azzz_3.jpg

"Vekillerin değil asılların olduğu bir savaş olacak"

Şunu biliyoruz ki, ABD şu an bölgedeki politikasını tekrar gözden geçiriyor. İran gerçek bir intikam vaat etmiştir. Ne olacağını bilemiyoruz ama İran'ın tehdidi çok tehlikelidir. Bu iş kelimenin tam anlamıyla tehlikelidir. Eğer savaş patlak verirse, vekâlet savaşı değil, asılların yer alacağı bir savaş olacaktır. Yani asıl güçler bölgede doğrudan savaşa girecektir.

9 Ekim 2018 Salı
İNTİZAR - Arap dünyasının en tanınmış gazetecilerinden olan Abdulbari Atvan'ın haftalık yaptığı değerlendirme konuşmasının dökümü olan değerlendirmeler yine dikkat çekici tespitler içeriyor...
 
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
 
Allah'ın izni ile haftalık buluşmamıza hoş geldiniz. Bugün Suriye'den, S-300 füzelerinden Rusya – İsrail anlaşmazlığına kadar pek çok konuya değinerek, Arap Körfezini konuşacağız. Çünkü önümüzdeki haftalarda bölgede büyük sürprizler meydana gelebilir. Bu yüzden bugün Körfez bölgesini ve geçtiğimiz günlerde yaşanan iki önemli olayı konuşacağız. Bu olaylardan ilki, İran'ın güneybatısında yer alan Ahvaz bölgesinde bir askeri geçit töreninde İranlı sivil ve askerleri hedef alan kanlı saldırıdır. Bu saldırıda 25 kişi hayatın kaybetti, 70 ‘in üzerinde İranlı ise yaralandı.
 
Bu olay, kelimenin tam anlamıyla çok tehlikelidir. Sadece, ölü sayısının yüksek olmasından dolayı değil, özellikle çok hassas bir aşamada olan İran, Körfez bölgesi ve Ortadoğu için zamanlama açısından oldukça tehlikeli bir saldırıdır. Bunu biraz açacak olursak, ilk olarak bu saldırı çok sayıda kurban veren İran Devrim Muhafızlarının onurunu kırmak için gerçekleştirildi. Çünkü bu saldırı zamanlaması açısından oldukça kritik bir dönemde geldi. İlk olarak İran ve Direniş Ekseni, bu dönemde büyük başarılar kazandı. Suriye'de, Irak'ta ve Yemen'de İran alışılmışın dışında bir üstünlük kazandı.
 
Bu başarıların gölgesinde, İsrail, Lazkiye yakınlarında Suriyelilerin ve İranlıların kurduğu bir tuzağa düştü. Bu olay neticesinde, Rusya Devlet Başkanı Putin, stratejisini değiştirme kararı aldı, Suriye'yi uçuşa yasak bölge ilan etti, İsrailliler ile karşı karşıya geldi ve Netanyahu ve Lieberman ile görüşmeyi reddetti. Tüm bunlar, gelecek aşamada İran'ın istikrarının içeriden sarsılacağına işaret ediyor. Bu çok ciddi bir konudur.
 
İkinci olay ise, saldırı operasyonu Amerika'nın İran'a karşı katı bir ambargo dayattığı, İran'ı içeriden istikrarsızlaştırmakla ve rejim değişikliği ile tehdit ettiği bir dönemde meydana geldi. Biz, bu ambargonun önümüzdeki Kasım ayında, İran'a petrol ambargosunun başlaması ile birlikte zirveye ulaşacağını geçtiğimiz günlerde belirtmiştik. Hepimiz, İran'ın eğer kendi petrolünü ihraç edemezse Hürmüz Boğazı'nı kapatmakla ve Hürmüz Boğazı'ndan geçerek dünyaya ihraç edilen günlük 18 milyon varil petrolden tek bir varilin dahi geçmesine izin vermeyeceği konusunda tehdit etmişti.
 
Bu saldırı oldukça önemlidir. İran cephesinden bu saldırıya cevap olarak, İran Devrimi Rehberi Seyyid Ali Hamaney, “intikamını alacağız” açıklamasında bulundu. İran Devrim Muhafızları da, ”intikamımız yıkıcı olacaktır” dedi. Bundan daha tehlikelisi ise, İran'ın yarı resmi haber ajansı olan Fars haber ajansı, internet sitesinde, İran'ın Riyad, Abu Dabi ve Tel Aviv üzerine yönlendirilmiş füzelerini gösteren bir video yayınladı. Bu, eğer İran cevap verirse bu üç başkenti hedefleyeceği anlamına geliyor. Aynı şekilde başka bir olasılık da, İran'ın Suudi ve BAE güçlerine Hudeyde kentinde cevap vermesidir. Suudi güçleri ve Birleşik Arap Emirliklerinin güçleri burada konuşlandığı gibi, aynı zamanda Husiler ve füzeleri de buradadır.
 
Bir diğer ihtimal de, cevabın doğrudan verilmesidir. Füzeler belki Abu Dabi, belki de Riyad ya da Tel Aviv'e doğrudan gönderilebilir. Bu cevabın tam olarak ne olacağını bilmiyoruz, ancak İran gerçek bir intikamı vaat etmiştir. Niçin BAE ve Suudi Arabistan'ın hatta İsrail'in yurt dışındaki büyükelçiliklerine bir saldırı ihtimalini uzak görüyoruz? Ne olacağını bilemiyoruz ama İran'ın tehdidi çok tehlikelidir. İran'ın Hizbullah'a bağlı birimlerinin ve İran'ın kollarının Körfez bölgesinde etkinleştirileceğini söylentileri dolaşmaktadır. Burada azınlıklar ve İran'ın uyuyan hücreleri vardır. Bundan dolayı ne olacağını tam olarak bilemiyoruz. Buna karar verecek olanlar İranlılardır.
 
Bu noktada, gerçekten dikkat çekilmesi gereken önemli iki mesele vardır. Bunlardan ilki, Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed'in Başdanışmanı Doktor Abdulhalık Abdullah el-Yusuf'un attığı bir tweet oldukça dikkat çekidir. Doktor Abdullah, yazdığı tweette, İran'da askeri geçit törenine düzenlenen saldırının terör saldırısı olmadığını söyledi. Bu şekilde saldırıyı meşrulaştıran el-Yusuf, ardından İran'a yönelik birçok saldırının geleceğini haber verdi. Diğer olaya bakacak olursak, Suudi Arabistan Krallığı Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, NBC televizyonunda meslektaşım Davud eş-Şereyan'a verdiği röportajında, “Biz İran savaşının ülkemize gelmesini beklemiyoruz” dedi. Yani, İran'ın bize karşı bir savaş çıkarmasına izin vermeyeceğiz, savaşı İran topraklarına taşıyacağız mesajı gönderdi.
 
İran'daki azınlık ırklar ve mezheplerden bahseden bin Selman, onları etkinleştirebileceklerini söyledi. Bu azınlıklar nerede? Bizim bildiğimiz kadarıyla 70 milyonluk İran halkının ancak yüzde 51'i Farisi'dir. Ülkenin güneyinde yer alan Ahvaz'da Arap azınlıklar, güneydoğuda ise Sünniler ve Belluşiler vardır. Güneybatıda Azeriler ve kuzeydoğuda ise Kürtler vardır. Aynı şekilde Türkmen azınlıklar da ülkede yer alıyor. Öyleyse, bu azınlıkları ayaklandırmaya yönelik bir Suudi – Körfez planı mı vardır? Buradaki Sünnileri İran'daki Şiilere karşı kullanmayı mı planlıyorlar? Cevabı bilemiyoruz, tek bildiğimiz, bu iş kelimenin tam anlamıyla tehlikelidir. Eğer savaş patlak verirse, vekâlet savaşı değil, asılların yer alacağı bir savaş olacaktır. Yani asıl güçler bölgede doğrudan savaşa girecektir.
 
Bahse değer bir diğer konu da, ABD Savunma Bakanı Mattis'in Patriot füzelerinin bataryalarını Kuveyt, Bahreyn ve Ürdün'den geri çekme kararıdır. Bu füzeler niçin şimdi çekildi? Bu bataryalar Amerikan üslerini koruyor. Kuveyt'te Amerikan üssü vardır, Bahreyn'de Amerika'ya ait deniz üssü vardır. Üstelik ABD'nin 5'inci savaş filosu Bahreyn'de konuşlanmıştır. Aynı şekilde Ürdün'de de Amerikan güçleri yer almaktadır. Öyleyse bu füzeler neden çekildi? Bunun iki açıklaması vardır. Bunlardan ilkine göre, ABD ve Başkan Trump, Körfez ülkelerine ayar vermek istiyor. Yani siz bizi bırakırsanız biz de sizi korumayız mesajı veriyor. Öyleyse Başkan Trump Körfez ülkelerine şantaj mı yapıyor?
 
İkinci açıklamaya göre ise, Patriot füzelerinin artık Amerika güçlerini İran'ın füzelerinden korumadığını söyleyenler vardır. Bizler, İran'ın elinde olağanüstü bir füze gücü bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Özellikle de Riyad'a, Aramco'ya ve Cizan'a ulaşan Husiler'in füzelerinden sonra, Amerika bu füzelerin ABD güçlerini korumak için yeterli olmadığını anlamış olabilir. Önlerinde iki seçenek bulunuyor. Patriot'tan daha çok gelişmiş yeni füzeler bu güçleri koruyacak, ya da Amerika'nın Patriotları Ortadoğu'dan çekme planını uygulanarak Asya'nın güneydoğusuna, Çin'e ve Rusya'ya yoğunlaşılacak. Gerçeği tam olarak bilmiyoruz. Ancak şunu biliyoruz ki, ABD şu an bölgedeki politikasını tekrar gözden geçiriyor.
 
Ne yazık ki Körfez ülkeleri ve diğer Arap ülkeleri Amerika'ya sarılmış durumdalar. Önümüzdeki günler gerçekten çok zor olacak. Amerika'dan uzaklaşın! Allah şahit ki, Amerika sizi ne korur ne de fayda sağlar. Allah'ın Selamı ve bereketi üzerinize olsun.
 
Abdulbari Atvan
Kaynak: Ray el-Yevm
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar