PutinErdogan.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Darbe öncesi savaşın eşiğine geldiğimiz Rusya ile darbe sonrası işbirliğine doğru

Darbe öncesi savaşın eşiğine geldiğimiz Rusya ile darbe sonrası işbirliğine doğru

Darbe girişimine Türkiye'nin geleneksel ortaklarının net tavır almaması, buna karşın, dış politikada sorun yaşadığı Rusya ve İran gibi ülkelerin ise darbe girişimine karşı çok net bir tavır belirlemeleri, "Türkiye'nin dış politikanın yönünü nasıl etkileyecek?" sorusunun cevabı oluşmaya başladı. İlişkileri kriz öncesine döndürmenin altyapısını oluşturmak üzere iki bakan bu akşam Moskova'ya gidiyor.

25 Temmuz 2016 Pazartesi

İNTİZAR - 15 Temmuz 2016 günü gerçekleşen darbe girişimi ile iktidarın bir çok şeyi yeniden çek etmesi gerekecek. Darbe girişimi karşısında genelde Batı, özelde Amerika şaibeli bir tavır ortaya koydu. Aynı darbe girişimi karşısında Rusya ve İran gibi Türkiye'nin dış politika alanında sorun yaşadığı ülkeler ise net bir şekilde mevcut seçilmiş iktidarın yanında bir tavır ortaya koydu. Bu durumun Türkiye'nin darbe girişimi sonrası dış politikasını nasıl etkileyeceği merak konusu.  

Merak konusu olan bu konuda bir takım emareler ortaya çıkmaya başladı. Darbe sonrası bakanlar seviyesinde ilk ziyaretin Rusya'ya ilişkileri kriz öncesine döndürmenin altyapısını oluşturmak ve Ağustos ayında gerçekleşecek olan Erdoğan-Putin görüşmesi öncesi zemin çalışmalarını yapmak üzere Moskova'ya gidiyor olması oldukça önemli bir işaret.

Türkiye'nin darbe sonrası yönünün ne olacağı konusunda turkrus.com sitesinde yer alan iki ayrı haber oldukça dikkat çekici. Görünen o ki darbe girişimi öncesi neredeyse savaşın eşiğine geldiğimiz Rusya ile darbe girişimi sonrasında ilişkilerin yeniden eski seviyesine gelmesi noktasında her iki tarafta da çok ciddi irade söz konusu. 

 

Türkiye-Rusya ilişkilerinde normalleşme döneminde çok önemil bir hafta başlıyor

Türkiye-Rusya ilişkilerinde uçak krizi sonrası hızlanan “normalleşme” döneminde çok önemli bir hafta başlıyor. İki ülke arasında ticari-ekonomik ilişkilerde yeni dönemin yol haritasının çizilmesi ve yedi aydır tümüyle farklılaşan “saatlerin ayarlanması” için bakanlar yarın Moskova'da masaya oturacak. 
 
Böylece Soçi'de Dışişleri bakamları Çavuşoğlu ve Lavrov'un Karadeniz İşbirliği Örgütü zirvesi çerçevesinde görüşmelerinin ardından ilk kez Türkiye'den resmi görüşmeler için Rusya'ya bakan seviyesinde ziyaret gerçekleşecek.
 
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin bu akşam özel uçakla Moskova'ya gitmeleri bekleniyor.
 
Değişik kaynaklar, iki bakanın 26 Temmuz salı günü resmi temaslarına başlayacaklarını, ziyaretin 27 Temmuz'da tamamlanabileceğini belirtiyorlar.
 
Canikli ve Rusya Başbakan Yardımcısı Arkadi Dvorkoviç başkanlığında 26 Temmuz Salı günü önce heyetler arası görüşmeler gerçekleşecek. Burada, ilişkileri "kriz öncesi döneme" döndürmenin altyapısı ele alınacak.
 
Ekonomi Bakanı Zeybekci'nin hem Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanı Aleksey Ulyukayev, hem de Enerji Bakanı Aleksandr Novak ile ayrı ayrı görüşmeler yapması bekleniyor.
 
TürkRus.Com'a bilgi veren bir kaynak, uçak krizi sonrası Rusya'nın tek yanlı yaptırım kararı kapsamında dondurulan hükümetler arası ekonomik-ticari işbirliği görüşmelerinin yeniden başlayacağını, Karma Ekonomik Komisyon toplantıları için hazırlık yapılacağını,  Türk Akımı ve Akkuyu dahil ortak enerji projelerinden Türk sebze-meyve ürünlerine uygulanan yasağa kadar pek çok başlığın ele alınacağını söyledi.
 
Bu arada Rus tarafı için birinci derecede öncelikli olan, “Türkiye'ye charter seferlerine izin verilmesi için Rusya vatandaşı turistlerin güvenliğine dair ek önlemler alınması ve garantileri verilmesi” konusunda da Türk heyetinin Moskova'da ilk elden açıklama yapması bekleniyor.
 
Türk bakanların Moskova ziyareti, ağustos ayının ilk haftasında Putin ile Erdoğan'ın muhtemelen Soçi'de yapmaları beklenen ikili zirveye de hazırlık açısından büyük önem taşıyor.
 
Bu arada haberi geçen Cihan Haber Ajansı, "Normalleşme süreci çerçevesinde özellikle ekonomik alanda atılacak adımların değerlendirileceği görüşmelerde, Fethullahçı Terör Örgütü'nün darbe girişiminin de gündeme gelmesi bekleniyor" ifadesine yer verdi.
 
Haberin son kısmında "Fetullahçı Terör Örgütü'nün derbe girişiminin de gündeme gelmesi beklentisi" ile ilgili verilen bilginin ayrı bir öneme haiz olduğu gözden kaçmamalı. Böylesi bir konu eğer gündeme gelecekse bununla ilgili Batının, ama özellikle de Amerika'nın duruşunun tespiti ve Türkiye'nin bu tespitler üzerinden dış politikası ile ilgili alacağı tedbirlerin konuşulması ihtimali düşünülebilir. 
 
Aynı sitede yer alan diğer bir yazı da aslında Türkiye ile Rusya'nın neden bir araya gelmeleri gerektiği sorusuna cevap arar nitelikte. Anlaşılan o ki; sadece Türkiye tarafında değil Rusya tarafında da iki ülkenin ilişkilerinin yeniden üst seviyeye getirilmesi noktasında bir olumlu beklenti var... 
 
 
Moskova'dan bakış: “Avrupa'nın ‘kapıdaki barbarlar' saydığı Rusya ve Türkiye buluşabilir”
 
“Avrupa'nın ‘kapıdaki barbarlar' saydığı Rusya ve Türkiye buluşabilir...” Kremlin'e yakınlığı ile bilinen, son dönemin en popüler analistlerinden, Russia in Global Affairs dergisinin Yayın Yönetmeni Fyodor Lukyanov, Rusya ile Türkiye arasındaki olası istikameti bu sözlerle değerlendirdi.
 
Lukyanov, “Türkiye'deki başarısız askeri darbe Rusya için ne anlama geliyor?” sorusunu sorduğu son makalesinde, Rusya ile ABD'nin Suriye'de ortak çözüm için öne çıktığı bu dönemde, Erdoğan'ın mevcut şartların zorlamasıyla “gölgeye çekileceği” yorumunu yaptı.
 
2013'de Erdoğan'ın Putin'e “kendilerini Şanghay İşbirliği Örgütü'ne almaları” çağrısında bulunarak sürpriz yaptığını, ancak bu konuda henüz daha ciddi adımlar atmadığını hatırlatan Lukyanov, bugün dış politikadaki başarısız adımlar sonrası yeniden yüzünü Avrasya'ya ve Batı'dan Doğu'ya dönen Türk liderin Rusya ile yakın ilişki peşinde olduğunu belirtti.
 
Lukyanov'a göre, darbe teşebbüsü sonrası ortaya çıkan durum Rusya'nın lehine ve Batılı başkentlerde müttefik bulması zor olan Erdoğan için adres Moskova.
 
Rus analist, şimdi Moskova-Ankara hattında enerji işbirliğine geri dönüleceğini, Akkuyu nükleer santrali için sorun olmasa da, AB'nin ilişkileri bozuk olan Türkiye üzerinden Türk Akımı boru hattıyla gaz alımı projesine mesafeli olacağını savundu.
 
Lukyanov iki ülke yakınlaşmasını anlatırken özetle şu görüşü savundu:
 
“Açık ayrılık noktaları ve hatta düşmanlıkları olmasına rağmen Türkiye ve Rusya'yı bir şey birleştiriyor: Tarihi, kültürel ve coğrafi olarak birbirleriyle ilişkili olan iki devlet olmaları ve Avrupa tarafından asla tam olarak kabul edilmeyen ülkeler olmaları. 
 
Soğuk Savaş'ın ardından iki ülke de Avrupa'nın entegrasyonunu hedefleyen Büyük Avrupa projesinin dışında kaldı. Çelişkili olan, hem Putin'in hem de Erdoğan'ın iktidarlarının ilk yıllarında bu projeye dahil olmak için büyük çaba göstermiş olmaları.
 
Şu anda üç süreç aynı anda ilerliyor: Rusya ve Türkiye kendilerini Avrupa odaklı konumlandırmayı reddettiler. Entegrasyon projesine birkaç yapısal kriz darbe vurdu. Soğuk Savaş sonrası ‘ortak ev Avrupa' fikri güncelliğini kaybederek Avrupa politikaları 19. Yüzyılın  çok kutuplu Avrupa düşüncesine döndü.
 
Çok kutuplu Avrupa, ülkeler arasındaki rekabetin normal durum olduğu, küçük ülkelerin herkes için baş ağrısı görüldüğü, ‘kapıdaki barbarlar' olarak kabul edilen Rusya ile Türkiye'nin Avrupa'ya aşk ve nefret duyguları beslediği bir Avrupa'ydı. Bu durum sürekli çatışmalar ve savaşlar doğurdu.
 
Elbette tarih asla tam olarak aynı şekilde kendini tekrar etmez. Ve bugünkü durum en az bir yönüyle farklı: Avrupa artık dünyanın merkezi değil. Eskiden Avrupa hapşırsa dünya nezle olurdu.  Şu anda insanlığın dörtte üçü en basit deyimle abartılı hırsları ve bunları hayata geçirme imkanları azalan bu tuhaf insanlarla ilgilenmiyor bile.”
 
 
Yazıda öne çıkan başlıklar aynı zamanda Türkiye'nin özellikle darbe sonrasında yönünün ne olacağı ile ilgili de önemli ipuçları içeriyor. Aslında Türkiye için dış politikadaki yönünü belirlemek bir seçenek olmaktan ziyade bir zorunuluk gibi gözüküyor. Zira ya darbe girişiminin arkasında olduğu ifade edilen Batıya teslim olunacak, -çünkü darbe girişiminin arkasında adeta emir komuta zinciri içerisinde iş görecek bir Türkiye idaresi oluşturma beklentisi vardı- ya da Batıya karşı varlığını iyiden iyiye hissettiren, bağımsız, kendi kararlarını alıp, uygulayabilen bir Türkiye inşa edilecek. Birinci seçenek sonu bölünüp, hatta yok olmaya kadar giden bir süreci içerirken, ikinci seçenek Batıya rağmen ama var olabilme sürecini içeriyor. Akıl sahipleri hangisini tercih eder?
 
 
 
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar