s400.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Türkiye'nin S-400 tercihi Batı ile yollarını ayırmasının işaret fişeği mi?

Türkiye'nin S-400 tercihi Batı ile yollarını ayırmasının işaret fişeği mi?

Geçen yıl 15 Temmuzda gerçekleşen başarısız darbe girişiminin arkasında Batılı devletlerin ve onların bölgedeki ortaklarının bulunduğu ile ilgili kanaatin, Türkiye'nin dış politika tercih ve davranışlarını belirlediğine dair emareler giderek netleşiyor.

25 Temmuz 2017 Salı
İNTİZAR - Türkiye'nin dış politikada Batı ülekerine karşı agresif tutumu giderek kalıcı bir dış politika yaklaşımı olarak yer etmeye başladı. Türkiye Avrupa ülkeleri içerisinde özllikle Almanya'ya karşı bu tavrını devam ettirirken, Suriye meselesinde Astana süreci sonrasında değişmeye başlayan tutumu ile birlikte Washington'un tercihleri sebebiyle ABD'ye karşı da sert bir politika geliştirdiği gözlendi. 
 
Bütün bunları lokal bir takım gelişmeler çeçevesinde, kalıcı olmayan gündelik politikalar olarak mı değerlendirmeli yoksa, daha kalıcı bir eğilimin başlangıçında olunduğu şeklinde mi?  
 
Dünyada dengelerin Batı'nın özellikle de Amerika'nın aleyhine değiştiği bir süreç yaşanıyor. Tek kutuplu dünya döneminin bittiği, artık çok kutuplu bir dünya sürecinin başladığı en çok yapılan bir değerlendirme haline geldi. Bu yeni durumu en karakteristik bir şekilde ortaya koyan; 'dünyanın Asya'da yeniden kurulduğu' şeklinde ifade edilen Şangay İşbirliği Örgütü'nün en son Hindistan ve Pakistan gibi iki büyük ülkenin katılımı ile dikkat çekici bir şekilde öne çıkması oldu.
 
Yine bu cephenin en önemli ülkelerinden olan Çin'in büyük bir ekonomik dev olarak artık dünya ekonomisini domine eden etkisi uzmanlarınca sıkça dile getiriliyor. Bununla birlikte Çin; 'Bir Yol, Bir Kuşak' projesi ile ortaya koyduğu büyük proje ile Asya'dan Avrupa'ya onlarca ülkeyi ilgilendiren bir ekonomik sinerjinin kaynağı olarak dünya dengelerini esastan etkiliyor.
 
Bu cephenin bir diğer üyesi olan Rusya'nın belirleyici bir unsur olarak dahil olduğu meselelerde denklemleri bozan veya yeniden oluşturan etkisi ortada. Amerika'nın Ortadoğu'da birçok ülkenin sınırlarının değişmesini hedefleyen, Suriye ile simgeleşen operasyonlarının sekteye uğramasında Rusya'nın dahlinin ne denli etkili olduğu bilinen bir gerçek olarak ortada.
 
Batı'nın kan kaybettiğine dair bilgiler kendi resmi raporlarına yansıyacak kadar aşikar hale geldi. Batı bu çerçevede bütünlüğünü de koruyamıyor, bölünmeye doğru gidiyor. Özellikle Almanya'nın ayrık duruşu bu anlamda en göze çarpan durum. Almanya özellikle Amerika'nın bir çok politikasına karşı bir duruş sergilerken, enerji tedariki noktasında Rusya'nın pozisyonuna yakın bir yaklaşım sergiliyor.
 
Bütün bu uluslararası güç değişimleri birçok takım oyuncularının bir başka cepheye kaymasına sebep oluyor. Bu kaymaların önüne geçmek için yapılan kural dışı müdahaleler de söz konusu. Mısır'da gerçekleşen darbe gibi Türkiye'de de bu kez Mısır'dakinin aksine başarısız bir darbe girişiminin olması ve bunun ardında Batılı ülkelerin, özellikle Amerika'nn ve bölgedeki ortaklarının bulunması da Türkiye'yi dış politika tercihlerini esastan değiştirme eğilimine sürükledi. Biri diğerinin üzerine oturan bu iki reel durum Türkiye'yi durduğu yer noktasında yeni tercihlerde bulunmaya itiyor olabilir. 
 
Belki Türkiye'nin de dış politikasında bütün bu değişimlerin etkisi esası etkileyecek şekilde gerçekleşiyor. Bu çerçevede Türkiye'nin uzun zamandır devam etmekte olan füze savunma sistemi arayışını mensup olduğu Batı bloku imkanları çerçevesinde değilde NATO'nun baş düşman olan Rusya'nın sunduğu S-400 savunma füze sistemi ile karşılama noktasına gelmesini önemli, kayda değer bir gelişme olarak not etmek gerekiyor. Bu konu ile ilgili gelişmeler turkrus.com sitesinde şu şekilde yer aldı:
 
 
Erdoğan'dan ABD'ye S-400 resti
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile S-400 savunma füzelerine ilişkin görüşmelerin büyük ölçüde bittiğini söyledi. Körfez ülkelerini kapsayan ziyaretini tamamlayarak yurda dönen Cumhurbaşkanı Erdoğan, S-400 füzelerinin Rusya'dan teminine ilişkin "Bu durumun kimseye endişe vermemeli. Türkiye olarak ortak üretime girebilirsek, burayı da tercih ederiz. Bu da bizim için oldukça önemli. Çünkü Türkiye artık güvenliğine dair simülasyonlarını buna göre yapıyor. Yol haritasını da buna göre yapıyoruz. Rusya ile görüşmeler de büyük ölçüde bitti" dedi.
 
S-400 hava savunma sistemi anlaşmasının ne zaman imzalanacağı ve ABD Genelkurmay Başkanı Dunford'un bu konuyla ilgili “Türkler henüz almadı ama alırlarsa bu endişe verici olur” açıklamasının hatırlatılması üzerine Erdoğan şu açıklamaları yaptı:
 
“Niye endişe verici olsun? Her ülke kendi güvenliği için belli tedbirleri almak durumundadır. Bu güvenlik tedbirlerini nereden sağlarsa oraya yönelikte adımlarını atacaktır. ..Görüşmeler büyük ölçüde bitti.”
 
ABD: "Endişe kaynağı"
 
ABD Genelkurmay Başkanı Dunford,  önceki günkü açıklamasında Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi satın aldığına dair haberlerin gerçeği yansıtmadığının, bunun hayata geçmesi halinde ise ABD için endişe kaynağı olacağının altını çizmişti.
 
Colorado'da düzenlenen Aspen Güvenlik Forumu'nda konuşan Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford şunları söylemişti: 
 
"Basında doğru olmayan bir haber vardı, Türkiye Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi almadı. Alırlarsa bizim için endişe kaynağı olur ama almadılar."
 
 
2,5 Milyar dolarlık kontrat
 
Rusya'nın askeri ihracat şirketi Rosoboronexport'un CEO'su Aleksandr Miheyev, Türkiye'yle S-400 füzesi anlaşması üzerinde uzlaşı sağlandığını ve kontratın hayata geçirileceğine inandıklarını söyledi.
 
Miheyev, Türkiye'ye S-400 hava savunma sistemi bataryaları sevk edilmesine ilişkin yapılan görüşmelerin hangi aşamada olduğuna yönelik soruya, "Kontrat üzerinde uzlaşı sağlandı.  Kontratın hayata geçme ihtimali de yüksek, yürürlüğe girmesi için çalışıyoruz. İmzaların 2017 sonuna kadar atılabilir" yanıtını vermişti.
...
 
Rusya cephesinde yapılan değerlendirmelerde de olayın önemine dair kayda değer tespitler ortaya koyuluyor: 
 
 
Moskova'dan yorumlar: "Türkiye'nin S-400 tercihi, ABD'nin Rusya'ya yenilgisi demek"
 
Rusya'da Türkiye'nin S-400 talebi, "ortak üretim boyutu" fazla öne çıkarılmadan, ticari ve siyasi boyutları ile değerlendirilmeye devam ediyor. Bu konuda önemli uzmanlardan birinini görüşümü Sputnik ile paylaştı. Türkiye'nin olası S-400 alımına ilişkin ABD'nin kaygılarını yorumlayan Natsionalnaya Oborona (Ulusal Savunma) dergisinin baş editörü İgor Korotçenko, Washington'un endişelenmesi için her türlü gerekçenin bulunduğunu söyledi. Rus uzman, bu tercihin ABD'nin Rusya ile girdiği rekabette kaybeden taraf olduğunu gösterdiğini vurguladı.,
 
ABD'nin, Türkiye'nin Rusya'dan almayı planladığı S-400 hava savunma sistemine ilişkin ‘kaygıları' Genelkurmayı Başkanı Joseph Dunford'un açıklamalarıyla bir kez daha gündeme geldi.
 
Dunford'un "Türkiye, Rusya'dan S-400 almış olsaydı, bu durum kaygı verici olurdu ancak böyle bir şey yapmadılar" şeklindeki ifadelerini Sputnik'e değerlendiren Korotçenko, "Eğer birileri bu konudan rahatsızlık duyacak olsa, öncelikle S-400'lerin geliştiricisi ve üreticisi Rus hava savunma şirketi Almaz-Antey'le girdiği rekabeti kaybeden ABD'li askeri-sanayi şirketleri duyar. Zira NATO üyesi Türkiye, Rus sistemlerini seçiyor. Bu tercih, Rusya'nın bu alanda ABD'yi geçtiğini gösteriyor. Türkiye, şu anda dünya piyasalarında bulunan en iyi sistemi alıyor" dedi.
 
Bunun Türkiye'nin bağımsız olarak aldığı bir karar olduğunun altını çizen Korotçenko, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı tercihten son derece emin olduğunun altını çizdi.
 
Öte yandan Dunford'un siyasetçi gibi hareket ettiğini belirten Korotçenko, sözlerini şöyle sürdürdü: "Açıklama, ABD'nin bundan memnun olmadığını gösteriyor. Elbette öyle, zira Türkiye'nin S-400 alması, ABD'nin jeopolitik ve finansal çıkarlarına darbe vuruyor. Rus S-400 sisteminin bir NATO üyesinde konuşlandırılacak olması, Rusya'nın rekabet alanındaki üstünlüğünü gösteriyor."
 
Korotçenko, NATO ülkesindeki S-400 sistemlerinin Rusya'ya karşı kullanılması konusunda bir endişe duymadıklarının da altını çizdi.
 
Bu konu ile ilgili bu kez Amerika'da yayın yapan wsws.org'da Halil Celik imzası ile yayınlanan bir değerlendirme yazısı da olayın ehemmiyetine dair önemli tespitler içeriyor. İlgili yazının bu kısmını da ilginize sunuyoruz:  
 
 
Rusya ile füze anlaşması Türkiye-NATO anlaşmazlığını tırmandırıyor
 
...
S-400 anlaşması, imzalanması durumunda, Türkiye'nin 2013 yılında Çin devletine ait bir şirketten uzun menzilli hava savunma sistemi satın almaya karar verdiğinde olduğu gibi, Ankara'nın NATO, özellikle de ABD ile ilişkilerinin altını daha fazla oyacak. AKP iktidarı, ABD'nin baskısıyla, Çin ile üzerinde anlaşılmış olan 3,4 milyar dolarlık programı Kasım 2015'te tamamen iptal etmek zorunda kalmıştı.
 
Ankara, projenin iptal edilmesinin ve Türk hava kuvvetlerinin 24 Kasım 2015'te bir Rus bombardıman uçağını vurarak düşürmesinin ardından, bağımsız olarak bir füze savunma sistemi geliştirme niyetini ifade etmişti. Ancak bu hedef gerçekleşmedi ve Ankara S-400 hava ve füze savunma sistemi satın almak için yüzünü Moskova'ya döndü.
 
Türk yetkililerin Rusya ile varılan anlaşmanın NATO'ya ya da AB'ye bir alternatif arayışı olarak görülmemesi gerektiği biçimindeki çok sayıda açıklamasına karşın, S-400 anlaşması kriz içindeki bu iki emperyalist ittifaka indirilmiş bir darbedir.
 
Türkiye, ilk uzun menzilli hava ve füzesavar savunma sistemini Rusya'dan alma yoluyla, gerek görürse hava sahasını NATO savaş uçaklarına kapatabilecek.
 
ABD Savunma Bakanı James Mattis, geçtiğimiz Cuma günü, gazetecilere, S-400 anlaşması ile ilgili olarak, onun onaylanıp onaylanmayacağını, gerçekten kullanılıp kullanılmayacağını, yalnızca bir bölgede mi kullanılacağını görmeleri gerektiğini belirtmiş. “Bütün bunlara bakmamız gerekecek.” demişti.
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki AKP hükümeti de konuyla ilgili risklerin farkında. Erdoğan, Suriye'de Ankara'nınkilere aykırı olan ABD çıkarlarına ve savaş stratejilerine uyum sağlayamadığı için Türkiye'nin emperyalist müttefiklerinin başlıca hedefi haline gelmiş ve bu çatışma, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde doruk noktasına ulaşmıştı.
 
Darbe girişimi kitlesel halk muhalefeti sayesinde başarısız olurken, Erdoğan ve hükümeti Ankara'nın Batılı müttefiklerini (özellikle ABD'yi ve Almanya'yı) açıkça darbecileri desteklemekle suçlamış ve Alman milletvekillerinin Türkiye'deki askerlerini ziyaret etmesini yasaklamıştı.
 
Buna karşılık, Berlin ve onun başta Avusturya ve Hollanda olmak üzere Avrupalı müttefikleri AKP'li bakanların 16 Nisan anayasa referandumu üzerine kampanyada o ülkelerde yaşayan Türkiyeliler ile toplantılar düzenlemelerini yasaklarken, Berlin askerlerini ve donanımını İncirlik üssünden başka yerlere, muhtemelen Ürdün'e kaydırmaya karar verdi.
 
Erdoğan'ın darbe sonrasında muhalefete yönelik baskısını ikiyüzlü bir şekilde bahane olarak kullanan Avrupa Parlamentosu, Ankara ile AB arasındaki üyelik görüşmelerinin devam etmesine karşı oy kullandı. Bu arada, Yunan ve Türk liderler arasında İsviçre'de bölünmüş Kıbrıs'ın yeniden birleşmesi için iki yıl aşkın süredir sürdürülen görüşmeler 7 Temmuz'da çöktü.
 
S-400 füze savunma sistemlerinin Rusya'dan temin edilmesi ile ilgili gelişmeler nereye varacak ve bu gelişmeler Türkiye'nin dış politika tercihlerinin renginin değişmesinde ne derece etkili olacak bunu zaman gösterecek. Fakat şurası artık inkarı mümkün omayan bir gerçek ki, -Türkiye bu değişimi satın alsın veya almasın- dünyanın uluslararası güç dengeleri değişiyor. Hem de bu değişim çok hızlı bir şekilde gerçekleşiyor... 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar