylem, sınıflandırma, hiyerarşi, nüfus transferleri ve yıkımları içeren gözetim ve kontrol teknolojilerinde kendini gösterir.

Bu gözetleme ve kontrol mekanizmaları, 1948'den çok önce Siyonist yerleşimciler tarafından, Nakba'dan önce, sırasında ve sonrasında Filistin topraklarına el konularak ve Filistinlilerin haklarını reddederek tanıtıldı.

Kudüs gününün, Müslüman ülkelere, daimi Siyonist saldırganlığa ve onun gayrimeşruluğuna karşı siyasi bir tavır almalarını hatırlattığını belirtmeden geçemeyiz.

Çeşitli araştırmalara göre, bu ülkelerde, hatta Siyonist varlıkla gülünç normalleşme anlaşmaları imzalayan ve böylece Filistin ve ümmet davasına ihanet eden ülkelerde bile, nüfusun çoğu Filistin konusunda yüksek bir Ümmet hassasiyeti gösteriyor.

Uluslararası İlişkiler Stratejik Konseyi üyesi İranlı uzman Cafer Kannadbaş'a göre, Filistin meselesi bölgesel siyaset için hayati bir konu olmaya devam ediyor ve Filistin davasına her türlü ihanet, vatandaşlarının çoğunluk görüşüne karşı çıkmaya karar verenler için iç istikrarsızlaşma riski oluşturacaktır.

Uluslararası Kudüs Günü bize İslam Cumhuriyeti ile Filistin arasındaki siyasi ilişkiyi hatırlatıyor. Bu ilişki sadece maddi bir alışverişe indirgenemez, her ikisinin de nihai hedefi her türlü baskıyı yok etmek olan siyasi bir bütünün parçaları olduğu gerçeğine işaret eder.

Irksal hiyerarşiler ve baskının olmadığı, adalete dayalı bir Müslüman kimliği inşa etmek isteyenler için Filistin'in kurtuluşu hayati bir önem taşımaktadır. Kudüs Günü, bu özgürleştirici ufuk için mücadeleye devam etme günüdür.

Xavier Villar
Press TV
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar