75927b84-37bb-428c-8773-9186875643d1.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Bugünün Yezid'ini tanıyın: Gazze'de her gün bir ailenin Kerbela'sına dönüştü

Bugünün Yezid'ini tanıyın: Gazze'de her gün bir ailenin Kerbela'sına dönüştü

Kuşatma altındaki kıyı Filistin topraklarında son dokuz aydır yaşananlar, Kerbela'nın alevler içindeki çöllerinde Aşura günü yaşananlara dair üzücü anıları yeniden canlandırıyor. Hırpalanmış ve yaralanmış Filistin topraklarında, her gün bir ailenin Kerbela'sına dönüşüyor.

17 Temmuz 2024 Çarşamba
İNTİZAR - Gazze'yi günümüzün Kerbela'sı olarak adlandırmayı abartılı görmemeli. Hüseyin bin Ali'nin (a.s.) Kerbela çölünde yozlaşmış Emevi hükümdarı Yezid bin Muaviye'ye karşı ayaklanması her zaman bir örneklik teşkil edecektir.
 
“Her yer Kerbela, her gün Aşura” sözü kulağa klişe gelebilir, ancak Gazze ile Kerbela, o zaman yaşananlar ile şimdi yaşananlar arasındaki noktaları birleştiren derin ve güçlü bir alt metne sahiptir.
 
Muharrem ve Kerbela, hak ile batıl, hak ile güç, adalet ile adaletsizlik, izzet ile zillet arasındaki daimi mücadeleyi sembolize eder.
 
Onların seslenişi zaman ve mekânı aşar. Neredeyse on beş asır önce Kerbela'ydı. Bugün Filistin ve Gazze'dir. O zaman Yezidi imparatorluğuydu, şimdi de gayrimeşru çocuk katili rejim.
 
Kuşatma altındaki kıyı Filistin topraklarında son dokuz aydır yaşananlar, Kerbela'nın alevler içindeki çöllerinde Aşura günü yaşananlara dair üzücü anıları yeniden canlandırıyor.
 
Terörizm, teröristler ve despotlar farklı biçimlerde, şekillerde ve tezahürlerde ortaya çıkar. Zamanımızın Yezid'ini tespit etmeli ve Hüseyin'in (a.s.) bize öğrettiği gibi karşılık vermeliyiz.
 
Meydan okuyanların efendisi “Onurlu bir ölüm, aşağılanarak yaşamaktan daha iyidir” demiştir.
 
İnsanların topraklarını işgal eden, mülklerine el koyan ve 76 yıldır onları evlerinden çıkaran bir apartheid rejimi, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ni kasıp kavuruyor.
 
Hırpalanmış ve yaralanmış Filistin topraklarında, her gün bir ailenin Kerbela'sına dönüşüyor. Kaba tahminlere göre şimdiden 39.000'e yakın insan öldürüldü. Ancak gerçek ölü sayısı, Lancet tıp dergisinin geçtiğimiz günlerde ortaya koyduğu gibi çok daha yüksek olabilir.
 
Bu kurbanların çoğu çocuk ve kadınlardan oluşuyor. Issız sokaklarda ölü çocuklarını taşıyan annelerin ve ebeveynlerinin cesetleri başında feryat eden çocukların yürek parçalayan görüntülerini gördük.
 
Evlerin yerle bir edildiğini, hastanelerin ve okulların bombalandığını ve mülteci kamplarının yok edildiğini gördük. Zalim ve işgalcinin yerli halk üzerinde tarifsiz bir terör estirdiğini gördük.
 
Ancak Filistinliler olağanüstü bir cesaret göstererek yerlerinde durdular. Filistinli savaşçıların, güçlü Batılı güçlerin desteğini arkasına almış işgale karşı her gün askeri operasyonlar yürütmesi, nihai zaferin direnişe ait olduğuna dair umut veriyor.
 
Bu insanlar davalarının doğruluğuna tıpkı İmam Hüseyin (a.s) ve yoldaşlarının Kerbela çölünde Yezid bin Muaviye'nin devasa ordusuna karşı yaptıkları gibi inanıyorlar. Askeri güç ve cephanelik açısından iki taraflı bir savaştı, ancak Hüseyin haklı bir dava tarafından motive edildi.
 
Cesur Filistin ulusunun son 76 yılda ve özellikle de son dokuz ayda aşılmaz zorluklar ve tarifsiz dehşet karşısında gösterdiği direniş ve direnç, Hüseyni ruhu somutlaştırmaktadır - “zillet bizden uzaktır”.
 
Kerbela'da bebek ve susuz bir çocuk acımasızca bir okla vuruldu, genç bir adam yere yığılmadan önce tecrübeli bir savaşçı gibi dövüştü ve bir sancaktar yakındaki bir nehirden su almaya giderken kolları koparıldı ve gözleri kan içinde kaldı.
 
Sonunda Hüseyin (a.s.) çölde, kızgın güneşin altında binlerce kişilik orduya karşı tek başına kaldı. Tarih sayfalarında ölümsüzleşen "Bana yardım edecek kimse yok mu" feryadı Yezid'in askerlerine yönelik değildi. Belli ki onlardan merhamet beklemiyordu.
 
Bu çağrı dünya çapında hakikat ve adalet için mücadele edenlere yönelikti. Zaman ve mekân sınırlarını aşarak ezilen, terörize edilen ve boyun eğdirilenlere yardım etmek ve destek olmak için tutkulu bir çağrıydı.
 
Her yıl Erbain'de Necef'ten Kerbela'ya yürüyen milyonlarca insan, inananların kalplerinde ve zihinlerinde hala yankılanan aynı çağrıya yanıt vermektedir.
 
Hüseyin (a.s.) ve takipçilerinin örnek aldığı davaya inananlar, şer ve batıl güçler karşısında asla boyun eğmez ve teslim olmazlar. Onlar her zaman ayağa kalkacak ve güce karşı doğruyu söyleyeceklerdir.
 
Yezid, valisi Velid'e Hüseyin'den (a.s) zorla biat almasını emrettiğinde İmam, “Benim gibi bir insan senin gibi bir insana biat edemez” dedi.
 
Peygamber Efendimizin torunu, Yaratıcısının Kur'an-ı Kerim'deki emri doğrultusunda boyun eğmeyi reddetti: “Hüküm ancak Allah'ındır, O'nun elçisinin ve müminlerindir.”
 
İmam Hüseyin (a.s.) Yezid'e biat etmeyi reddetti ve tarihin doğru tarafında durdu. Aynı şekilde Filistinliler de gayrimeşru bir varlığın yasa dışı işgalini kabul etmeyi reddetmeye ve meşru olarak kendilerine ait olan topraklar için mücadele etmeye devam etmektedirler.
 
Dolayısıyla, her yıl düzenlenen Muharrem anma törenleri esasen Filistin'den Yemen'e, Bahreyn'e ve ötesine kadar mazlum halklarla destek ve dayanışmanın bir ifadesidir.
 
Zamanın ve mekânın soğuk koridorlarına hapsedilmiş keder merkezli bir ritüel değildir. Bu, ezilenler adına konuşma, zulme karşı çıkma ve sessizlerin sesi olma yönündeki demir gibi sağlam sözümüzün yeniden teyit edilmesidir.
 
Dr. Ali Şeriati'nin de belirttiği gibi, insanlık tarihi “Tanrı ve Şeytan'ın iki kutbu arasındaki ebedi çatışmanın tezahürüdür” ve her dönemde bu iki kutup farklı şekillerde gizlenmiştir.
 
Şeytani güçler, Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim'deki vaadine uygun olarak her zaman utanç verici bir yenilgiyle karşılaşmıştır: “Allah, müminlere karşı kâfirlere asla bir yol vermeyecektir.”
 
Kerbela'da, savaş alanındaki sonuç ne olursa olsun, Yezid'in yenilgisi ve Hüseyin'in (a.s.) zaferi söz konusuydu. Hayatta kalanlar, şehitlerin kutsal misyonunun canlı kalmasını sağladı. Hüseyin (a.s.) bugün hayattadır.
 
Dr. Şeriati'nin deyimiyle, her devrimin iki yüzü vardır: kan ve mesaj. Hüseyin (a.s.) ve ashabı kan misyonunu üstlenirken, “Kerbela'nın kurtarıcısı” olan kız kardeşi Zeynep (s.a.) daha önemli bir görevi yerine getirmiştir - bu kanın mesajını gelecek nesillere aktarmak.
 
Aynı misyonu ve hareketi canlı tutmak için zamanımızın Yezid'ini tanımamız, zulmünü ifşa etmemiz ve elimizden gelen her şekilde mazlumların imdadına yetişmemiz gerekiyor.
 
Her yıl düzenlenen Muharrem anmalarının temel amacı budur ve Kerbela şehitlerine layık bir saygı duruşudur.
 
Seyid Zafer Mehdi  

 

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar