90e673b2bfee169a301a9e9835c0aa19_282.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Tel Aviv’e düşen “seçkin” füze, İsrail’in savunma sisteminin çöküşünü gösteriyor

Tel Aviv’e düşen “seçkin” füze, İsrail’in savunma sisteminin çöküşünü gösteriyor

Tartışmasız bu füzeler, İsrail'in gelişmiş radar sistemlerini aşarak hedefine doğru bir şekilde ulaştı. Bu durum, havaalanları, limanlar ve Dimona nükleer tesisleri dahil olmak üzere İsrail'in hava sahasının artık Filistinlilerin önünde açık bir hedef olduğu ve İsrail'in hiçbir altyapısının artık güvende olmadığı anlamına geliyor.

27 Mart 2019 Çarşamba
İNTİZAR - Filistin Direnişi tarafından Gazze'den fırlatılan ve Tel Aviv'in kuzeyinde iki binanın yıkılmasına sebep olan füzenin yarattığı etki, İsrail'in verdiği maddi ya da can kayıpları ile değerlendirilemez. Zira İsrail devleti ve liderleri arasında şok etkisi yaratacak yeni aşamanın başlangıcı olan bu füze saldırısı, ilk olarak “Demir Kubbe”den oluşan İsrail'in caydırıcılık sistemlerinde ciddi bir aşınma olduğunu gösteriyor. Bu saldırı ikinci olarak ise, Filistinlilerin füze cephaneliğinde daha önce görülmemiş olan bu nitelikli gelişme, Filistinlilerin yıkıcı yetenekleri ve hedefi vurma hassasiyetini geliştirmeye dayalı olan üreticiliklerinin bir yansımasıdır.
 
İçinde bulunduğumuz Mart ayı, artık makul olan yeni nesil füzelerin ayı olması bakımından, Arapların tarihine geçecektir.
 
Tartışmasız bu füzeler, İsrail'in gelişmiş radar sistemlerini aşarak hedefine doğru bir şekilde ulaştı. Bu durum, havaalanları, limanlar ve Dimona nükleer tesisleri dahil olmak üzere İsrail'in hava sahasının artık Filistinlilerin önünde açık bir hedef olduğu ve İsrail'in hiçbir altyapısının artık güvende olmadığı anlamına geliyor.
 
***
 
2012 yılında suikasta uğrayan şehid Ahmed el-Cabiri'nin adını taşıyan yeni “Cabiri-80” füzesi, Gazze'nin güneyindeki Refah kentinden fırlatılarak 120 kilometre menzile ulaştı. Saldırı ile ilgili ilk yayınlanan raporların çoğunluğu, saldırının arkasında Kassam Tugaylarına ait füze biriminin yer aldığını doğruluyor. Kassam Tugayları, bunu resmi olarak açıklamasa da, bu eylemin Gazze halkı ile Kassam Tugayları arasında bir uzlaşı sağlayacağı ve Direnişin gölgesi altında birleşeceklerine inanıyoruz.
 
İsrail'in Başbakanı ve aynı zamanda Savunma Bakanı olan Benyamin Netanyahu, saldırıyı “vahşi” olarak tanımladı, misilleme sözü verdi ve Başkan Donald Trump ile görüştükten hemen sonra ABD ziyaretini yarıda kesmeye karar verdi.
 
Güvende olduklarını zanneden İsrailli yerleşimcilerin korku ve endişe seviyesini tırmandıran bu şok dalgası için İsrail'in misilleme yapabileceği birkaç olasılık vardır:
 
Birincisi: Netanyahu, Gazze Şeridi'ne kapsamlı bir saldırı düzenleyerek tekrar işgal edilmesi ve başta Hamas ile İslami Cihad olmak üzere Direniş hareketlerini burada yok etmek için, orduya yeşil ışık verebilir. İsraillilerin Güney Lübnan ve Gazze'den aşağılayıcı bir şekilde geri çekilmesi göz önüne alındığında, bu ihtimal çok uzak gibi görünüyor.
 
İkincisi: Netanyahu, alışılagelmiş olan misilleme yöntemlerine başvurabilir. Yani, Gazze Şeridi'ne yönelik yoğun saldırlar düzenleyerek, olabilecek en büyük maddi kayıplar verdirirken, misilleme olasılığından çekindiğinden dolayı en az can kaybı verdirecek saldırılar düzenleyebilir. Bunun yanı sıra Siyonist lider, sadık dostu Mısır'dan arabuluculuk için yardım isteyebilir.
 
Üçüncüsü: Son olarak işgalci İsrail, Mısır'ın arabuluculuğu ile sağlanan ateşkes anlaşmasının ardından, son zamanlarda ara verdiği “Direniş liderlerine suikast” politikasını tekrar harekete geçirebilir.
 
Netanyahu'nun, İsrail seçimlerinden iki hafta önce bir savaş istemediği kuşku götürmez. Ancak, bu seçimlerden dolayı girdiği güçlü rekabet, kendisine başka seçenek bırakmayabilir.
 
Aksi takdirde, sadece Gazze'nin füzeleri değil, Batı Şeria'da düzenlenen bireysel operasyonların da temsil ettiği ve hızla yükselen Direniş karşısında, zayıf ve korkak bir lider olarak görünecektir.
 
Cevap ne olursa olsun bu füzeler Netanyahu, Trump ve arkalarındaki Yahudi lobisinin, Golan Tepelerinin işgaline “meşruiyet” kazandırılması için düzenlenen kutlamaları mahvetti. Füze saldırısı aynı zamanda, İslam Arap iradesinin, Direniş seçeneğine ve dolayısıyla yüzyılın anlaşmasını bozguna uğratma seçeneğine güçlü bir şekilde geri döndüğünü gösterdi. Bu seçenek, bazı Arap ülkelerinin normalleşmesinin ardından Arapları stratejik müttefik olarak gören ve Arapları tam anlamıyla avucunun içine aldığını zanneden İsrail liderlerinin en çok korktuğu seçeneklerin başında geliyor.
 
İsrail'in derinliklerine 500 füze ile bomba fırlatılmasından 48 saat sonra, Gazze Şeridi'ndeki savaşın son turunu durdurması için Mısır lideri Abdulfettah Sisi'ye koşan Netanyahu, bu savaştan da en büyük kaybeden olarak çıkabilir. Çünkü Direniş hareketleri, daha büyük bir güçle cevap verecektir. Nitekim Tel Aviv'i vuran füze, gelecek aşama için bir uyarı mesajı olarak kabul edilmelidir.
 
***
 
Filistin halkının önünde iki seçenek vardır: Açlıktan ölmek, ya da şehit olarak ölmek. İkinci seçeneğin hiç tereddüt etmeden kabul edileceğini biliyoruz.
 
İsrailliler, bazı Arap hükümetlerin de desteği ile milyonlarca Filistinlilerin üzerine her türlü aşağılama ve horlamanın eşlik ettiği bir açlık kuşatması uyguluyor ve bu halkı pirinç ve ekinle vuracaklarını zannediyorlar. Ancak onlar en az yüz yıldır mücadeleyi ve savaşı terk etmeyen Filistin halkını hala tanımıyorlar.
 
Tel Aviv'e fırlatılan füze, ardından gelecek yağlı yemekler için bir başlangıç tabağı olabilir. Belki de milyonlarca İsrailliyi güvenli sığınaklara itebilir. Bu başlı başına zaferin dörtte üçüdür. Tüm bunlardan daha da önemlisi, füze cevabı Suriyeli, Lübnanlı ve İranlı diğer tarafları da kendilerini hedefleyen düşmanlara karşı misilleme cevabı vermeye teşvik edecektir.
 
Gazze ve Batı Şeria, işgale direnmek için birbirlerini tamamlayarak sıcak bir şekilde kucaklaşıyor ve tek bir zeminde buluşuyorlar. Bu zemin, İsrail işgalini hem maddi hem de can kaybı açısından daha zorlu hale getiriyor.
 
Abdulbari Atvan
Kaynka: Ray el-Yevm
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar