İran-Netenyahu.png

İsrail'in İran'a karşı medya savaşı... Nedenleri ve göstergeleri

İran'a karşı ordu hazırlamak en temel uğraşı olsa da İsrail, bu işin askeri olarak imkânsız olduğunu çok iyi biliyor. Bu bağlamda, "İsrail"in önünde, özellikle de sosyal medya olmak üzere medya yoluna başvurmaktan başka seçenek kalmıyor.

2 Şubat 2018 Cuma

İNTİZAR - "İsrail" rejimi, Suriye, Lübnan, Irak ve hatta Filistin'de şimdiye kadar başarısızlıkla sonuçlanan planlarının karşısında sert bir duvar olarak duran İran İslam Cumhuriyeti ile nasıl baş edeceğini bilmiyor.

İran'a karşı ordu hazırlamak en temel uğraşı olsa da İsrail, bu işin askeri olarak imkânsız olduğunu çok iyi biliyor. Bu bağlamda, İsrail'in önünde, özellikle de sosyal medya olmak üzere medya yoluna başvurmaktan başka seçenek kalmıyor. Konu hakkında makale yayınlayan Amerikalı "Wall Street Journal" gazetesine göre, Arap-İslam dünyasına ulaşabilmek için Arap dilini kullanan bazı Siyonist liderler, İran'a karşı birleşmek ve diğer isteklerini gerçekleştirebilmek için sosyal medya üzerinden girişimlerde bulunuyorken, Tel Aviv ve diğer bazı Arap ülkelerinin tek bir çukurda olduğu düşüncesi hâkim durumda.

Amerikalı gazetenin pazartesi günü yayınladığı raporda, "İsrailliler ve birtakım Arap ülkelerinin ortak noktası, İran düşmanlığıdır. Özellikle de Riyad ve Tahran arasındaki bölgesel nüfuz rekabetinin gölgesinde, Tel Aviv ve Tahran arasındaki İran'ın nükleer silah edinme amaçlarına karşı düşmanlık bunun göstergesidir" ifadelerine yer verildi.

 

Arap ve İslam dünyasını ihlal

İsrail'in komşuları ile ilişkileri "normalleştirmeye" çalıştığı, kimse için bir sır değil. Bu alanda yol kat edebilen İsrail, son olarak Suudi Arabistan açılımını gerçekleştirdi. Muhammed bin Selman'ın babası kral Selman'ın şemsiyesi altında ülkenin karar merkezine gelişi Suudi-İsrail "normalleşme" sürecini güçlendirdi. "Normalleşme" yolculuğu, İsrail'in şu an aktif olarak kullandığı "medya" penceresinden başladı.

Aynı zamanda, İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot'un Suudi Elaf gazetesine röportaj vermesi, bu demeçte "İran'ın, bölgenin en büyük tehdidi" olduğunu ifade etmesi ve İsrail ile Suudi Arabistan arasında bu konuda tam bir mutabakat olduğunu vurgulaması, oldukça endişe uyandırıcı ve dikkat çekici bir gelişme olarak değerlendirildi.

Ardından, İsrailli bir blog yazarının Suudi Arabistan'da yer alan Mescid-i Nebevi'deki fotoğraflarının yayınlanması ve Suudi Arabistan'daki siyasi iklimin İsrail ile savaş ve Filistin davasını desteklemekten uzaklaştığını ortaya koyan diğer olaylar birbirini takip etti. İki ülkenin koordinasyonunu ortaya koyan olaylar, İsrail, Suudi Arabistan ve BAE'nin İran ile mücadele konusu başta olmak üzere istihbarat alanındaki iş birliğini güçlendirdi.

 

Çalışma şekli

İsrailliler hem yakın hem de uzaktaki Arap toplumlarını parçalamak için sosyal medyayı yoğun bir şekilde kullanıyor. Bu alanda hükümet de açık bir şekilde destek veriyor. "Wall Street Journal" gazetesine göre, işgalci İsrail'in Başbakanı Benyamin Netanyahu, Arapça altyazılı bir video yayınlayarak İran'a kınamada bulundu. İşgal devletinin Dışişleri Bakanı ise, Araplarla İsraillilerin birlikte yaşaması için rutin bir şekilde pembe fotoğraflar yayınlıyor. Fotoğraflar, "Facebook" üzerinden kendisini takip eden bir milyonun üzerindeki Arap takipçisini hedefliyor.

Diğer yandan, işgal ordusunun sözcüsü Avichai Adra da sosyal medya hesabını Arap dilinde aktif bir şekilde kullanıyor. Başka bir deyişle, işgalci liderler muhatap olmak istedikleri halkın ana dilini kullanarak, amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar.

Amerikan gazetesine göre, İsrail'in bu çabaları bazen alay konusu olurken, bazen de düşmanlıkla karşılanıyor. Çünkü Adra, bu çabaları ile hedeftekileri kışkırtmaktan geri durmuyor.

Dışişleri Bakanlığındaki "dijital diplomasi" sorumlusu Yonatan Gonen, medya aktivitelerinin etkisinin sınırlı olmadığını belirterek, bazı Arap sosyal medya kullanıcılarının, ülkelerine "Siyonist varlık" yerine "İsrail" demeyi tavsiye ettiğini söyledi.

Geçtiğimiz günlerde dikkatle üzerinde durulması gereken önemli bir olay daha gerçekleşti. İsrail Ordu Sözcüsü Tuğgeneral Ronen Manelis, geçtiğimiz pazartesi günü Lübnan'ı tehdit eden Arapça bir makale yazdı. "Lübnanlıların seçeneği" başlığı altındaki makale, birçok haber sitesinde yayınlandı. "Uygar diyalog" ve "Beyrut'un sesi" gazetelerinde yer alan makale, Arapça yayın yapan "İsrail' radyosunda da yayınlandı.

Bu gelişmeler, İsraillilerin hükümetin "normalleşmesini" internet sitesinde "normalleşmeye" yansıttığını gösteriyor. Bu durum özellikle de yakın gelecek hakkında tehlikeli bir mesaj taşıyor. Arap kimliğini tehdit eden bu durum, kanser gibi yayılmadan önce Arap hükümetler tarafından durdurulması ve engellenmesi gerekiyorken, Arapların kapısı "normalleşmek" için ardına kadar açılmaya başladı.

 

Niçin İran?

İran'ın bölge üzerindeki güncel faaliyetleri ve etkisi, İsrail ve arkasındaki Suudi Arabistan'ın hayallerini baltalıyor. Zira, Suriye ve Irak'ın bütünlüğünü koruyabilen İran, bu toprakların bütünlüğünü destekleyen her türlü imkânı sağlayarak bölünmelerini engelledi. Bu durum, İsrail'in ve Amerika'nın çıkarlarına ters düştü.

İran, aynı zamanda Lübnan Hizbullah'ını da destekliyor. 2006 Temmuz savaşında İsrail'in heybetini kıran İran, İsraillileri büyük bir hayal kırıklığı ile karşı karşıya bırakmasının yanı sıra, hala öğrendiği ve üzerine analizler çıkardığı bir ders verdi. Direniş Ekseni'nin Suriye'de kazanmasıyla birlikte, Siyonistler çılgına döndü. Bundan dolayı bu eksene darbe indirecek bir fırsat kolluyorlar.

Bu durumda Arap halkları arasında yeniden fitneyi yaygınlaştırmak, Arap halklarını kendi davalarından saptırmak ve onları yavaş yavaş "normalleştirmeye" doğru çekmek için, İsrail'in karşısında sosyal medyayı kullanmaktan başka seçenek kalmıyor. Ancak bu hedeflerini yerine getirmekten bile acizler. Arap halkları, direniş gösteren bir vatan sevgisi ile doludur. Halkını ve insanlarını öldürenlere elini uzatmaz.

Kaynak: Al-Waght
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar