1753459_188.jpg

Gizliden açığa Körfez – İsrail normalleşmesi

Netanyahu'nun konuşmaları ve açıklamalarında, daima Arap – İsrail masasının altına gizlenenleri açığa çıkarmak için bir hazırlık seziyoruz. Son açıklaması da bu bağlamda geldi: “Arap ülkelerinin İsrail ile ilişkileri şimdi gölge altındadır. Bu işbirliğinin aydınlığa çıkacağı günler uzak değildir.” Görünüşe bakılırsa, Netanyahu'nun bahsettiği gün gerçekten uzak değildir.

8 Kasım 2018 Perşembe

İNTİZAR - İsrail ve Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerin normalleşmesi süreci, hız kesmeden ilerliyor. Suudi Arabistan, Katar, Umman Sultanlığı ve Birleşik Arap Emirlikleri, geçtiğimiz günlerde İsrailli heyetleri karşıladı. Bahreyn yönetimi ise kırmızı halı sermek için Netanyahu'yu bekliyor. Bu ziyaretlerin amacı nedir? Arap Körfezi, Camp David ve Oslo'dan sonra İsrail işgali ile yeni bir “antlaşma” yoluna mı giriyor?

Bahreyn liderliği, önümüzdeki günlerde İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun ülkeye ziyarette bulunmasını bekliyor. Bu ziyaret, İsrail medyasında Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın İsrail ile ilişkilerde boykotun sona ermesini ilanı olarak değerlendiriliyor.

Siyonist rejimin “Kanal10” televizyonunun siyasi yorumcusu Barak Ravid daha önce konu hakkında: “Filistinliler ile ilerlemek için her koşul, bir Arap ülkesi ile yakınlaşmayla karşılık bulur. Netanyahu, yakında buluşacağı başka bir Arap liderinden bahsediyor. Ben şahsen bu ülkenin Bahreyn olduğunu düşünüyorum” demişti. Barak Ravin sözlerine şöyle devam etti: “Suudi Arabistan'ın İsrail ile sessizce yürüttüğü her şey, Bahreyn tarafından açıkça yürütülüyor. Bu, Suudi Arabistan'ın İsrail ile birlikte yürüdüğü adımları ilerletiyor.”

Bununla eşzamanlı olarak, Suudi Arabistan Veliaht Prensi geçtiğimiz Perşembe günü Hristiyan Evangelist liderleri ağırladı. Bu görüşmeyi “tarihi adım” olarak servis eden Jerusalem Post gazetesine göre, İsrail'de yaşayan ve Evangelist kehanetlerle ilgili kitaplar yazan Joel Rosenberg ve Kudüs'teki Zion müzesi derneğinin kurucusu olan yazar Mike Evans, Riyad'daki toplantının katılıcıları arasında yer aldı.

İki ay önce Suudi Arabistan Krallığı tarafından aldıkları davetten dolayı duydukları memnuniyeti dile getiren Siyonist heyetin üyeleri şu ifadeleri kullandı: “Kuşkusuz, Ortadoğu'da büyük bir değişimin zamanı geldi. Bundan dolayı biz, Arap liderlerin hedeflerini anlamak ve sorularımızı doğrudan sorabilmek için Arap liderlerin merkezlerinde yüz yüze görüşme fırsatını memnuniyetle karşılıyoruz. Bizler, bu ilişkilerin kurulması ve diyaloğun sürdürülmesi için çalışıyoruz”

Geçtiğimiz hafta İsrailli üç heyet, Arap liderlerini ziyaret etti. Bunların arasında en önemlisi, Netanyahu'nun Umman Sultanlığına düzenlediği ziyaret oldu. Sultan Kâbus bin Said ve ona refakat eden eşi, Başkent Maskat'ta Netanyahu'yu karşıladı. Ortadoğu'nun gündemine oturan ziyaretin ardından Twitter hesabı üzerinden açıklama yapan Netanyahu, toplantıda Ortadoğu'da “barış süreci”ni ilerletmenin yollarının ele alındığını belirtti.

Umman Sultanlığı bununla yetinmeyerek, İsrail ile ilişkiler ve normalleşme hakkında kamuoyu yoklaması yapmak için Maskat'a giden İsrailli bir medya grubunu karşıladı. Siyonist medyasına göre, kimliğini gizlemeyen İsrailli ekip ülkede iyi karşılandı ve birçok insanın konu hakkındaki görüşlerini aldı.

Umman'da Netanyahu'ya eşlik eden bir gazeteci, şu ifadeleri kullandı: “İsrail ve Müslüman dünyası arasındaki bu diplomatik meyvenin arkasında Mossad Başkanı Yossi Kohen yer alıyor. Maskat ziyareti sırasında Netanyahu'ya eşlik eden Kohen, İsrail ile diplomatik ilişkisi bulunmayan ülkeler arasında gizli işbirliğini derinleştiriyor. Aynı zamanda İsrail ile Sünni ülkeler arasındaki bölgesel ittifakı güçlendiriyor. Nitekim bu ittifak, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve birtakım Sünni ülkelerin İran'ın büyümesinden duydukları ağır korku sebebiyle kurulmuştur.”

Gazeteci şöyle devam etti: “Umman ziyareti gibi temasların yanı sıra, geçtiğimiz günlerde Çad'a gizli bir ziyaret düzenleyen ve Azerbaycan ile ilişkiler kuran İsrailli heyetler, buz dağının sadece görünen kısmını temsil ediyor.”

Birleşik Arap Emirlikleri'nde de durum aynı. İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev, İsrailli bir spor heyeti ile birlikte Abu Dabi'de karşılandı. İsrailli “Yediot Ahronot” gazetesi, Regev'den şu sözleri aktardı: “Birleşik Arap Emirlikleri'nde şampiyonalara katılmak, uzun vadeli etkileri olacak ve geleceğe açık tarihi bir karardır.”

BAE, daha önce de İsrail ile spor alanında normalleşmek için bir adım atmıştı. Geçtiğimiz Mayıs ayında, Avrupa'daki Netball şampiyonasında Emirlikli kadınlar takımı ile İsrailli takım arasında maç yapılmıştı.

İsrail ile aleni bir şekilde normalleşme serisi, Katar'ın başkenti Doha'da da devam ediyor. İsrailli spor heyeti aynı hafta Dünya Jimnastik şampiyonasına katılmak için Doha'da karşılandı. Aralarında İsrail işgal Ordusu komutanı da bulunan 8 oyuncu, şampiyonaya katıldı.

Katar, spor faaliyetleri yoluyla İsrail ile ilişkilerini ilk defa geliştirmiyor. Doha daha önce de, dünya şampiyonalarında İsrailli bir takıma ev sahipliği yapmıştı.

Netanyahu'nun konuşmaları ve açıklamalarında, daima Arap – İsrail masasının altına gizlenenleri açığa çıkarmak için bir hazırlık seziyoruz. Son açıklaması da bu bağlamda geldi: “Arap ülkelerinin İsrail ile ilişkileri şimdi gölge altındadır. Bu işbirliğinin aydınlığa çıkacağı günler uzak değildir.” Görünüşe bakılırsa, Netanyahu'nun bahsettiği gün gerçekten uzak değildir.

İsrail medyasına göre, Yahudi liderler “barış süreci”nin ya da en azında Filistin ile İsrail arasındaki müzakerelerin, Arap ülkeleri ile normalleşme sürecini güçlü bir şekilde teşvik edeceğini düşünüyor.

Diğer bir deyişle, bu ziyaretler Körfez ülkelerinin aleni bir normalleşmeye, İsrail ile varılan barışı resmi olarak duyurmaya ve İsrail'i egemen bir devlet olarak tanımaya hazır olduklarını doğruluyor. Bazı uzmanlar ve analistler, bu ziyaretlerin ABD'nin “yüzyılın anlaşması” için gösterdiği çabalarının göstergesi olduğunu söylüyor. Filistin davasının bazı Araplar tarafından sonlandırılmaya çalışıldığı su götürmez bir gerçektir. Bu, bugün imkânsız görünüyor. Zira Dünya, Filistin halkının topraklarını özgürleştirmek konusundaki kararlılığını görmektedir. Gazze'deki geri dönüş yürüyüşleri de bunun en iyi kanıtıdır.

Betül Deyab
Kaynak: el-Meyadin
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar