cwitcoexaaa5cim.png
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  'Kahrolsun İsrail' çizgisinden 'İsrail işbirlikçisi' çizgisine savrulmak

'Kahrolsun İsrail' çizgisinden 'İsrail işbirlikçisi' çizgisine savrulmak

Bütün İslam coğrafyasında var olduğu günden beri İsrail'e karşı olmak, Siyonist rejimi yok etmek, Kudüs'den sürüp çıkarmak ve Filistin'in tamamını özgürleştirip Filistinlilere geri vermek tartışmasız ortak bir hedefken, şimdi hala bu hedefi gerçekleştirmek için var olan Direniş Cephesi'ne karşı Siyonist İsrail'in işbirlikçisi olarak komplolar peşine olmak normal karşılanır oldu.

28 Nisan 2017 Cuma
İNTİZAR - Hak, hakikat, gerçeklik, adalet için her şeyini, kendini feda etme gerekliliğinden, kuru mensubiyetlere, kişisel siyasi ikballerin temini uğruna Hak, hakikat, gerçeklikler ve adaletin feda edildiği, içi boşaltılmış, kuru kabuk kimlik tanımlamalarına doğru evrilen bir süreç içerisinde yaşıyoruz. 
 
Hak, hakikat, gerçeklik ve adalet yani İslam için feda olması gereken simalar, kendi şahsi siyasi ikballerini temin için bütün kutsal değerlerin içini boşaltıp dolgu olarak kullanılmasını göze alabiliyorlar.
 
'Hem nalına hem mıhına vurmak' bu süreçte en geçer akçe olan bir yöntem olarak revaçta. Bir bakıyorsunuz Filistin Davası, Gazze, mazlum Filistinliler vs diye feryat ediliyor, bir bakıyorsunuz aynı dilin sahipleri bu kez Filistin için her şeyini feda eden, hatta bu sebeple dünya egemen güçlerinin hedefi olan Direniş Cephesi mensuplarına karşı bu egemen güçler ve Siyonist İsrail ile birlikte stratejik ortaklıklar kurabiliyorlar. Hatta o kadar ki, bu stratejik ortaklıklar neticesinde Suriye, Irak, Yemen gibi coğrafyalarda bir takım vekil terör örgütleri ile kirli bir savaşa dahil olabiliyorlar.  
 
Eğer buğz etmek gerekiyorsa bunu hak edenin Siyonist rejim ve bu rejimin bölgede ayakta kalamsını temin eden hamileri dünya egemen güçleri olmalı iken, bir bakıyorsunuz, hayır onlara değil tam tersine onlara karşı bölgenin bağımsızlığının peşinde olan, Siyonist rejimi ve onun hamilerini bölgeden söküp atmanın derdinde olan Direniş Cephesi'ne bütün buğzlarını kusuyorlar. 
 
Bütün bu akıl ile izahı mümkün olmayan tenakuzların, çelişkilerin sebebi sorulduğunda ise karşınıza kocaman ama koskocaman bir balon ile çıkıyorlar: Dış politikada esas olan ulusal çıkarlardır. Dış politikada, dostluklar ve düşmanlıklar konjonktüreldir. Dış politikada ahlak aramak yersizdir. Dış politikada ideallere yar yoktur. Yani gündelik hayatta her şeyin, hatta bir mekana sağ ayakla mı yoksa sol ayaklamı girilip çıkılacağını bile belirleyen İslama siyasi arenada yer yok. Siyasi arenada hele dışsiyasette İslam, İslami hassasiyetler, yani hak, hakikat, gerçeklikler, adalet gibi mefhumlara yer yok. Günü kurtardın mı, mesele kalmadı.
 
Bu bakış açısına göre; eğer iktidarda iseniz, meşruiyetinizin kaynağı mümkün olduğu kadar iktidarda kalmanızdır ve iktidarda kalabildiğiniz sürece yaptıklarınızı herhangi bir hak, hakikat, gerçeklik, adalet kıstası ile değil, ortaya çıkaracağı gündelik fayda ile yapmanız yaptıklarınızı izah için yeterlidir.
 
Ölçü yok, çizgi yok, mihenk taşı yok. 'Neye göre olayı değerlendireceğiz' sorusunun bir tek cevabı var bu  anlayışta: 'Güce göre'. Adaletten doğan güç değil, güçten doğan izah imkanıdır meşru olmanın kaynağı. Yani eğer yeterli gücünüz varsa yasalar, anayasa, uluslararası hukukun vs hiç bir önemi yok. 'Niye böyle yapıldı' sorusunun cevabı, 'çünkü bunu yapmaya gücüm vardı' şeklindedir bu anlayışa göre.  
 
Parstoday'da Siyonist İsrail'in Suriye'ye gerçekletirdiği saldırılar ve enson Şam'daki havaalanına yaptığı hava saldırısı ile ilgili yayınlanan haber yorumu bu çerçevede ilginize sunuyoruz... 
 
 
 
Irkçı İsrail rejiminin tekfirci teröristleri kurtarmak amacıyla Suriye ordusunu ve askeri merkezleri bombalaması
 
Siyonist İsrail rejimi 2011 yılından bu yana Suriye halkına ve hükümetine karşı dayatılan vekalet savaşını ve terör örgütlerini destek ve korumak amacıyla Suriye ve Golan Tepeleri'nden İsrail'e roket atıldığını ileri sürerek, belirli aralıklarla Suriye ordusu ve müttefiki Lübnan İslami direniş hareketi Hizbullah güçlerini bombalamaktadır.
 
Suriye'nin Golan tepelerini işgali altında tutan terörist İsrail rejimi, DAEŞ (IŞİD) ve Nusra Cephesi gibi tekfirci selefi Vahhabi teröristleri desteklemek ve Suriye ordusuyla Lübnan Hizbullah'ın ilerlemesini ve teröristlerin imhasını engellemek için, hava saldırılarını sürdürmektedir.
 
Siyonist İsrail rejimi, geçen Hafta Suriye'nin güney batısındaki Kunaytra ilindeki Han Erniye yerleşim sitesinin etrafını bombaladı. Bu konuda İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, “İsrail hava kuvvetlerine ait savaş uçakları Suriye'de birçok noktayı bombaladı” ifadelerine yer verildi.
 
Soykırımcı İsrail rejimi, dün de Suriye'nin başkenti Şam'ın uluslararası havalimanına yakın bir bölgeye saldırdı. Amerikalı yetkililerle buluşmak için ABD'de bulunan İsrail İstihbarat Bakanı, “Suriye'deki hadisenin, Tahran'ın Suriye üzerinden Hizbullah'a gelişmiş silah ulaştırmasını engellemek üzere kurulu olan İsrail'in politikasıyla tamamen uyuştuğunu teyit edebilirim. Doğal olarak bu konuda çok fazla detaya girmek istemiyorum” diye konuştu.
 
Suriye ordusu da yayınladığı bildirisinde Siyonist İsrail rejiminin Şam hava alanı etrafına füze saldırıları yaptığını duyurdu.
 
Irkçı İsrail rejimi, Amerika ile NATO denetimi ve gözetiminde Türkiye ve Ürdün topraklarında eğitilip donatılan tekfirci teröristlere hem silah ile mühimmat, hem istihbarat hem de hava desteği vermektedir. İsrailli haber kaynakları da teröristlerin işgal edilen Filistin topraklarında ve işgal altındaki Golan tepelerinde eğitilip, Suriye'ye gönderildiklerini bildirmektedirler.
 
Irkçı İsrail rejimi daha önce gizli bir şekilde tekfirci teröristlere silah ve eğitim desteği veriyordu. Ancak artık bunu gizleme ihtiyacı hissetmiyor. Çünkü tekfirci teröristlerin besleyicisi olan Suudi Krallık rejimi, Katar ve Türkiye hükümetiyle askeri, istihbarat ve lojistik destek olarak koordineli çalışıyor. Her üç ülkenin rejimleri de Suriye ordusuyla Hizbullah'ı düşman ilan etmiş bulunuyorlar.
 
Amerika da ara sıra Suriye topraklarına ve ordusuna hava saldırıları düzenliyor. Bende varım diyor. Nitekim Amerika 7 nisan tarihinde kimyasal silahların kullanıldığını bahane ederek, Han Şeyhun askeri hava üssüne 59 füze fırlattı. Ancak Beşar Esad, kimyasal silah sahibi olmadıklarını, kimyasal silahların Türkiye'den getirilip, tekfirci teröristlere teslim edilip, depolandığını söyledi.
 
Amerika ile Siyonist İsrail rejimi, tekfirci selefi vahhabi terör örgütlerinin imhasını önlemek amacıyla planlı bir şekilde Suriye ordusuna ve halk güçleriyle Lübnan Hizbullah'ına hava saldırıları düzenliyorlar. Bundan amaçları Suriye ordusunun kendi topraklarını teröristlerin işgalinden kurtarmalarını engellemek, Suriye ordusunu zayıflatarak teröristlerle denge kurmak, Suriye milli birliği ve toprak bütünlüğünün sağlanmasını engellemek, anti Siyonist direniş cephesini çökertmektir.
 
Suriye ordusuyla Hizbullah mücahitleri, İran İslam Cumhuriyeti'nin askeri danışmanlarının komuta kontrol danışmanlık hizmetleri vermeleri sonucu, Halep tekfirci teröristlerden temizlendi. Halbuki Amerika ve Siyonist rejim başta olmak üzere Suudi hanedan rejimi ve Katar, Halep'in terör örgütlerince tamamen işgal edilmesini, kurtarılmış bölge ilan edilmesini bekliyorlardı. Ancak Suriye ordusunun Halep'i kurtarma operasyonu başlatıldığında, bu sefer Siyonist ve emperyalist güç odakları ve işbirlikçileri, Halep halkının Sünni olduğunu, katliamdan geçirileceğini, üç milyon insanın mülteci durumuna düşeceğini, Türkiye'ye sığınacakları gibi kara propagandalarını sürdürdüler. Ancak Halep halkı hunhar tekfirci teröristlerin katliam ve baskısından kurtarıldı. Destekçilerinin de karalama kampanyaları boşa çıktı.
 
Halep'in kurtarılması, tekfirci terör örgütlerinin moralini tamamen bozdu. Amerika ile Siyonist rejim ise tekfirci teröristlere moral vermek için, Suriye ordusu ve Hizbullah'ın mevzilerini bombalamaya başladılar. Tekfirci teröristler, Nusra cephesinin işgali altındaki İdlib'de kümelenmiş bulunuyorlar. Bu bölgenin kurtarılması operasyonlarının başlatılmasını engellemek amacıyla da Suriye ordusuna ve halk direniş güçleriyle Hizbullah'ın mevzilerine hava saldırıları yapılıyor.
 
Siyonist rejim, Lübnan'ı terörize etmek için DAEŞ (IŞİD) ve Nusra cephesini kullanıp, Lübnan'a sokmak istedi. Ancak Hizbullah'ın Suriye sahasına inmesiyle tekfirci teröristlerle savaş Suriye topraklarında devam etti ve Lübnan'ın tekfirci teröristlerce işgali engellenmiş oldu.
 
Irkçı İsrail rejiminin üst düzey subaylarından Tomer Celor'un belirttiği gibi, işgal altındaki Filistin topraklarında bulunan İsrail hastanelerinde 2014 yılından beri, en az 30 bin tekfirci yaralı terörist tedavi edilip, Suriye'ye geri gönderilmiş bulunuyorlar.
 
İsrailli elebaşları İran destekli Hizbullah'ın Suriye'de varlık göstermesini önlemek için DAEŞ'e destek verdiklerini, DAEŞ'i İran'a tercih ettiklerini bildirmektedirler.
 
Tekfirci DAEŞ ve Nusra Cephesiyle diğer vahhabi terör örgütleri de Siyonist İsrail rejimine karşı savaşmayacaklarını, savaşta asıl hedeflerinin Şiiler ve Aleviler olduklarını açıkça ilan etmiş bulunuyorlar.
 
Tekfirci teröristlerin Filistin mültecileri Suriye'de katliamdan geçirmeleri ve onları Suriye'den kovmaları, Filistin halk direniş güçleriyle çatışmalara girmelerinin nedeni Siyonist İsrail rejimiyle ittifak kurmuş olmaları ve Siyonist güç odaklarının maşasına dönüşüp, İslam ülkelerini yıkıp yakma ve katliamdan geçirmekle görevlendirilmiş olmalarıdır.       
 
  
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar