fft16_mf5496945.Jpeg

Darbe girişimine karşı İran neden Erdoğan'ın yanında yer aldı?

Türkiye’yle bir dizi bölgesel konuda görüş ayrılıkları yaşayan İran, darbe girişimine karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında yer aldı. Peki neden?

22 Temmuz 2016 Cuma

İNTİZAR - 15 Temmuz 2016 tarihi anlaşılan o ki; bir çok şeyin değişeceği, bir takım dengelerin yeniden şekilleneceği bir tarih olarak yıllarca zikredilecektir. Bu tarih aynı zamanda aslında bölgede özellikle de Suriye'de birbirine karşı adı konulmamış bir savaş hali içinde olan Türkiye ve İran arasındaki ilişkilerin mevcuttan farklı bir yöne doğru evrileceğine işaret eden bir tarih olacağa benziyor. 

Türkiye'de 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişimi ile bu tarih gerçekten bir milat olma niteliğinde. Zira bu tarihte gerçekleşen darbe girişimine karşı verilen tepkiler ülke içinde bütün kesimleri kapsayacak bir şekilde birliğe ve bütünlüğe denk düşen bir nitelik arzederken, uluşlarası tepkiler birbirinden farklılıklar gösteriyordu. Türkiye'nin bu güne kadar sürekli 'ortak', 'stratejik ortak', 'model ortak' nitelemeleri ile birlikte hareket ettiği ülekelerin neredeyse tamamı bu darbe girişimi karşısında mevcut iktidarın arkasında durmazken, yine düşman olarak görülen, hatta Suriye gibi ülkeler üzerinden adı konulmamış bir savaş halinde olduğu, hata ve hatta neredeyse birebir savaşmanın eşiğinde olduğu ülkeler -özellikle İran ve Rusya- tarafından ise söz konusu iktidarın ve bu iktidarın şahsında somutlaştığı Erdoğan'ın yanında yer aldı. 

Rusya ve özellikle İran'ın darbe girişimi karşısında Erdoğan'ın yanında yer alması ilk bakışta bir çelişki gibi görünse de aslında yine darbe girişimina karşı Batının ama özellikle Amerika'nın tavrı üzerinden neden böyle bir tavır takınıldığının cevabını bulmak mümkün. Zira Amerika darbenin gerçekleştiği gün Türkiye saati ile gece 02:00'ye kadar darbeden yana nitelenebilecek bir tavır sergilerken, ancak bu saatten sonra nispeten net açıklamalarda bulundu. Daha sonra gelen açıklamalarda da yine darbe girişiminde bulunanları üstü örtülü bir şekilde korumaya matuf açaklamalar geldi. Eğer darbenin arkasında Amerika varsa o halde darbenin başarılı olması durumunda bunun üzerine bölge için yapılmış olan bir takım planlar da olmalıydı. Muhtemelen bu planlar Erdoğan'ın Ahmet Davutoğlu hükümetini tasfiye edip, Binali Yıldırım hükemeti ile birlikte şekillendirmeye çalıştığı yeni dış politikanın önünü kesmek, oluşturulacak darbe yönetimi ile tamamen Amerikanın uzantısı gibi hareket edecek bir Türkiye üzerinden bölgede yeni istikrarsızlıklar silsilesi oluşturmak gibi bir takım ana unsurları içeriyordu. 

Bir takım endişeler devam etmekle birlikte dabenin önünün alınmış olduğu görülüyor. Peki bu durumda muhtemel olarak bölgesel politikalarda ne gibi değişiklikleri beklemek gerekir?

Bu noktada ilginç veriler söz konusu. Mesela İran'ın Al-Alam kanalının haberine göre Ortadoğu uzmanı siyaset bilimci Stanislav Tarasov Ruhani Erdoğan görüşmesinde Erdoğan'ın Ruhaniye “Bugün biz geçmişten daha fazla İran ve Rusya işbirliğinde karalıyız. Bu iki ülkeyle işbirliğimiz ülkeler arası sorunların halledilmesine de yardımcı olacaktır. Bölgede barış ve huzurun sağlanması için daha fazla çalışmaya hazırız” dediğini yazdı. Bu çok dikkat çekici bir bilgi. Eğer doğruysa oldukça da önemli.

Bu bilgi sitemizdeki bir haberde de Parstoday'ya dayandırılarak "İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ruhani Erdoğan ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde İran'ın Türkiye'de başarısız darbe girişimini kınadı ve İran'ın Türkiye halkı ve meşru hükumetinin yanında olduğunu söyledi. Telefon görüşmesinde Erdoğan'ın da İran cumhurbaşkanı telefon görüşmesinden dolayı teşekkür ederken, ülkesinin İran ve Rusya ile bölgede barış ve istikların sağlanması için işbirliğini sürdürmeye kararlı olduğuna vurgu yapması" şeklinde verilmişti. 

Bütün bunlar belki bölgede geleceğe dair bir takım ümitlerin beslenmesine sebep olurken, daha öcne yaşananların hesaba katılması ile birlikte daha ihtiyatlı bir duruşu da zorunlu kılıyor. Ama şurası bir gerçek ki eğer Türkiye'deki mevcut iktidar bu darbe girişimi ile başlayan süreci ayakta kalarak sonuçlandırabilirse -ki ayakta kalacak gibi gözüküyor-, bölgede hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. 

Darbe gerçekleşirken İran'ın yaklaşımını ortaya koyan, bir takım somut bilgiler de içen Al-Monitor'da Ali Hashem imzası ile yayınlanan yazıyı da bu çerçevede ilginize sunuyoruz...

 
 
İran niçin Erdoğan'ın yanında yer aldı?
 
Tahran'da 15 Temmuz'un son saatleri yaşanırken İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif telefondaydı. Hattın diğer ucunda darbeyle devrilme tehlikesi yaşayan Türk hükümetinin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu vardı. Aynı dakikalarda İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi (UGYK) Sekreteri Ali Şamkani de bir başka telefonun başında Ankara'daki güvenlik yetkilileriyle görüşüyordu. İran'ın bölgesel askeri birimi Devrim Muhafızları Kudüs Gücü'nün Komutanı Kasım Süleymani ise gelişebilecek senaryoları takip ve incelemekle meşguldü.
 
Kimliğinin gizli kalması kaydıyla Al-Monitor'a konuşan İranlı bir yetkili şu bilgileri verdi: “Artık sır değil. Zarif, Şamkani ve Süleymani yüksek yerlerden gelen talimatları yerine getiriyordu. Yönetimin tamamı fazlasıyla endişeliydi. Türkiye komşumuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümeti İran'ın güçlü ortakları. Ülkelerimiz arasında güçlü kardeşlik bağları var. Dolayısıyla böyle kritik bir durumda en azından dayanışma göstermek, ihtiyaç duyabilecekleri yardımı önermek istedik.”
 
UGYK, darbecilerin 15 Temmuz gecesi harekete geçmesinden birkaç saat sonra Türkiye'deki gelişmeleri görüşmek için toplandı. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin başkanlık ettiği toplantının ardından Şamkani darbe girişimini açıkça kınadı ve İran medyasına şöyle konuştu: “Meşru Türk hükümetini destekliyoruz. İster iç kaynaklı ister dış destekli olsun her türlü darbeyi reddediyoruz. Türkiye'deki olayların sonucunu halkın iradesi, varlığı ve siyasi partilerin teyakkuzu belirledi. Darbe bunların katkılarıyla önlendi. (…) Ayrıca bu duruşumuz Türkiye'ye özel değil. Aynı duruşu Suriye'de de sergiliyoruz. Bölgede tüm ülkelere yönelik tutumumuz aşiretçi, mezhepçi veya babadan oğula geçen yönetimler değil her zaman halkın iradesinden yanadır ve bu da demokrasi demektir.”
 
İranlı bir siyasetçi ise Al-Monitor'a şöyle konuştu: “Türkiye'de darbe İran'ın kabul edebileceği bir şey değil. Suriye konusunda, bazen de Irak konusunda anlaşmazlıkların olduğu doğru ama İran'la Türkiye arasında ikili bir sorunun olmadığı bir gerçek. Nitekim ilişkiler hep ileriye gidiyor. Kaldı ki İran güç kullanarak sağlanmak istenen her türlü değişime karşıdır, özellikle de o hükümet demokratik yollardan seçildiyse.”
 
İranlı siyasetçi sözlerine bir de temenni ekledi: “En önemlisi bu yaşananlar, Sayın Erdoğan için komşusu Suriye'deki durumu anlamak için bir fırsat olabilir.”
 
Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney'in dış politika danışmanı Ali Ekber Velayeti dâhil birçok İranlı yetkili, Türkiye'deki darbe teşebbüsünü kınarken Suriye konusunu gündeme getirdi. Dışişleri bakanlığı da yapmış olan Velayeti, “Umarım Türk hükümeti Suriye halkının iradesi ve oylarına saygı gösterecek ve kendi yönetimlerini seçmelerine izin verecek.” ifadesini kullandı. Bu sözler, İran'ın hem Suriye konusunda hem bölgesel mücadelenin ilerisi için Türkiye'ye verdiği net bir mesaj. İranlı yetkililer beş yıldır Türk yönetimini Suriye'de çözüm zeminine çekmeye çalıştıklarını söylüyorlar. Çabaları başarısız olsa da bu yaklaşımı hiçbir zaman terk etmediler.
 
Yine de Türkiye'deki darbe girişimi İran'ı niçin bu kadar kaygılandırıyor?
 
İsminin açıklanmasını istemeyen İranlı bir yetkili şöyle dedi: “Darbe girişimi başarılı olsaydı bölge istikrarı ciddi tehlikeye girerdi. Türkiye önemli bir oyuncu. Ayrıca böyle bir hareketin bir iç savaşı tetiklemesinden korkuluyor.” Bölgenin son beş yıldır kan revan içinde olduğunu vurgulayan yetkili, Türkiye'de yaşanacak böyle bir gelişmenin Avrupa, İran ve Kafkasya'nın yanı sıra “tüm bölgeyi sarsacağını” söyledi ve ekledi: “Arap ülkeleri zaten sarsılmış durumda. Ya Türkiye'deki etnik gruplar? Onların neler yapabileceği hiç düşünülüyor mu?”
 
Kimi muhafazakâr isimler ve gazeteciler ise Suriye krizinin etkisiyle Türkiye'deki olaylara farklı bir tepki verdiler.
 
Al-Monitor'a konuşan muhafazakâr bir siyasi kaynak “Kamuoyu ile hükümetin Türkiye'de yaşananlara farklı baktığı aşikâr.” dedi. Bölgesel olaylara Suriye savaşının merceğinden bakan birçok insan, Erdoğan devrilseydi bunun sadece İran açısından değil Irak, Suriye ve Lübnan için de iyi olurdu diye düşünüyor. İranlı kaynağa göre bu çevreler için “İran yönetiminin dünyada herkesten önce tepki verip meşru hükümete destek vermesi sürpriz oldu.”
 
Öte yandan Türkiye'nin güvenlik ve istikrarını İran'ın milli güvenliği için kritik yapan diğer bazı sebepleri de unutmamak lazım. Ankara'da İslami yönelimli bir hükümetin bulunması son 10 yılda ikili ilişkilerde ilerleme sağladı. Bölgesel anlaşmazlıklara rağmen ortak bir zemin oluştu. Bunu iki tarafın daha yüksek hedeflerde yakın durması ve benzer düşünce tarzlarına sahip olması sağladı. Nitekim nükleer programı yüzünden yaptırımlara maruz kalan İran, Türkiye'nin oynadığı kritik rol sayesinde en sıkışık döneminde baskıyı hafifletmiş oldu. “Altın karşılığı petrol” diye anılan bu mekanizmayla yaptırımları delmekle suçlanan Erdoğan, ikili ticaret büyük artış kaydetse de bunun bedelini muhakkak ki ödedi. Nükleer anlaşmanın devreye girmesiyle İran ve Türkiye ikili ticaret hacmini şimdi üçe katlayarak 30 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor.
 
Peki, sözlü kınamalar dışında İran darbenin önlenmesine fiili bir katkıda bulundu mu? Örneğin Erdoğan'ın iktidarını korumasına yardımcı olan bir istihbarat sağladı mı? Al-Monitor, bu soruyu darbe girişimi sürerken Türk yetkililerle doğrudan temas hâlinde olan kıdemli bir İranlı yetkiliye yöneltti. Cevap kısa ve netti: “Hayır.”
 
Al-Monitor'a konuşan bir diğer İranlı yetkili ise Türkiye'deki darbe girişimi ile 1953'te İran Başbakanı Muhammed Mussadık'a yapılan darbe arasında paralellikler olduğuna dikkat çekti: “Bildiğimiz bu girişimin yabancı eller tarafından tetiklendiğidir. Biz de geçmişte aynı şeyi yaşamıştık. Sayın Erdoğan bugün bölgede daha olumlu bir yol oynamak istediği için onu indirmek istiyorlar. (…) Türk güvenlik yetkililerine bir mesaj iletildi: Sokaklardan çekilmeyin. Bu darbe birkaç dalgadan oluşuyor olabilir. 1953'te İran'da öyle oldu. Birinci darbe başarısız olunca ikincisi hazırdı ve o başarıya ulaştı.”
 
 
 
 
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar