yemin_1177.jpg

Suudi Arabistan’da taht mücadelesi başladı

"Her halükarda, oyunun sonu yakın. Önemli olan, Şia devriminin kıyısında olan Bahreyn ve Irak’ın ... ve bölgedeki bütün durumu hemen etkileyecek olan krallığın dağılmasını önlemek. Ve bütün bunlar, Tahran ve Riyad arasında büyüyen çatışmaların listesi ve Yemen, Suriye’de süre gelen savaşın perde arkasında ortaya çıkıyor. İran, hiç olmadığı kadar “Şii hilali” yaratmaya yakın..."

22 Şubat 2016 Pazartesi

İNTİZAR - Suudi Arabistan'da iktidar mücadelesi, Kral Salman es-Suud'un tahttan indirileceğine ve Suudi saltanat geleneğinin doğrudan ihlal edilmesi yoluyla Veliaht Prens Muhammed bin Nayif'in atlanarak, yerine, Savunma Bakanı olan oğlu Muhammed es-Suud'un getirileceğine dair raporların gündeme getirilmeye başlandığından beri giderek yoğun hale geldi. Eğer gelenekler göz önünde bulundurulursa kralın oğlu veliaht prensten sonra tahta getirilecek kişi, vekil veliaht prenstir. Buna mukabil, eğer 2015 yılında ölmeden 2 ay önce Kral Abdullah es-Suud'un hükümdarlığı döneminde getirilen “Vekil Veliaht Prens” durumu yürürlükten kaldırılırsa, Muhammed bin Nayif'in hâlâ kral olmak için iyi bir şansı var.

Komşu devletlerin istihbarat kaynakları, Kral Salman'ın Muhammed bin Nayif'i veraset silsilesine katmamak için, veraset kurulundan onay almaya çalıştığını ima ediyor. Şimdiye dek, yaşça büyük prensler ve kralın yakın akrabalarından oluşan veraset kurulunun çoğu, taht verasetini değerlendirme geleneğini kırmayı kabul etmede oldukça muhafazakâr kabul edilmelerine rağmen, bazıları sözde, “devletin menfaatleri” için onaylamayı kabul etti.

Fakat düzenleme yeteri kadar iyi değil, onaylamada ezici çoğunluğun oylarını almadan Kral Salman için bu değişimler zayıf görünüyor. Bu koşullar altında, Kral Salman'ın kendisini “kralın babası” ilan etmesi ve vesayet kurumunun onayını almadan oğlunu yeni kral ilan etmesiyle, Riyad'da ihtilal yapıldığına dair dedikodular dolaşmaya başladı. Bu senaryonun şubat bitmeden önce uygulanacağına inanmak için iyi bir neden var; Suudi hanedanı için bu olayların seyri hiç hoş karşılanmasa da bu adım gerçekleşmeden Şiî azınlığın isyan başlatması ve düşük petrol fiyatlarının, uzun vadeli hazinesi için para bulunamamasıyla Suudi Krallığı'nın parçalanması ihtimali güçlü.

Propaganda amacıyla günah keçisi olarak kullanılacak olan Suudi Petrol Bakanı Ali el-Naimi'nin istifası için yapılan hazırlıklar çok hızlı bir şekilde kontrolden çıkıp sarmal halini aldı. Bu karar,  Suudi Arabistan ve OPEC'ın üretimin % 5ini kesmeyi Rusya ile müzakere etmede anlaştığını belirten Rusya Enerji Bakanı Alexander Novak'ın son açıklamalarıyla belli bir dereceye kadar etkilendi. Bir sonraki hafta OPEC ve Riyad, bu beyanın yanlış olduğunu ilan etti. Bize, herhangi bir anlaşmanın olmadığı ve ham petrol üretim seviyesinin aynı kalacağı anlatıldı. Ancak ruble dolara karşı direnmeye başladığında, petrol fiyatları zaten tırmanmıştı. İşte burada, Washington araya girip fiyatları daha da geri çekmesi gerektiğini hatırlatarak Suudi Arabistan'a sert bir uyarıda bulundu. Bu anlaşılabilir bir durum, çünkü Moskova eğer kurşunu bir defa daha atlatırsa, yaptırımlar artırılarak zorlanacak, Amerika Birleşik Devletleri'nin de en hassas, zayıf noktaları olan petrol ve gaz ihracatını amaçlarken, önümüzdeki yıllarda Batı'yı Rusya'ya karşı birleştirme şansı yok. Ve Amerikalı analistler, Rus ekonomisinin son demlerinde olduğuna ve Washington'un stratejik hedefi olan Kremlin'de zevk içinde oturan, kabul görmüş hükümetin altının oyulmasıyla yılsonuna kadar yıkılmış olacağına ikna olmuş görünüyor.

Diğer Basra Körfezi monarşilerinin bir dizisi ile Suudi Arabistan, Suriye'de Beşşar Esad hükümetine ve onun yardımcısı İran'ı desteklemeye devam eden Moskova'ya oldukça öfkeli.

Amerikalılar Suudi Kralı'nın her ne olursa olsun fiyatları düşürmesi gerektiği konusunda ısrar ederlerken, günlük olarak Suudi yetkilileri taciz ediyorlar. Krallık'ta, Rusya ve İran'ı eleştirmenin yanı sıra kendi devlet kurumlarının altının oyulduğunu fark eden, yeterince aklı başında politikacı var. Fakat bugüne kadar Amerika'nın Riyad üzerinde çok güçlü bir etkisi oldu, özellikle Amerikan lobisi, hatta bu lobiciler Prens Bender gibi adı kötüye çıkmış resmî pozisyondakilerle ilgilenmeseler bile, burada en güçlü politik nüfuza erişti.

Bu nedenle, Tahtın Prensi Muhammed bin Nayif'in son zamanlardaki yurt dışı gezisini yarıda keserek, acilen Suudi Arabistan Krallığı'na (KSA) dönmesi tesadüf değil. Bu durum, kendisinin “belirli bir dünya gücü” tarafından ve bunun Rusya olmadığı kesin olduğu halde, taht kavgasına hazırlandığı şeklinde yorumlanabilir.

Bu durumda, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Cenevre'de günlerce ikamet eden Şam delegasyonuyla hiçbir müzakere başlatmaya teşebbüs etmeyen ve hepsi Moskova hakkında çirkin sözler sarf ediyorken, Körfez Arap İşbirliği Konseyi ülkelerini (GCC)  Suriye muhalefetini etkilemek amacıyla ikna etmek için ziyaret etti. Eğer her yerden daha çok kaba saba açıklamalar yapacaklarsa neden muhalefet temsilcileri İsviçre'ye gider? Ve orada, Dışişleri Bakanı Lavrov'un GCC ülkeleri ile petrol fiyatlarındaki düşüşü durdurma amacıyla anlaşmaya ve Rus ekonomisine bazı ciddi yatırımlar yapmak için söz verdiklerini hatırlatmaya gittiğine dair küçük bir kuşku var.

Bu, kesinlikle doğru bir adım, fakat birisi şunu açıkça anlamalı ki, GCC'den para almak için, bilhassa Suriye'nin durumuna istinaden, Rusya birçok tavize zorlanmış olmalı. Ancak Moskova Beşşar Esad'ı “teslim etmiyor”, hatta bir gün için bile Suriye'de hava saldırılarını kesmiyor. Eğer radikal terörist gruplar, kuvvetlerini yeniden toplamak ve ikmal etmek için yeterli zaman bulursa, Türk, Suud ve Katar özel kuvvetlerinin yerleştirilip harcanacağı, Beşşar Esad'a sadık kuvvetleri önceki konumlarına geri püskürtmek amacıyla bir saldırı başlatmış olacak. Bu durumda, hiçbir şey Şam'ı yenilgiden kurtaramayacak. Boş vaatlerle GCC'den Moskova'yı bölge dışına atmayı başarmasını beklemek yersiz.

Tarih bize basit bir gerçeği öğretti: Rusya imtiyaz sırasında değil, saldırı esnasında duyulacaktır.

Suudi Arabistan'daki iktidar değişimine gelince; Veliaht Prensin sadece emniyet birimleri elinin altındayken, Ulusal Muhafız Birliği ve Ulusal Silahlı Kuvvetleri desteklemekten zevk alan Muhammed es-Suud'un galip olacağına dair küçük bir şüphe var. Ülkedeki bakanların salt çoğunluğunun da Muhammed es-Suud'un tarafında olması için iyi bir neden var ve o da Kral Salman'ın, ülke çapında güçlü kabileler bundan hoşlanmasa da 2015 Nisan-Mayıs aylarında kabinede yaptığı değişikliktir.

Buna mukabil, çoğu gözlemcinin bakması gereken başka bir faktör var. Kabile gruplarının ve aşiret liderlerinin konumu “zemindeki” durumu etkileyebilir. Onların fikirleri göz ardı edilemez. Özellikle, ülkenin kuzey ve kuzey-batı bölgelerinde ikamet eden Şammar aşiret birliği göz ardı edilemez. Bu aşiret birliği, 1924 yılına kadar bölgeyi yöneten el-Reşid sülalesi tarafından yönetiliyor. Suudi Arabistan kurulduğu vakitlerde nüfuzlu el-Reşid, kraliyet ailesi olabilirdi, fakat Londra daha kayıtsız olan es-Suud aşiretini seçti. Kabile liderleri şu an sessizliğini koruyor ve Riyad'da olanları seyrediyor. Fakat biz, onların hiç birisinin petrol fiyatlarının düşüşünün devamından kâr etmediğini ve bu nedenle Kral Salman ve ailesinden son derece rahatsız olduklarını kesin olarak biliyoruz.

Her halükarda, oyunun sonu yakın. Önemli olan, Şia devriminin kıyısında olan Bahreyn ve Irak'ın tam olarak parçalanmasıyla sonuçlanacak ve bölgedeki bütün durumu hemen etkileyecek olan krallığın dağılmasını önlemek. Ve bütün bunlar, Tahran ve Riyad arasında büyüyen çatışmaların listesi ve Yemen,  Suriye'de süre gelen savaşın perde arkasında ortaya çıkıyor. İran, hiç olmadığı kadar “Şii hilali” yaratmaya yakın. Bu GCC ülkelerinin hayal edebileceği en kötü kâbus.

 

Alexander Orlov / Siyaset bilimci ve oryantalist.

New Eeastern Outlook

Çev: Nigar Gümrükçüoğlu

 

 

 

 

 

 

 

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar