1901217_654666961280583_2893031773010758466_n.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Amerika ve ortakları Irak ve Suriye’de daha büyük ve kanlı bir savaşa hazırlanıyor

Amerika ve ortakları Irak ve Suriye’de daha büyük ve kanlı bir savaşa hazırlanıyor

Suriye'de yaşanan vahim olayların evvelinde yapılan planlar ve bu planların sahaya aktarılması sürecinde gerçekleşen bir takım hazırlıklar bu günlerde tekrar yaşanıyor. Daha önce denenip netice alınamayan bir planın yeniden revize edilip daha büyük ve kanlı bir savaşa hazırlık yapılıyor olmasının ne anlamı olabilir? Belki daha fazla acı ve belki de yenilginin biraz daha ötelenmesi...

1 Mart 2017 Çarşamba
İNTİZAR - Başını Amerika'nın çektiği Batılı hegemon güçlerin ve onların bölgesel ortaklarının bu günlerde tekrar ısıtıp ortaya koyacakları yeni bir kanlı sürece doğru sürükleniyoruz.
 
Başta Amerika olmak üzere Batılı hegemon güçler ve onların bölgesel ortaklarının Irak'ın işgali ile başlayan ve daha sonra Suriye'nin parçalanmasına dönük saldırı süreci ile devam eden bölgenin balkanlaştırılması veya bir başka ifade ile kristelize edilmesi operasyonunda istenilen sonuçlara ulaşılamaması ile birlikte yaşanan bir takım sonuçlar oldu. Öncelikle başta mevcut Beşşar Esad yönetiminin yıkılması ve beraberinde Suriye'nin istikrarsızlaştırılması operasyonununda sonuca ulaşılamaması ve yine tekfirci terör örgütleri vasıtasıyla Irak'ın da istikrarsızlaştırılması stratejisinin beklenen neticenin alınamaması ABD'de seçimlerde beklenmedik bir sonuç ortaya çıkardı. Bu beklenmedik sonuç Batı Asya için planlanan bütün her şeyin geleceğini belirsizlikle başbaşa bıraktı. Batı'nın bölgesel ortakları özellikle de Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri bu belirsizlik karşısında bir süre ne yapacaklarını bilemez duruma düştüler.
 
Batı'nın bölgesel planlarının geleceğinin karşı karşıya kaldığı belirsizlik ortamında sahaya eski tilki İngiltere'nin Başbakanı Theresa May çıkıp bir takım görüşmelerde bulundu. Körfez ülkeleri ve Amerika'da ve en nihayetinde Türkiye'de bir takım temasları oldu. Bu temaslar Batı'nın bölgedeki ortaklarını rahatlatıcı etki oluşturdu. İlginçtir ki, Cumhurbaşkanı da aynı güzergah üzerinden Bahreyn, Katar, Suudi Arabistan ziyaretlerinde bulundu. Tabi bu ziyaret öncesinde CIA Başkanı'nın Türkiye ziyareti, yine ABD Genel Kurmay Başkanı'nın Türkiye ziyaretleri de dikkat çekiciydi.
 
Hele Amerika'dan bölgeye yapılan bir ziyaret vardı ki; bu ziyaretin simgesel önemi çok büyüktü. Amerikalı Senatör Jhon McCain tıpkı Suriye'deki olayların başladığı ilk yıllarda olduğu gibi neredeyse aynı güzergahı kullanarak bir takım temaslarda bulunduğu ziyaretler silsilesi gerçekleştirdi. Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşme de dahil olmak üzere en üst düzyede gerçekleştirdiği temasları içeren Türkiye ziyareti, gizli gerçekletiridiği Suriye ziyareti ve tabi final olarak Suudi Arabistan ziyareti. Burada önemli olan Senatör McCain'in daha önce Suriye olaylarının başladığı yıllarda yaptığı ziyaretleri neticesinde tekfirci terör örgütleri vasıtasıyla gerçekleşen onca katliamın, şimdi yeniden yapılan bu ziyaretlerle yaşanacağı gerçeğidir. 
 
Bütün bu ziyaretler trafiğinde basında beklenmedik bir ziyaret olarak sunulan Suudi Arabistan'ın Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr'in Irak ziyareti ve Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi ile yaptığı görüşme oldukça dikkat çekiciydi. Tıpkı Suriye'de olaylar başlamadan önce dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yaptığı ziyaret ve görüşmelerde olduğu gibi... Sanki, Amerika önderliğindeki Batı'nın planlarının uygulama öncesinde saha temizliği yapıldığı hissi veriyor. O zaman da Suriye'ye İslami İran ile olan stratejik işbirliğinden kopması önerilmişti ve gelen bilgilere göre şimdi de Irak'a aynı teklif yapılıyor. Bir çok bölge ülkesinin Amerika'nın Batı Asya'daki politikalarının bir parçası olabilmek için birbiriyle yarışmaları, adeta 'hayırda yarışır' (!) gibi koşuşturmaları dikkat çekicidir. Belki de binmiş oldukları dalı kesmek üzere hareket ettiklerinin farkında değiller. Zira bu ülkelerin başta Amerika olmak üzere Batı'nın yanındaki değerleri İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı ortaya koyacakları karşı politikalarla doğru orantılı belkide ama İslami İran'ın olmadığı bir dünyada, o oranda kendi değerleri de azalacak.  
 
Hülasa fırtına öncesi tüm tedbirler alınıyor. Bir tarafta Amerika liderliğindeki Batı, onların bölgedeki ortakları, Siyonist İsrail, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye gibi ülkeler ve diğer tarafta bir an önce bölgedeki etkinliğine son vermek istedikleri İran İslam Cumhuriyeti. Ortak düşman İslami İran... 
 
Bil Wan Auken wsws.org'da yayınlanan "Pentagon Irak'ta ve Suriye'de daha büyük ve kanlı bir savaşa hazırlanıyor" başlıklı yazısında, koparılması beklenen bu fırtınanın Amerika cephesine dair hazırlıklara ve olayın vahametinin hangi boyutlara varabileceğine, en nihayetinde asıl hedefin kim olduğuna dair bilgiler vermiş;  
 
Pentagon, Irak ile Suriye'deki ABD askeri müdahalesinde kapsamlı bir tırmanma için, önümüzdeki hafta başında Başkan Donald Trump'a sunulacak öneriler hazırladı.
 
Wall Street Journal'ın Cuma günü alıntı yaptığı adı açıklanmayan ABD'li yetkililere göre, teklifin, “Irak'a ve Suriye'ye ek birlikler gönderme”yi ve “sivil kayıpları en aza indirmek için tasarlanmış kuralları hafifletmek” üzere “savaş alanı kısıtlamalarını gevşetme”yi içermesi bekleniyor.
 
...
 
Pentagon ABD bombardımanı sonucunda rapor edilmiş silahsız erkek, kadın ve çocuk ölümlerinin büyük çoğunluğunu düzenli olarak inkar ederken, bağımsız tahminlere göre, ABD ve müttefik savaş uçaklarının Suriye'deki ve Irak'taki hedeflere karşı gerçekleştirdiği hava saldırılarında şimdiden en az 8.000 sivil öldürülmüş durumda. Wall Street Journal'ın önümüzdeki hafta açıklanacağını bildirdiği yeni politika, bu katliamın dehşet verici şekilde yoğunlaşmasına yol açacak şekilde, “operasyonların sayısının ve oranının arttırılması”nı hedefliyor.
 
Salı günü Washington'da Brookings Enstitüsü'ndeki 21. Yüzyıl Güvenlik ve İstihbarat Merkezi'nde konuşan ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, Pentagon'un Trump'a, sadece Irak'ta ve Suriye'de IŞİD'in üstesinden gelmeye değil; aynı zamanda “bölgedeki uzun vadeli çıkarlarımızı ilerletmeye" yönelik bir “siyasi-askeri plan” sunacağını söyledi.
 
Washington'ın NATO müttefiki Türkiye'nin Kürt milislerin (SDG/YPG) etkisine karşı koymak üzere askeri olarak müdahale ettiği sırada YPG'yi Suriye'deki vekil kara birlikleri olarak kullanmaya bel bağlayan bölgedeki ABD müdahalesini saran yoğun çelişkilere değinen Dunford, Washington'ın “zorlu seçimlerle felç edilemez.” olduğunu vurguladı.
 
Planlanan ABD askeri müdahalesinin bölgesel kapsamına işaret eden Dunford, yönetimin İran'a karşı önceki savaşçı söylemini yineledi ve onu, ABD ordusunun başlıca hedefleri olarak Rusya'nın, Çin'in, Kuzey Kore'nin ve “ulusötesi şiddet içeren aşırılıkçılık”ın yanına yerleştirdi.
 
ABD ordu komutanı, “İran'ın başlıca ihracatı, gerçekte, bölge genelinde kötücül etkidir.” diye belirtti. Dunford, İran'a karşı askeri yığınağın, “Hürmüz Boğazı'ndan geçme özgürlüğümüzü; bölgedeki çatışmayı ve krizi engellemeyi; çıkarlarımızı şiddet içeren aşırılıkçılığının tüm biçimleriyle ilgilenmedeki çıkarımızı kapsayacak şekilde ilerletmeyi garantiye almak” üzere tasarlandığını söyledi. İleri sürülen tüm bu hedefler, İran'ın bölgesel etkisine karşı koymayı ve Ortadoğu'da ABD egemenliği yönelimini ilerletmeyi amaçlayan kesintisiz ABD provokasyonları için bahanelerdir.
 
Dunford, Irak ile ilgili olarak, ABD'nin, askeri işgali IŞİD'e karşı harekatın tamamlanmasından çok sonra da sürdürme yönündeki planlarının sinyalini verdi. O, “kapasiteyi arttırmaya, Irak güvenlik güçlerinin kapasitesini sürdürmeye yönelik uzun vadeli bir yükümlülük hakkında bir diyalog”tan söz etti ve Irak Başbakanı Haydar İbadi'nin “savunma kapasitesi inşasını desteklemeye devam eden uluslararası topluluk”tan söz etmiş olduğunu ekledi.
 
Dunford'un açıklamaları, Savunma Bakanı James “Kuduz Köpek” Mattis'in bu hafta Bağdat'a yaptığı ziyaret öncesindeki açıklamalarını yineliyordu. Mattis, Trump'ın geçtiğimiz ayki kaba yorumlarını onaylamamakla birlikte (“Biz, kimsenin petrolüne el koymak için Irak'ta değiliz”), ülkede kalıcı bir ABD askeri varlığına yönelik planların geliştirildiğini belirtiyordu.
 
Mattis, Pazartesi günü, gazetecilere, “Irak halkı, Irak ordusu ve Irak siyasi önderliği, ne ile mücadele ettiklerinin; koalisyonun ve özellikle ABD ile ortaklığın değerinin farkında.” dedi ve ekledi: “Bir süre bu mücadeleyi sürdüreceğimizi ve birbirimize destek olacağımızı sanıyorum.”
 
Washington, şu anda, Irak'ta 5.000'den fazla askere ve Suriye içinde operasyon yürüten 500 Özel Kuvvet askerine sahip. Bu güçler, bölgede ve bölge dışında dönüşümlü olarak faaliyet gösteren diğer askeri birimlerin yanı sıra, on binlerce kişilik askeri taşeronlar tarafından destekleniyor. Önümüzdeki hafta sunulacak plan, büyük ihtimalle, ABD muharebe güçlerinden binlerce askerin daha konuşlandırılmasını içerecek.
 
Trump, defalarca, Suriye'de “güvenli bölgeler” kurulmasına olan desteğini ifade etti. Bu, Suriye topraklarının kimi bölümlerinin ele geçirilmesi ve denetlenmesi için hava kuvvetlerince desteklenen çok sayıda ABD askerini gerektirecek bir müdahaledir. Bu aynı zamanda, Suriye hükümetini desteklemek üzere faaliyet gösteren Rus savaş uçakları ile askeri çatışma tehlikesi oluşturacaktır.
 
Aslında bu planlanan, bir önceki Başkan Barack Obama döneminde denenmiş ve başını İslami İran'ın çektiği Direniş Cephesi'nin ortaya koyduğu mücadele sayesinde başarılı olamamıştı. Aynı şeyi tekrar denemenin sadece daha fazla ölüm, daha fazla kan ve daha fazla acıya mal olmaktan başka bir faydasının olmayacağı kesin. Belki Amerika ile birlikte Batlı ülkelerin amacı doğrultusunda bölge belini bir süre daha doğrultamayacak o kadar. Bu Batı için en nihayetinde bir kazanım olarak değrelendirilebilir. Fakat aynı Batılı ülkelerin kendileri için de bölme, parçalama planları sahibi olduğu bölgedeki ortakları olan Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkelerin bu oyuna büyük bir iştiyakle koşup oyunun bir parçası olabilme gayretlerini anlamak güç. Hele ki bu gayreti; kendi varlıklarını Batı için anlamlı kılan, bu sebeple de adeta bindikleri dalı kesme mesabesindeki İran'da hakim olan inkılabi bakışa sahip iktidarın yok edilmesi hedefiyle ortaya koymalarını anlamak ne mümkün!?
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar