İNTİZAR - Çoğu varlık kendi yıkımının tohumlarını eker. İşgal altındaki Filistin'de Siyonist yerleşimci-sömürgeci varlığın tanık olduğu da budur. ABD ve Avrupa'dan gelen sonsuz para ve silah kaynağı sayesinde muazzam bir askeri donanıma sahip olmasına rağmen, Filistin direnişi ve Hizbullah direnişi karşısında aciz görünüyor.
Bu, Siyonist varlığın karşı karşıya olduğu meydan okumanın yalnızca bir boyutudur. Altı ayı aşkın bir süredir İsrail, yakın zamanda dinecek gibi görünmeyen kitlesel protestolarla sarsılıyor. Protestolar, yolsuzluk ve dolandırıcılık suçlamalarıyla karşı karşıya olan Benjamin Netanyahu'nun kalın postunu korumak için yargının yetkilerinin tırpanlanmasıyla ilgili.
Oylamadan önce hava kuvvetleri yedekleri arasında 235 savaş pilotu, 98 nakliye uçağı pilotu, 89 helikopter pilotu, uçuş okulunda görev yapan 91 pilot ve 165 seçkin hava kuvvetleri komandosu görev için rapor vermeyi reddetmişti. Bu kişiler niyetlerini beyan eden bir mektup imzaladılar. Oylamanın ardından 120 aktif yedek asker daha gruba katıldı.
Ha'aretz'in daha önceki bir haberine göre (14 Temmuz), 40 farklı birliğe mensup toplam 490.000 yedek askerden en az 10.000'i "silah arkadaşları" adı altında protestolarda aktif olarak yer alıyor. Bu sayı küçük görünebilir ancak İsrail'in askeri kapasitesi üzerinde büyük bir etkisi var. Askerileştirilmiş bir devlet olarak Siyonist varlık, özellikle Filistin direnişi ve Hizbullah daha iyi silahlanmış, daha organize ve daha güçlü hale geldikçe, bu tür devamsızlık oranlarını kaldıramaz.
Siyonist varlık bir başka ikilemle daha karşı karşıyadır. Yedek askerler gönüllüdür, dolayısıyla görev için rapor vermeye zorlanamazlar. İsrail ordusu bile yedek pilotların çoğunun gönüllü olduğunu kabul ediyor.
Siyonist rejimi kontrol eden neo-Naziler yedek pilotların boykotunu ve sayılarının nispeten az olmasını küçümsemektedir. Önemli bir gerçeği kasıtlı olarak görmezden geliyorlar: hava kontrol birimleri olmadan hava kuvvetleri tamamen körleşecektir. Onların yerine başkalarını koymaktan bahsetmek inandırıcı değildir. Bunlar başkalarını işe alarak değiştirilebilecek vasıfsız işçiler değildir. Onları eğitmek 10-15 yıl sürer.
Yedek subayların kaygılarının yasallık ve demokrasiyle ilgili olduğu sanılmasın diye bu tür düşünceleri çürütmek önemlidir. Asıl korkuları, yargının içinin boşaltılması ve yargı sürecinde adaletin esamesinin bile okunmaması halinde, İsrail askeri personelinin savaş suçu suçlamalarına maruz kalacağıdır.
İsrail'in silahsız Filistinlilere karşı aşırı güç kullanması şimdiden Siyonist barbarlığa dikkatleri çekmiş durumda. Cenin'deki direnişin daha iyi organize olması, hayal kırıklığı nedeniyle sadece daha fazla Siyonist vahşete yol açacaktır.
Filistin direnişinin özellikle Cenin'de yarattığı meydan okuma, sorunun bir boyutudur. Filistinlilere karşı ortak nefretleri olmasa siyasi hiziplerin birbirlerinin kanını içeceği Siyonist yılan çukurunda derinleşen toplumsal ayrışmalar, birçok İsraillinin yeni gerçekliği "varoluşsal bir tehdit" olarak görmesine neden oluyor.
İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS) Temmuz ayında yayınladığı acil uyarıda bu endişeleri yineledi. Düşünce kuruluşuna göre durum o kadar endişe verici ki, yargının yetkilerinin kısıtlanmasına karşı ikinci bir "stratejik uyarı" yayınlamak zorunda kaldı. İlk uyarı dört ay önce yapılmıştı.
Bu tür korkuları dile getiren tek kurum INSS de değil. İsrail'in Askeri İstihbarat birimi Aman da aynı derecede korkunç bir öngörüde bulundu. Yargıdaki değişikliklere ilişkin oylamadan günler önce Netanyahu'ya dört mektup göndererek İsrail'in İslami İran ve Hizbullah'a karşı caydırıcılığının zarar göreceği uyarısında bulundu. İstihbarat biriminin değerlendirmesinde ayrıca gerilimin tırmanma olasılığının 2006'da Hizbullah'a karşı başlatılan savaştan bu yana en yüksek düzeyde olduğu belirtildi.
14 Ağustos'ta Hizbullah, 2006'daki İsrail saldırısının sona ermesinin on yedinci yıldönümünü kutladı. Bu vesileyle televizyonda bir konuşma yapan Genel Sekreter Seyyid Hasan Nasrallah, Siyonist varlığı kesin bir dille uyardı: "Lübnan ile yeni bir savaşa girerseniz, Taş Devrine geri dönersiniz." İsrail ordusunun şu anda "geçmişe kıyasla en kötü durumda" olduğunu da sözlerine ekledi.
Bu boş bir övünme değil. Arap ya da İsrailli yöneticilerin aksine Seyyid Nasrallah boş tehditler savurmaz. Sadece güven ve otorite ile konuşmakla kalmadığı gibi aynı zamanda söylediklerini yerine getirebiliyor.
Hizbullah, küstah Siyonistlerle başa çıkabileceğini ve onlara hadlerini bildirebileceğini defalarca göstermiştir. Siyonistleri 2000 yılında, yüzlerce Lübnanlı ve Filistinlinin korkunç koşullarda tutulduğu Khiam toplama kampı da dahil olmak üzere Güney Lübnan'ın büyük bir bölümünden kovdu.
Lübnan İslami direniş hareketi bölgede büyük bir güç haline geldi. Yüz binlerce füzesi ve şehadet peşinde koşan savaşçılarıyla askeri gücü, gelecekteki herhangi bir çatışmada Siyonist varlığı yok edebilir. İsrail, ABD tarafından tedarik edilen Demir Kubbe ile övünse de, en verimli kapasitesinde, gelen füzelerin yalnızca yüzde 70'ini engelleyebiliyor.
Hizbullah İsrail'e 1,000 füze atacak olsa, en az 300'ü füzeleri geçecektir. Bunlar büyük bir yıkıma neden olmak için yeterlidir. Filistin'deki Siyonist işgalcileri korkutan ve mazlum Filistin halkına umut veren de budur.
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, birçok İsrailli sadece çifte vatandaşlığa sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda son aylarda gayrimeşru sömürgeci yerleşimci varlığı Avrupa ve Kuzey Amerika'daki daha yeşil otlaklara kaçmaya başladılar. Siyonist yılan çukuru içindeki derin bölünmeler, Filistinlilerin özellikle Cenin ve Nablus'ta artan direnişi ve ABD'nin gücünün azalmasıyla değişen küresel durum, Siyonist yerleşimci varlığın geleceğinin karanlık olduğuna işaret ediyor.
Siyonimt varlık daha ne kadar dayanabilir?
Crescent International