İNTİZAR - Bugünlerde Yahudi medyasını ve Ortadoğu bölgesindeki siyasi-askeri gelişmeler üzerine kaleme alınan analizleri takip edenler, Siyonistler tarafından iki kilit nokta üzerinde durulduğunu görecektir:
Birincisi: Benyamin Netanyahu kendisine yöneltilen yolsuzluk ve ihanet suçlamalarından sonra, kartları tekrar karmak için bölgede bir savaşın fitilini ateşlemeye yönelmiş olabilir. Yaralı bir kaplan gibi her yöne saldıran Netanyahu, hala yönetimin zirvesinde oturuyor ve belki aylarca oturmaya devam edecek.
İkincisi: Mossaad'ın çok sayıda ajan yerleştirmeyi başardığı Filistin'de, Lübnan'da, Irak'ta ve hatta Tahran'da, Direniş'in önde gelen isimlerine karşı suikast politikasına yeniden geri dönüldü. Netanyahu'nun seçim mitingi yaptığı sırada bulunduğu Ashdod kentine füze fırlatarak, gülünç bir şekilde oradan kaçmasına yol açan Beha Ebu'l Ata'ya düzenlenen suikastın, Netanyahu'nun emriyle İsrail iç güvenlik organı tarafından yürütüldüğü öğrenildi.
İsrail'in öngörülen suikast eylemlerinin iki hedefi vardı. Birincisi, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü lideri General Kasım Süleymani'dir. Süleymani'nin, işgal altındaki Golan tepelerinin doğu tarafında cephe açma planı çerçevesinde, Golan tepelerine fırlatılan dört füzenin arkasındaki isim olduğu biliniyor. Lübnan'daki Direniş gruplarına, Gazze Şeridi'ne, Irak'ta Haşdi Şabi güçlerine ve Yemen'de Ensarullah'a hassas füzeler ve gelişmiş askeri teknoloji kaçıran kişi de yine Süleymani'dir.
İkinci hedef ise, askeri lideri olan Ebu'l Ata'nın şehadetine intikam olarak Gazze'den misilleme füzesi fırlatılması emri veren İslami Cihad Genel Sekreteri Seyyid Ziyad En-Nahale'dir. Bu cevap, işgal devletinin yarısını felce uğrattı. Bir milyondan fazla öğrencinin korkudan dolayı okullara gidemediği için eğitimin aksamasına neden oldu.
General Süleymani, çok sayıda başarısız suikast girişimine maruz kaldı. Hala tüm cephelerde hareket ediyor. Seyyid Ziyad En-Nahale ise, İsrail'in bu gibi tehditlerini umursamıyor. İslami Cihad Hareketinin, Filistin'in derinliklerinden verdiği füze cevabının tırmandığı sırada, El-Meyadin televizyon kanalına verdiği son demeçte, cesurca bu füzelerin bir proje olduğu, şehadeti her an beklediğini ve İsrail'in tehditlerinden asla korkmadığını söyledi. Röportaj için kanal geldiği sırada büyük tehlike olmasına rağmen hava yoluyla doğrudan geldi.
Suikast politikasına başvurulması, Direniş Ekseni'nin büyümesinden kaynaklı korku ve endişe halini yansıtıyor. İsrail liderliği, İran ya da askeri kolları ile doğrudan bir askeri çatışmadan korkuyor. Ancak bu yeni gelişme, yani suikast politikasına dönüş, bu savaşı alevlendirebilir.
İsrail güvenlik organının Direniş liderlerini hedefleyen suikast eylemlerinin çoğu, çok ağır sonuçlar getirdi. 1995 yılında Hamas liderlerinden Şehid Yahya Ayaş suikastı, Kudüs, Hadera ve Tel Aviv'de 100'den fazla İsraillinin ölümü ve yaralanmasına yol açan dört misilleme operasyonuna yol açtı. Yine 1995 yılında düzenlenen şehid Şikaki suikastı, İslami Cihad hareketinin büyüyerek gelişmesine ve Gazze'de muazzam bir füze gücüne dönüşmesine yol açtı.
1992 yılında düzenlenen şehid Abbas Musavi suikastı ise, İsrail güçlerinin güvenlik kordonundan yenilgiyle çıkmasını sağlayan direnişi yöneten Seyyid Hasan Nasarallah'ın ilerlemesi için zemin hazırladı. Nasrallah, 2006 yılında düzenlenen Temmuz savaşında İsrail ordusunu en büyük hezimetine uğrattı ve Hizbullah'ın teknolojik füzeler ile İHA'lara sahip olmasına sebep oldu.
Netanyahu'nun hapse gitmeden önce kendini kahraman olarak pazarlamak için yeni bir ahmaklık yapması olasıdır. Ancak böyle bir seçenek Yahudi devleti için felaket sonuçlar doğuracak büyük bir kumardır.
Kaynak: Raialyoum
Çeviri: Merve Soydaş