darbe sonrasi.jpg

Darbe girişimi sonrası Türkiye

Türk ordusunu Gülenciler mi sardı? Erdoğan’a destek veren İran, Türkiye’nin Suriye politikasını değiştirmesini bekliyor.

26 Temmuz 2016 Salı
İNTİZAR - 15 Temmuz darbe girişiminin niteliği, etkileri, devamında Türkiye'de ve ülke dışında bu darbe girişimi etkisi ile gelişecek olaylar üzerine çokça değerlendirmeler yapılıyor. Böyle olması da gerekiyor zira yapılan değerlendirmelerde de öne çıktığı üzere, bu darbe girişimi ile birlikde hem ülke içerisinde ve hemde ülke dışarısında önemli değişimlerin yaşanması söz konusu. 
 
Bu çerçevede Al-Monitor'da yayınlanan sitenin bir haftalık değerlendirmesini içeren bir yazıdan, darbe girişimi ile iligili olan kısmını ilginize sunuyoruz...
 
 
Darbe “yaygın ve derin” bir kalkışmaydı
 
15 Temmuz başarısız darbe girişiminin ardından temizlik operasyonunu genişleten Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23 Temmuz'da binlerce vakıf ve özel okulu kapattı. Ordunun da yeniden yapılandırılması gündemde. Darbe girişiminin “yaygın ve derin bir kalkışma” olduğunu belirten Kadri Gürsel, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) toplam 358 general ve amiralden 124'ünün yani yüzde 35'inin tutuklandığını aktarıyor. Gürsel'e göre Deniz Kuvvetleri hariç “tüm birliklerin en az üçte biri ile en fazla yarısını değişen ölçülerde kapsayan bir darbeci hareketlenme yaşandığını söylemek abartılı olmaz.”
 
Erdoğan, darbe girişimi sonrasında Fethullah Gülen ve takipçileriyle nihai hesaplaşmanın yaşanacağı mesajını veriyor. Gülen hareketi ve Adalet Kalkınma Partisi (AKP) eskiden müttefikti ve AKP'nin İslamcı gündemini birlikte ilerlettiler. Orduda Kemalist olduğu iddia edilen unsurların tasfiyesi de buna dâhildi. Gülen'in takipçileri yargı, polis ve silahlı kuvvetlerdeki nüfuzunu o yıllarda arttırdı ve AKP iktidarı bunda bir beis görmedi. Ancak 2013'te Gülen ile o dönem başbakan olan Erdoğan'ın arası açıldı. Erdoğan o tarihten itibaren kamuoyunda da büyük ses getiren Gülen yandaşlarının tasfiyesine başladı.
 
Gürsel'in tespitleri şöyle: “Tutuklanan 124 general ve amiralden 83'ü tuğgeneral veya tuğamiral. Şimdilik tespit edilebildiği kadarıyla bunların yarıya yakını da 2013 ve takip eden yıllarda albaylıktan general ve amiralliğe yükselmişler. Bu, manidar bir veri ve şunu gösteriyor: Darbecilikle suçlanan generallerin hatırı sayılı bir kısmı Balyoz ve Ergenekon davaları vasıtasıyla tasfiye edilen silah arkadaşlarından boşalan yerleri doldurarak yükselmişler. Bu şekilde terfi edilenlerin bu başarısız darbe girişiminde bir yoğunluk oluşturmaları rastlantı olamaz.”
 
Metin Gürcan ise Gülenciler ile birlikte darbe girişimine katılanları şöyle sayıyor: “Terfi ve kişisel çıkar için darbecilere katılan pragmatistler, tehdit ve şantajla cuntaya katılmak zorunda bırakılanlar ve TSK'deki mutlak itaat kültürü nedeniyle emre karşı gelemeyen düşük rütbeli askerler.”
 
Gürcan'a göre girişimin zamanlaması üst kademelerdeki terfi ve atamaları belirlemek için ağustosun ilk haftası toplanacak olan Yüksek Askeri Şura'yla ilgiliydi. Gürcan ağustos 2015'te yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın en önemli görevlerinden birinin hükümetin başlattığı genel tasfiye kapsamında TSK'deki Gülencileri ayıklamak olacağını yazmıştı.
 
Darbe girişimini ve ardından yaşananları ilk elden izleyen bir Al-Monitor muhabiri de şunları aktarıyor: “Darbe girişimi yoldan çıkan ufak bir grubun işi değildi, yapılan plan da amatörce değildi. Silahlı kuvvetlerin tüm kesimlerinden destek alan darbeciler, Türkiye'nin tüm sınırlarını kapatmayı başardılar. Darbe başladıktan sonra kendi kendine başarısız olmadı, MİT'in çabaları sayesinde ‘ölü doğmuş' oldu. (...) Yanıtsız sorulardan biri şu: Silahlı kuvvetlerin geri kalanı bir darbenin geldiği bilgisine rağmen niçin tanklarla F-16'ları durdurmaya çalışmadı da bunu polis ve sokaklara dökülen sivil halk yaptı? Darbe Erdoğan'ın tezgâhladığı bir olay değildi ama Erdoğan bu girişimi bütünüyle bastırmayı başarırsa siyasi gücünü artıracak. Türkiye'deki ana akım medya halk desteğinin Erdoğan lehine seferber edilmesinde etkili oldu. Medya koşulsuz destek verince hükümetin halkı demokrasi mitinglerine çağırması kimse tarafından sorgulanamadı.”
 
Gürsel'e göre yaşananlar Türkiye'nin kurumları ve uluslararası itibarı açısından vahim bir sonuç ortaya koyuyor: “TSK Türkiye'nin ulusal ordusu olmaktan çıkmıştı anlaşılan. Cemaat ordu içinde ordu olmuştu ve bu TSK bir NATO ordusuydu. Dolayısıyla darbe girişimi sonrasında TSK'de komuta ve işlerlik zaafıyla belirginleşecek olan kriz aynı zamanda NATO'nun krizidir. TSK, tarihsel bir kriz ve çöküş içinde.
 
 
İran'dan Erdoğan'a net destek
 
Erdoğan, darbe girişimi sırasında ve ardından gelen dış tepkileri de not ediyor. Fehim Taştekin'in de aktardığı gibi hükümet ve medya ABD, Avrupa Birliği ve kimi Arap ülkelerinin tepkilerinden memnun değil. Darbe girişiminin bir sonucu olarak Rusya ve İran'la yakınlaşma yaşanabilir. Bazı Türk yetkililer ve hükümet yanlısı medya darbede ABD'nin parmağı olduğunu bile iddia ederken Erdoğan temizlik operasyonuna Batı'dan gelecek eleştirilere karşı hassas olacak.
 
Darbe girişimini 22 Temmuz'da kınayan ABD Başkanı Barack Obama, ABD'nin darbeden herhangi bir şekilde önceden haberdar olduğu iddialarını reddetti. Gülen'in iadesinin resmen talep edilmesi durumunda Türk-ABD ilişkileri zorlu bir sınavla karşı karşıya kalabilir.
 
Darbe girişimine karşı net bir duruş sergileyen İran'ın bundan kazançlı çıktığı anlaşılıyor. Hızlı ve kesin bir şekilde darbeyi kınayan, demokratik yoldan seçilmiş iktidarın başı olarak Erdoğan'a destek veren İran yönetiminin niçin bu tutumu izlediği Ali Hashem tarafından ayrıntısıyla ele alınıyor. Ancak İran, destek beyanlarında bulunurken Türkiye'nin Suriye politikasında değişiklik beklediğini de hatırlatmayı ihmal etmedi.
 
Hashem, Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney'in dış politika danışmanı ve eski Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti'nin şu sözlerini aktarıyor: “Umarım Türk hükümeti Suriye halkının iradesi ve oylarına saygı gösterecek ve kendi yönetimlerini seçmelerine izin verecek.” Hasehm şöyle devam ediyor: “Bu sözler, İran'ın hem Suriye konusunda hem bölgesel mücadelenin ilerisi için Türkiye'ye verdiği net bir mesaj. İranlı yetkililer beş yıldır Türk yönetimini Suriye'de çözüm zeminine çekmeye çalıştıklarını söylüyorlar. Çabaları başarısız olsa da bu yaklaşımı hiçbir zaman terk etmediler.”
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar