Adsız.png
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  BOP Projesi ile Türkiye'deki İslami muhalefet Mankurtlaştırılmıştır

BOP Projesi ile Türkiye'deki İslami muhalefet Mankurtlaştırılmıştır

Türkiye'deki İslami muhalefet 'Mankurtlaştırılarak' vermesi gereken tepkileri vermesinin önüne geçildiği gibi, artık kendi düşmanının amaçlarına da hizmet eden bir bilinçsizleştirilmiş köle haline getirilmiştir. O kadar ki; kendi öz değerleri ayaklar altına alınması sebebiyle ayağa kalkıp sokağa dökülmesi gerekirken oturuyor, fakat düşmanın lehine sokağa çıkıp, meydanları dolduruyor.

19 Mayıs 2015 Salı

İNTİZAR - Mankurtlaştırma vikipedi'de Eski Türk, Kazak ve Kırgız destanlarından edinilen bilgi ve Orta Asya Mitlerine göre; "Mankurt", dönemin Orta Asya halkları arasında çok yaygın bir işkence ve zihin kontrol yöntemi olduğu ve böylece rakip kabilelerden ele geçirilen savaş esirlerinden bilinçsiz hale getirilen köleler oluşturulması olarak açıklanıyor. Aynı kaynağa göre; Mankurt haline getirilmek istenen kişinin başı kazınır, başına ıslak deve derisi sarılır ve böylece elleri kolları bağlı olarak güneş altında bırakılır. Deve derisi kurudukça gerilir. Gerilen deri, başı mengene gibi sıkar ve inanılmaz acılar vererek aklını yitirmesine neden olur. Böyle bir kişi bilinçsiz ve her istenen şeyi sorgusuzca yapan bir köleye dönüşür.

Günümüzde belki 'Mankurtlaştırma' çok daha farklı yöntemlerle yapılmaktadır. Bu kısa ön bilgiden sonra ülkemizde tam da yukarıda tarifi yapılan olaya denk düşen bir sürece işaret edebilecek bir haber örneğine dikkatinizi çekmek istiyoruz. 

Bu gün Türkiye'nin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı'nın (aa)  internet sitesinde yera alan bir haberde "Mukteda es-Sadr'dan DAEŞ'e tehdit" başlığı kullanılmış. İlk bakışta, bölgede gelişmeleri takip edenler açısından zaten her iki tarafın da birbirleri için tehdit olduğundan, bu bilginin yeni ve dikkat çekici bir bilgi olmadığı düşünülebilir. 

Fakat haberin içeriğinde yer alan farklı ve yeni sayılabilecek bir bilgi, söz konusu haberi ilgi çekici yapıyor. DAEŞ (IŞİD) militanlarının yayınladıkları bir video kaydında "Bağdat, Necef ve Kerbela'ya girecekleri ve buradaki türbeleri yıkacakları" yönündeki tehditleri üzerine yazılı bir açıklama yapan Mukteda es-Sadr "Bunu söyleyenler dünyada kabrini, ahirette de ateşteki yerini hazırlasın. Kutsallarımıza el uzatmaları halinde Irak topraklarını onların çürümüş cesetleriyle doldururuz." ifadeleri ile IŞİD militanlarını "tehdit" etmiş. 

Anadolu Ajansı'nın (aa) haberi işlerken ortaya koyduğu yaklaşım gerçekten dikkat çekici. Zira IŞİD'in tehdidi aslında bütün Müslümanların ortak mirası ve inancına dönük iken, adeta mesele sadece IŞİD ile Şiiler arasında ve Türkiye kamuoyunu ilgilendirmeyen bir mesele imiş gibi sunuluyor. Hatta bu algıyı kuvvetlendirmek için "Irak'ta Şii din adamı Mukteda es-Sadr" ifadeleri haberin spotunda öne çıkarılıyor. 

Peki, IŞİD'in tehtidi aslında neyi içermektedir? Hz. İmam Ali'nin (s) Necef'teki, Hz. İmam Hüseyin'in (s), kardeşi Ebul Fazl Abbas'ın ve diğer Kerbela şehitlerinin Kerbela'daki, Hz. İmam Musa Kazım (s) ve Hz. İmam Muhammed (Taki) Cevad'ın (s) Bağdat Kazımeyn semtindeki haremlerini yıkıp tarumar etmekten bahsetmektedir IŞİD'in söz konusu tehdit videosu. Aslında bu tehdit içeriği Türkiye'deki İslami hassasiyete de dokunmalıydı. IŞİD'in bu yaklaşımı Türkiye'deki İslami hassasiyet tarafından da tehdit olarak algılanmalıydı. Ama Anadolu Ajansı'nın haberinde böyle bir algı olmadığı gibi, hatta biraz da olay sadece ve sadece Şiilerin meselesi gibi işlenmiş. 

Peki, BOP'un eş başkanı olduğunu açıklıkla beyan eden Ak Parti iktidarından önce Türkiye'deki İslami muhalefet böylesi bir durumla karşılaştığında yine şimdiki gibi mi tepki verirdi? Hepsi bir kenara sadece Hz. İmam Ali (s) ve Hz. İmam Hüseyin'in (s) makamlarına yapılabilecek bir saygısızlığın o dönem İslami muhalefeti tarafından ciddi bir tepki ile karşılanır ve bu mesele bütün Müsülümanların ortak meselesi olarak değerlendirilir ve tehdit de bütün Müslümanlara yapılan bir tehdit olarak algılanırdı. 

Özellikle insan sormadan edemiyor; ne oldu da Ehli Sünnet'in en karakteristik özelliği olan 'sahabe' algısı bu kadar, 'dengeler' çerçevesinde değerlendirilir oldu? Aslında 'tekfirci terör' bu yaklaşımını sadece tehdit boyutunda ortaya koymamış; Suriye'de 'sahabe' (Hucr bin Adiyy) kabri deşilmiş, 'sahabe' naaşı yerinden alınıp bilinmeyen bir yere götürülmüş, İslam'ın ilk dönem önemli şahsiyetlerinin (Veysel Karani gibi) kabirleri havaya uçurulmuş ve daha bir çok saygın İslam büyüklerine bu tip saygısızlıklar yapılmış ve ne yazık ki; Türkiye'de İslami muhalefetten dikkate şayan bir tepki gelmemişti. Hatta kendisini İslami muhalefetin iktidardaki temsilcisi olarak gösteren ve bu minvalde siyaset yapan Ak Parti iktidarı, onun bedenlenmiş temsilcisi ve zamanında BOP'un eş başkanı olduğunu övüne övüne aşikar bir şekilde ifade etmiş olan şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir Müslüman için korkunç olan bütün bu olaylar karşısında bir tepki göstermemiş, hatta bir kınama açıklaması bile yapmamıştı. 

Aslında daha önce yaşadığımız bir olay vesilesi ile, bu yaşadığımız mankurtlaştırma tam da sayın Erdoğan'ın ağzından net bir şekilde tanımlanmıştı. Hatırlanacağı üzere 'Müslümanların Masumiyeti' isimli Hz Peygambere (s.a.a) hakaretler içeren bir provokatif film yapılmış ve bütün İslam coğrafyası ayaklanmış ama ülkemizde pek bir tepkı oluşmamıştı. Bunun sebebi Erdoğan'a sorulduğunda; "Son 10 senede aşırılıklar törpülendi. Bir anlamda paratoner gibi olduk, gaz aldık" ifadeleri ile bütün bu yaşanan süreç bizzat kendisi tarafından özetlenmişti

Anlaşılan o ki; BOP ile planlanan sonuca ulaşılmıştır. Artık genelde bölgemizde özelde de ülkemizde İslami muhalefet Mankurtlaştırılmış, yani bilinçsiz, tepkisiz ve ne söylense kabul edip yerine getiren bir köle haline getirilmiştir. 

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar