85739-cats.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Bölgede baş döndüren ihanet çemberi... İsrail-Mısır-Suudi yakınlaşması ve Türkiye

Bölgede baş döndüren ihanet çemberi... İsrail-Mısır-Suudi yakınlaşması ve Türkiye

Direniş Cephesi'ne karşı Siyonist İsrail ile işbirliği inşa eden Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye arasında kavga var. Bir zamanların düşmanı Siyonist İsrail artık kendisi ile stratejik ilişki kurulması noktasında Mısır ve Suudi Arabistan ile Türkiye'nin kavgaya tutuştuğu bir konumda olmanın keyfini sürüyor.

22 Nisan 2016 Cuma
İNTİZAR - Batılıların Ortadoğu, Direniş Cephesi'nin ise Batı Asya olarak tanımladığı bölgemizde son zamanlarda kimin kiminle dost, kimin kime karşı düşman olduğunu tanımlamak gittikçe zorlaşıyor. Geleneksel olarak bölgedeki bütün ülkeler gerek milliyetçi ve gerekse dini hassasiyetlerle olsun Siyonist İsrail'e karşı düşman bir pozisyonda bulunurken, artık bu tablo eski netliğini kaybedip flulaşıyor.
 
Bölgede bazı ülkeler Siyonist İsrail ile stratejik düzeyde ilişki kurup, bunun üzerinden bölgesel politikalarını tanzim ediyorlar. Hatta o kadar ki bu ülkeler Siyonist İsrail ile stratejik düzeyli bu ilişkilerini geliştirirken birbirleri ile rekabete bile girişiyorlar. Bu cümleden olarak Mısır'ın Suudi Arabistan'a devrettiği iki ada, bu devrin gerçekleşmesi sırasında Siyonist İsrail ile kurulan irtibat, devamında İsrail ve Mısır arasında karşılıklı bir takım yeni toprak devirlerinin düşünülüyor olması üzerinden oluşan ilişkiler ve Mısır'ın gerçekleşen söz konusu ilişkiler ile birlikte oluşan yeni denklemle beraber Türkiye'nin devre dışı bırakılması talebi... Buna karşın Türkiye'nin Siyonist İsrail ile ilişkilerini tekrar eski seviyesine getirme ve hatta Akdeniz'de çıkarılacak doğalgazın teransferi üzerinden stratejik düzeye çıkarmanın peşinde olması söz konusu.
 
Bütün bu tabloda ise Siyonist İsrail'e karşı duruşunda ilkeli ve net bir duruş sergileyen "Direniş Cephesi". Zaten yukarıda zikri geçen bölge ülekelerinin Siyonist İsrail ile stratejik düzeyde ilişki kurmaya çalışmasının hedefinde de "Direniş Cephesi"nin yok edilmesi veya içeriksizleştirilmesi var. 
 
Aşağıda ilginize sunduğumuz Al Monitor'un İsrailli yazarı Ben Caspit'e ait yazı tam da bu denklemin boyutlarına ait ip uçlarını içeren bir yazı...
 
 
İsrail-Mısır-Suudi yakınlaşmasında Türkiye sıkıntısı
 
 
9 Nisan'da Tiran ve Sanafir adalarının egemenliğini Suudi Arabistan'a devrettiğini açıklayan Mısır, Orta Doğu'da büyük bir şaşkınlık yarattı. Şaşırmayan tek ülke İsrail'di. Kudüs'teki üst düzey bir yetkilinin Al-Monitor'a verdiği bilgiye göre İsrail bu konudaki gizli görüşmelerden haberdardı. Sürece onay veren İsrail, Mısır'la olan barış anlaşmasını da gündeme getirmedi. Oysa anlaşmaya göre ülke topraklarında meydana gelen değişiklikler ya da Mısır'ın İsrail tarafından iade edilen topraklarda egemenlik devrine gitmesi anlaşmanın ihlali sayılıyor.
 
Adaların devrine ilişkin müzakereler Suudi Arabistan'la Mısır arasında yıllardır devam ediyordu ve İsrail bu adıma sert biçimde karşı çıkıyordu. İsrail'in bugün sürece onay vermesi Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail arasında ortak çıkarların nasıl derinleştiğini gösteriyor.
 
Burada gerçekten muazzam boyutta bir jeostratejik ve diplomatik olay yaşanıyor. Likud Partisi vekillerinden eski Şin Bet başkanı Avi Dichter, Kol Yisrael radyosuna 12 Nisan'da verdiği demeçte adaların devrini Orta Doğu'da iki Arap ülkesi arasında yaşanan en önemli, en dramatik diplomatik olaylardan biri olarak niteledi. Hamursuz Bayramı öncesi savunma muhabirleriyle ufak bir kutlamada bir araya gelen Savunma Bakanı Moşe Ya'alon ise İsrail'in bu sürece onay verdiğini, hatta tüm tarafların yazılı bir belgeye imza attığını açıkladı. Belgede iki stratejik adanın yer aldığı Tiran Boğazı'nda İsrail'in seyrüsefer serbestisinin devam edeceği teyit edildi. Tiran Boğazı İsrail'in önemli kentlerden Eilat'a deniz erişimini sağlıyor. Ya'alon ayrıca ABD'nin de müzakerelere dâhil edildiğini ve anlaşmaya imza attığını, böylece İsrail'in gerekli tüm güvenceleri aldığını belirtti.
 
Kimliğinin gizli kalması kaydıyla Al-Monitor'a bilgi veren kıdemli bir güvenlik yetkilisine göre Ya'alon çalışma arkadaşlarına İsrail'le Mısır arasındaki güvenlik iş birliğinin tarihinin en yüksek seviyesine ulaştığını söyledi. İki ülkenin güvenlik sistemleri ortak menfaatlere sahip. Örneğin Gazze'nin kontrol ve kuşatma altında tutulmasında Mısır İsrail'e yardımcı oluyor.
 
İki adanın Suudi Arabistan'a devri İsrail ile Sünni komşuları arasında gelişen diyaloğun bir kısmını da açığa çıkarıyor. Üst düzey bir İsrail güvenlik yetkilisi Al-Monitor'la bu konuda bazı ayrıntılar paylaştı. Buna göre İsrail bölgede derin ve önemli ilişkilere sahip. Ilımlı Arap ülkeleri Osmanlı dönemini unutmuş değil ve tarihin Arap olmayan iki imparatorluğunun, yani İran ve Türkiye'nin artan gücü ve nüfuzundan son derece kaygılı. Bu ortamda pek çok bölgesel oyuncu İsrail'in sorun değil, çözüm olduğunu idrak ediyor. İsrail'in büyük Sünni ülkelerle diyaloğu çoğunlukla perde arkasında yürüse de sürekli derinleşiyor ve sonuç veriyor.
 
Adaların devri Mısır kamuoyunda Cumhurbaşkanı Abdül Fettah El Sisi'ye karşı sert tepkiler doğurdu. Muhaliflere göre Mısır Anayasası cumhurbaşkanına ülke topraklarından feragat etme yetkisi tanımıyor. Ancak Sisi eleştirilere şu haklı yanıtı verdi: Adalar aslen Suudi Arabistan'a aitti. Suudi Arabistan 1950'de İsrail'i güneyden sıkıştırma ve iki adanın İsrail ordusu tarafından ele geçirilmesini önleme çabaları kapsamında bu adaları Mısır'a devretmişti. Kızıldeniz'deki seyrüsefer hakkı için 1956'da Sina Savaşı'nı, 1967'de de Altı Gün Savaşı'nı yürüten İsrail adaları iki kez ele geçirdi ama her defasında Mısır'a iade etti. Olaylar şimdi döngüsünü tamamlıyor ve Mısır adaları asli sahibi Suudi Arabistan'a geri veriyor. Böylece Sisi, Suudi Arabistan'ın Mısır rejiminin borç ödeme gücünü önümüzdeki beş yıl için taahhüt etmesinin ardından Kral Selman Bin Abdül-Aziz El Suud'a bir jest yapmış oluyor. Suudiler Mısır'da muazzam yatırımlar yapıyor, Mısır ekonomisini çöküşten kurtarmak için mali yardımlar sağlıyor.
 
Adaların devrinde bir başka boyut daha var. Geçmişte İsrail-Filistin ihtilafını çözmek amacıyla bölgesel toprak takası temelinde bazı öneriler gündeme getirilmişti. Öneriler prensipte şu basit çerçeveye oturuyor: Mısır Gazze'yi güneye doğru genişleterek buradaki Filistin halkına daha büyük bir alan ve nefes alma imkânı sağlayacak. Bu topraklara karşılık da İsrail'den iki ülkenin Sina Yarımadası'ndaki sınırında bulunan Negev Çölü'nden sınır uzunluğu boyunca dar bir toprak şeridini alacak. Filistinliler ise Batı Şeria'daki yerleşim bloklarını İsrail'e devredecek. Böyle bir düzenlemeye Ürdün de katılabilir, kendi topraklarından bazı parçaları başka topraklarla takas edebilir.
 
Hüsnü Mübarek devrinde Mısır bu yaklaşımı katiyetle reddediyordu. Ancak görünen o ki Orta Doğu'nun yeni şartlarında toprak devri uygun bir seçenek hâline geliyor. İsrail-Mısır toprak takası konusu da tekrar gündeme getiriliyor. Takas fikirleri geçmişte epey heyecan yaratmıştı. Örneğin İsrail Milli Güvenlik Konseyi eski başkanı Tümgeneral Giora Eiland bu konuda bölgesel bir girişim başlatmış fakat Mısır tarafından engellenmişti.
 
Yine de her şey güllük gülistanlık değil. Orta Doğu'da basit denklemler yoktur ve bu, mevcut olayda da geçerli. Mısır'da Suudi etkisinin artmasından İsrail'de endişe duyanlar var. Bu etki, Suudi Arabistan'dan ilham alarak kurulan İslami medreselerde, Suudi tarzı Sünni radikalleşmede kendini gösteriyor. Ancak bu karamsarlar azınlıkta. Kudüs'teki bir diplomatik kaynağın deyimiyle “Sisi'nin güçlenmesi ve ayakta kalması önemli. O, tüm bölgenin istikrarı için anahtar konumunda.”
 
ABD son yıllarda bölgeden uzaklaşamaya başladı, Mısır'a da mesafe koydu. Dolayısıyla Mısır'ın Suudi Arabistan'dan aldığı yardımlar ve İsrail'den gördüğü destek Sisi'nin iktidarını sürdürmesi bakımından kritik önemde görülüyor. Tabloyu daha da çetrefilleştirmek için İsrail ile Türkiye arasında aylardır maraton görüşmeler şeklinde süren normalleşme çabalarını da denkleme ekleyebiliriz.
 
Kimliğinin gizli kalması kaydıyla Al-Monitor'a konuşan üst düzey bir İsrail yetkilisi, Mısır'ın Türkiye'yi Gazze Şeridi'nde görmek istemediğini, İsrail-Türkiye yakınlaşmasına da güçlü şekilde karşı çıkığını aktardı. Kaynağa göre normalleşme mutabakatının hâlen sonuçlanmamış olması bundan kaynaklanıyor ve iki taraf arasında anlaşmazlıklar sürüyor. Türkiye ve İsrail mevcut şartlarda kapsamlı anlaşmaya varamayacaklarını kabullenip kısmi normalleşmeyle, yani sadece büyükelçilerin atanması ve ilişkilerin bir nebze ısınmasıyla yetinebilir. İsrail burada zor bir ikilemle karşı karşıya: Bir yandan Türkiye'yle ilişkilerini normalleştirmek istiyor ki bu, İsrail açıklarında doğal gaz yatakları bulunmasının ardından Türkiye'yle bir gaz temin anlaşmasının imzalanmasını da kolaylaştırabilir. Öte yandan İsrail Sünni Arap ülkeleriyle yeni yeni oluşan iş birliği anlayışlarını geliştirmek istiyor. Zira bunlar İsrail'in ulusal güvenliğinde stratejik bir mihenk taşı hâline geliyor
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar