635541-80363187.jpg

İsrail, Seyyid Nasrallah’a suikast tehdidini gerçekleştirebilir mi?

General Roy Levy, İsrail Ordusuna bağlı bir gazeteye, suikast politikasına geri dönüş ve özellikle de Seyyid Hasan Nasrallah'ın hedeflenmesinin zorunluluğu hakkında bir makale yazdı. Bu durum, Siyonistlerin temennilerini yansıttığı gibi, askeri çevreler ve Siyonist generaller üzerinde hâkim olan endişeyi de yansıtıyor.

28 Kasım 2018 Çarşamba

İNTİZAR - Rus yapımı "S-300" füze savunma sistemlerine sahip olmasından dolayı Suriye'ye havadan saldıramayan, bunun üzerinde Gazze Şeridi'ndeki son savaşında başarı elde edemeyen İsrail'in, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'a suikast düzenleneceğine dair basına bilgi sızdırmak dışında yapacağı bir şey kalmadı. Çünkü İsrail liderliği, Seyyid Nasrallah'ın şehadetinin, Hizbullah ve Direniş Ekseni üzerinde psikolojik bir sarsıntıya yol açacağını düşünüyor.

Lübnan sınırına komşu olan Kuzey cephesinde konuşlanan 100'üncü bölük komutanı General Roy Levy, İsrail Ordusuna bağlı bir gazeteye, suikast politikasına geri dönüş ve özellikle de Seyyid Hasan Nasrallah'ın hedeflenmesinin zorunluluğu hakkında bir makale yazdı. Bu durum, Siyonistlerin temennilerini yansıttığı gibi, askeri çevreler ve Siyonist generaller üzerinde hâkim olan endişeyi de yansıtıyor. Aynı zamanda Hizbullah ve müttefiklerinin gelişmiş füze gücü ve kara kuvvetleri yüzünden Siyonistlerin yaşadığı çekinceleri de gözler önüne seriyor.

Siyonist askeri liderleri ve özellikle yerleşimcilerin uykularını kaçıran Seyyid Nasrallah, Yahudi devleti için adeta bir kâbus haline geldi. Suriye Arap Ordusunun, İsrail ve Amerika tarafından desteklenen silahlı muhalifleri askeri saldırılar ile güney cephesinden çıkarmasının ardından, Golan cephesinin yeniden açılması üzerine stratejik kararların alındığını ifade eden raporların yayınlanması ile, Siyonist cephesindeki bu korkulu rüyalar tam bir kabusa dönüştü.

Bu adım, yani Golan Cephesini kızdırmak, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ilk kez işgali kınayan kararı için ve İsrailli bir petrol şirketinin Amerikalı dev bir petrol şirketten destek alarak petrol araştırmaya başlamasından dolayı ABD'ye karşı yükselen muhalefeti güçlendiriyor.

***

İsraillilerin Seyyid Nasrallah'a karşı suikast planlarından bahsetmesi, yeni bir durum değildir. Siyonistler 1992 yılından, yani eski Hizbullah lideri Şehid Abbas Musavi'nin Güney Lübnan'da bombalı araç suikastına uğrayarak şehit edildiğinden bu yana, zaman zaman bu tarz söylemlerde bulunuyorlar. Bu doğrultudaki girişimleri çeyrek asırdan beri durmaksızın devam ediyor. Bu sebeple şimdi yine aynı girişimde bulunmaları kimse için yeni bir haber değildir.

İsrailli analistler, Hizbullah'ın çeşitli tarzlarda ve boyutlarda, geliştirilmiş 150 bin füzesi ile desteklenen muazzam askeri yeteneği sebebiyle Kuzey cepheyi İsrail'in varlığına karşı en büyük tehdit olarak değerlendiriyor. Aynı zamanda Hizbullah'ın, 2006 yılında en güçlü şekilde somutlaştırdığı karadaki yüksek savaş tecrübesinin yanı sıra, yüksek derecede yıkıcı güce ve hedefi hassas vuruş yeteneğine sahip olması bu tehdidi güçlendiriyor.

Gazze Şeridi'ndeki Filistinli Direniş grupları, Hamas ve el- Cihad hareketleri ile Hizbullah'ın arasındaki güçlü ittifak ilişkisi ve Güney Lübnan ile belki de İran'da gizli kamplarda Filistinli savaşçı grupların eğitilmesi , İsrail askeri kurumları için en büyük endişe kaynağı haline geldi. Bu durum İsrail Ordusunu askeri tatbikatlar düzenlemeye itiyor. Bu tatbikatların sonuncusu, geçtiğimiz pazar günü başladı. İsrailli üst düzey bir yetkilinin Yahudi medyasına aktardığına göre, bir hafta boyunca devam edecek olan tatbikatlar, aynı anda hem kuzey ve hem de güney cephelerinde meydana gelecek olan bir savaşı simule ediyor.

Geçtiğimiz günlerde gasıp İsrail'in Beersheba kenti yakınlarında bir askeri otobüsü yüksek hassasiyet ile hedef alan Kornet füzeleri, Suriye üretimidir. Seyyid Hasan Nasrallah, halka açık yaptığı bir konuşmasında, İsraillilere bu açık mesajı göndermeden önce Hizbullah'ın aylarca bu füzeleri Gazze Şeridi'nde Hamas'a aktardığını söyledi. Bu dosdoğru adamın ağzından çıkan her sözü yerine getirdiği binlerce defa kanıtlanmıştır. Bunu İsrailliler de kabul ediyor.

Seyyid Hasan Nasrallah, kendisine yakın kişiler tarafından öğrendiğimiz üzere, şehadetten asla korkmuyor. Aksine, bunun için sabırsızlanıyor ve bu şehadetin geç bile kaldığını düşünüyor. Aynı zamanda, güvenlik önlemleri ne kadar ileri düzeyde olursa olsun, kaderi engelleyemeyeceğine de inanıyor. Ancak diğer yandan kendisi, etrafındakiler ve güvenlik sorumluları, bu güvenlik önlemlerinin gerekli bir tedbir olduğunu düşünüyorlar.

Seyyid Nasrallah İsraillileri ve onların güvenlik organlarını serseme döndürdü. Bu amaç, planlı ve güvenli bir şekilde harekete geçirildi. Arap ya da Lübnanlı yetkililer ile görüşmeden bir hafta bile geçmeyen Seyyid Nasrallah, Seyyid Salih el-Aruri (Hamas) ve Ziyad en-Nahale (İslami Cihad) gibi Filistin Direnişi liderleri ile sürekli görüşmeler düzenliyor. Aynı zamanda, gazeteciler ile buluşuyor, Şam ile Tahran'ı ziyaret ediyor ve iki ülkenin yetkilileri ile bir araya geliyor. Birçok defa ulusal münasebetler nedeniyle düzenlenen halka açık organizasyonlarda bilfiil yer alarak görüntülenmiştir.

Seyyid Nasrallah ile defalarca televizyon röportajı gerçekleştiren meslektaşım ve yakın dostum Gassan Bin Cido, 2006 yılındaki İsrail saldırıları sırasında Hasan Nasrallah ile bir binanın çatısında görüştüklerini, bir keresinde ise güney banliyölerinde herhangi bir apartman dairesinde bir araya geldiklerini söyledi. Dikkat ederseniz bu görüşmeler, bazıları tarafından öne sürüldüğü gibi yer altında ya da yüksek güvenlik önlemleri alınan mekanlarda gerçekleşmiyor. Farzımuhal öyle olsa bile, bunun nesi yanlış? Arap liderlerinin çoğunluğu aleni ve özgürce hareket ediyor mu? Seyyid Nasrallah düşmandan korkuyor da, onlar halkından mı korkuyor? Aradaki fark çok büyük değil mi?

İsrailli güvenlik organları, Arapların zekalarını ve güvenliklerini deldiği zamanlarda, İsrail Direniş'in sembol isimlerine suikast operasyonları düzenlemek konusunda ilerlemişti. Ancak bugün işler çok değişti. Bu çıkarımımızı doğrulayan çok sayıda kanıt vardır. Geçtiğimiz hafta Han Yunus'ta İsrail tarafından düzenlenen istihbarat operasyonunun başarısızlıkla sonuçlanması, bunun en belirgin örneğidir. Direniş birimlerinden birinin İsrail'in yerleşim bölgelerinin derinliklerinde düzenlediği ve düşmana kurbanlar verdirilen bayrak operasyonu, Gazze Şeridi'nin casus ve ajanlardan temizlenmesi operasyonu ve İsrailliler tarafından yerleştirilen çok sayıda casus organlarının ortaya çıkarılması bu çıkarımımızın kanıtlarından sadece bazılarıdır.

Bu noktada Arap güvenlik organları ve aynı şekilde Batı Şeria'daki Filistin yönetimini bu kapsamın dışında tutuyoruz. Çünkü bu güvenlik organları, işgalciler ile iş birliği haline girdi ve Direniş hakkında birşey öğrenirlerse onlara bilgi veriyorlar. Bu hem utanç verici hem de üzücü bir gerçektir.

***

Hizbullah, köklü kurumları olan ve belki de Ortadoğu'nun en güçlü ordusuna sahip olan bir "devlet" haline geldi. Hizbullah, İsrailliler ve yüzlerce milyar değerinde ekipmanlara sahip olan ordularına karşı caydırıcı güç elde etti. Üstünlük, Seyyid Hasan Nasrallah ve onun yanı sıra güneşten uzak bir şekilde gölgede yaşayan danışmanlarına döndü. Onlar da liderleri gibi üst düzeyde bir tevazu ve sıradan bir hayat yaşıyorlar. Kendisinin, bizlerin, Arapların ve Müslümanların isteklerini gerçekleştirebilmesi, İsraillilerin ve birtakım Arap dostlarının burnunu sürtebilmesi için Allah'tan Seyyid Hasan Nasrallah'a uzun ömürler bahşetmesini temenni ediyoruz.

Bırakın onların rejimleri İsrail ile normalleşsin ve ateşkes imzalasınlar. Spor bakanları ve takımları Araplar tarafından karşılansın. Belki başarısızlık, yolsuzluk ve yenilgi virüsleri onlara da bulaşır. Onurlu Direnişçiler ise, savaş meydanında gerçek zaferler kazanıyorlar. İsrail, 1973 yılından bu yana Direnişe karşı yenilgi ile sonuçlanmayan bir savaşa girmedi. Yakında görecekleri gelecek savaş da bundan farklı olmayacaktır.

Abdulbari Atvan
Kaynak: Ray el-Yevm
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar