kosn8.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Amerika, Suudi Arabistan’ı sağmak için Kaşıkçı olayını kullanıyor

Amerika, Suudi Arabistan’ı sağmak için Kaşıkçı olayını kullanıyor

ABD yönetimi, istihbaratının Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaybolması olayının gerçeğini açığa çıkarmasını engellemek için, Suudi Arabistan ile pazarlık masasına oturuyor. Amerika'nın Suudi Arabistan'a silah satışını durdurması konusunda kongre üyelerinin çağrılarını reddeden Trump'ın bu pozisyonunu Suudilere şantaj girişiminde bulunduğuna işaret ediyor.

14 Ekim 2018 Pazar
İNTİZAR - Gözlemciler, Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaybolmasından dolayı, Amerika'nın Suudi Arabistan'a silah satışını durdurması konusunda kongre üyelerinin çağrılarını reddeden Amerika Başkanı Donald Trump'ın pozisyonunun, Amerika'nın Suudi Arabistan'a yönelik politikalarında dalgalanmalar yaşandığına ve Trump'ın Suudilere şantaj girişiminde bulunduğuna işaret ettiğini söylüyor.
 
Amerika, Kaşıkçı'nın ortadan kaybolması olayını araştırmak için uzmanlardan oluşan bir ekip göndermeye hazır olduğunu açıkladı. Bu, Kaşıkçı'nın ikamet ettiği ve medya kuruluşlarından birinde çalıştığı Amerika gibi bir ülke için, zayıf bir pozisyon olarak görülüyor.
 
Geçtiğimiz Çarşamba günü kayıp Suudi gazeteci Kaşıkçı soruşturması hakkında açıklama yapan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Amerika'nın her şekilde yardım etmeye hazır olduğunu söyledi.
 
Beyaz Saray, dünyanın gündemine oturan bu hassas konu hakkında, çok sayıda araştırmacının yer almasını istemeyen Suudi Arabistan'ın konumuna bakmaksızın, Kaşıkçı davasına ilişkin soruşturma başlatan ilk hükümetlerden biri oldu.
 
Amerika'nın politikalarını yakından takip eden gözlemciler, Amerika yönetiminin bu davaya müdahil olmak için Suudi yönetiminden aldığı iznin, Washington'un bu hassas meseleye katılmaması karşılığında Riyad tarafından ödenecek miktar üzerine bir çeşit pazarlık olduğu yorumunda bulundu.
 
Özellikle de Suudi Arabistanlı yetkililerin konu hakkında yürüttükleri iletişimi takip eden Amerikan istihbarat servisleri, Kaşıkçı suikastına dair planları çok iyi biliyordu.
 
Bu bilgi, Amerikalı Washington Post gazetesinin Çarşamba günü yayınlanan sayısında, “Amerikan istihbaratı, İstanbul'da ülkesinin konsolosluğuna girdikten sonra bir daha haber alınamayan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçıyı tutuklamaya yönelik Suudi planlarını biliyordu” ifadeleriyle ortaya atıldı. Habere göre Veliaht Prens, Kaşıkçı'nın ABD'nin Virginia eyaletinden Suudi Arabistan'a dönmesinin sağlanması ve ardından Cemal Kaşıkçı'nın tutuklanmasını emretti. Bu plan ABD istihbaratının dinlemelerine takıldı.
 
Gazete, bin Selman'ın emriyle Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'a dönmesi ve orada tutuklanmasını hedefleyen Suudi planlarından Amerikan istihbarat servislerinin haberdar olduğunu belirtti.
 
Düşünce ve basın özgürlüğünü savunan sloganları ile bizim sesimizi susturan ABD, tıpkı Suudi Arabistan'ın Yemen'de işlediği suça sessiz kaldığı gibi, Kaşıkçı'nın öldürülmesi olayında da sessiz kalmayı tercih ediyor.
 
Amerikalı gazeteye göre, ABD'de yaşamayı tercih eden Kaşıkçı, birçok arkadaşına Suudi Arabistan'da üst düzey konumlar vaat edilen ve güvence altına alınan “Veliaht Prense yakın Suudi yetkililer” raporunun içeriğinden şüphe duyduğunu dile getirmişti.
 
Gazete, bu olayda Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın kişisel rolü kanıtlanırsa, bu durumun ABD Başkanı Donald Trump yönetimini sıkıntıya sokabileceğini belirtti. Çünkü Muhammed bin Selman, Trump'ın damadı ve başdanışmanı olan Jared Kushner dâhil birçok Amerikalı üst düzey yetkili ile sıkı ve yakın ilişkiler içindedir.
 
Dış politika gazetesi ise, Kaşıkçı'nın ortadan kaybolmasının Amerikan yönetimine indirilen bir darbe olduğunu belirtti. Gazete bunu sebebini şu sözlerle ifade etti: “Çünkü Suudi Arabistan, ABD yönetiminin Ortadoğu'daki en önemli müttefiklerinden biridir. Suudi rejimi, muhalifleri cezalandırma ve zorbalık, halka ise baskı uygulamaya dayanıyor. Bunun yanı sıra, bu rejim dini istismar eden bağnazlık ve hoşgörüsüzlüğün dünya çapında yayılmasına katkıda bulunuyor. Bu iki gerçek, Amerika'nın geçtiğimiz on yıl boyunca özellikle krallık ile ilgili uyguladığı politikaların karşılaştığı stratejik zorlukları özetliyor. ABD – Suudi Arabistan ilişkilerinin daha önce de pek çok anlaşmazlık ve kriz yaşadığı biliniyor. Bunların arasında en ciddi olanları, 1973 yılında OPEC'in dayattığı petrol ambargosu ve 11 Eylül saldırılarını yürüten 19 kişiden 15'inin Suudi vatandaşı olduğunun ortaya çıktığı dönemde yaşandı. Ancak bunlara rağmen, Amerikalı liderler, Suudi meslektaşları ile bir sorun olmadan aynı ipin üzerinde yürümeyi başardılar.”
 
Gazete şöyle devam etti: “Beyaz Saray bunu ister kabul etsin ister etmesin, Kaşıkçı'nın kaybolması olayı hem acı verici bir trajedi, hem de Amerika Birleşik Devletleri'ne indirilmiş utanç verici bir tokattır. Çünkü bu olay ABD'nin uygun bir şekilde öfkesini dile getirmesi gereken ve Riyad'a karşı radikal tedbirler alınması gerekli bir olaydır. ABD yönetimi ABD-Suudi Arabistan ilişkilerini bozmadan ve Amerika'nın bölgesel çıkarlarına zarar getirmeden, bunu nasıl ifade edeceği konusunda büyük bir zorluk ile karşı karşıya kalmıştır. Yemen'de Suudi savaşı için koşulsuz destek veren ilkelerini ve etkisini terk eden Amerika, Krallıktaki insan hakları ihlalleri konularına da değinmeyi reddetti.
 
Amerikan istihbaratının, Cemal Kaşıkçı'yı ülkeye getirerek tutuklama girişimleri hakkında Suudi yetkililerin ses kayıtlarını elde ederek olaydan haberdar olduğu skandalının patlak vermesi, Dışişleri Bakanlığını bunu yalanlamak zorunda bıraktı.
 
Ancak bu tekzib, gerçeği gizleyemez. ABD yönetimi, istihbaratının bu olayın gerçeğini açığa çıkarmasını engellemek için, Suudi Arabistan ile pazarlık masasına oturuyor.
 
Kaynak: Al-Alem
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar