D5B378AC-C73E-4846-97C8-8065B5755BC4_cx0_cy5_cw0_w1200_r1.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Suriye savaşının onuncu yılında, savaşın külleri altında tutuşan ekonomi ateşi

Suriye savaşının onuncu yılında, savaşın külleri altında tutuşan ekonomi ateşi

Şam yönetimi, Suriye'nin egemenliği ve yeteneklerini yıkmaya çalışan üçlü bir çatışmayı yönetmek için bu uzun yol boyunca bölgesel ve uluslararası iletişim kanallarını güçlendirmeye çalışıyor. Bu sebeple Arap elçiliklerinin Şam'da kapılarını yeniden açtığı ve güvenlik ile siyasi yetkililerin, -resmi ilişkilerde geniş ve duyurulmuş bir dönüşüm olmaksızın- tekrar burayı ziyaret ettiklerini görüyoruz

23 Mart 2020 Pazartesi

İNTİZAR - Suriye savaşı 9 yılını geride bırakırken, arkasında bıraktığı kayıp verilen kurbanların faturasını kapatamadan ve savaşı durduramadan ilk on yılını tamamlayacak gibi görünüyor.

Suriye'de ya da yurt dışında yaşayan Suriyelilerin kaygısında, bu yıl da hiçbir şey değişmedi. Sadece savaşın yaşı artık yıllar değil on yıllarla hesaplanıyor. Ağırlığı ise, bunun sorumluluğunu taşıyanlarla, savaşın dayattığı kişilere karşı etkileri ters orantıdadır. Sahadaki ateşi körükleyen ve ihtiyaca göre ülkenin ve halkın karşılaştığı siyasi, askeri ve ekonomik zorluklar da, müzakere masasının tozunu süpüren uluslararası ve bölgesel hesaplarda kilometre taşı haline geldi. Anayasa Komitesinin ve diğerlerinin bugün girdiği savaşlar, cezaları ve tartışmaları doğru ya da yanlış olsun bu hesaplara göre ölçülür.

Savaşın dokuzuncu yılının sona ermesi, kuzey sınırındaki bölgenin geleceği hakkında soru işaretleri oluşturan yeni savaşlar ve endişeli bir ateşkesi beraberinde getirdi. Bu bölgelerin Şam yönetimine geri dönüşü, ipleri sınır dışında dolanmış olan uluslararası çekişmelerle dolu bombalı bir yol haline geldi. Şam yönetimi, Suriye'nin egemenliği ve yeteneklerini yıkmaya çalışan üçlü bir çatışmayı yönetmek için bu uzun yol boyunca bölgesel ve uluslararası iletişim kanallarını güçlendirmeye çalışıyor. Bundan dolayı Arap elçiliklerinin Şam'da kapılarını yeniden açtığı ve güvenlik ile siyasi yetkililerin, -resmi ilişkilerde geniş ve duyurulmuş bir dönüşüm olmaksızın- tekrar burayı ziyaret ettiklerini görüyoruz.

Suriye'deki askeri – siyasi zorlukların onuncu yılında, tüm bu karmaşık çabaların çözümü için üç sorunun çözülmesi gerekiyor. Bunlarda biri sahadaki dönüşümdür. Kuzey'de Türkiye'nin savaşı ve Heyeti Tahrir eş-Şam gibi örgütlere açtığı koruma şemsiyesi Suriye yönetimi için krizi daha da karmaşık hale getiriyor. Doğudaki Amerikan işgali de petrol ve özerk yönetim otoritesi içindir. Üçüncü sorun ise, İsrail'in tekrarlanana saldırılarıdır. Bu saldırılar, General Kasım Süleymani suikastı ve daha sonra İran'ın Irak'ta verdiği cevabın ardından gelen hızlı gelişmelerin taşıdığı Amerika-İran çatışmasından ayrı tutulmaz.

Kuzey'de Suriye ve Türk ordusunun doğrudan bir savaşa girmesine rağmen, gelen veriler müzakere kanallarının sahadaki tırmanmanın ve hedeflerinin belirlenmesinde aşamalı da olsa en yüksek söz sahibi olacağını gösteriyor. Özellikle Amerikan tarafı Şam'a karşı dengelerin değiştirilmesinde temel bir rol oynadığı sürece, çalışılmış sınırlar kapsamında Ankara'ya desteğini ciro ediyor. Çünkü Türkiye ve Amerika'nın aldığı bölgelerin, Suriye ile müzakere masasında Şam ve müttefiklerine savaş sonrası Suriye'deki stratejik kazanımlar için baskı yapmayı sağlayacak büyük bir siyasi ağırlığı olacaktır.

Şam, ana hedefinin Suriye topraklarının tamamını geri almak olduğunu ve bunu ister meydanda ister müzakere masasında gerçekleştireceğini vurguluyor. Bununla birlikte, Suriye'nin en önemli müttefiklerinden biri olan Moskova'nın seçenekleri, “istikrar” sağlayacak çözümlere yöneliktir. Bu, Rusların Türklerle kuzey dosyasını yönetmesinde açıkça görülüyor. Amerikalıların olduğu doğu bölgesinde ise, Suriye hükumeti özerk yönetim ile müzakerlerde ilerleme sağlamaya ve Amerika'nın buradaki varlığına meydan okuyan halk direnişini harekete geçirmeye çalışıyor. İki yol da, Suriye dosyasını aşan hesaplarla bağlantılı olarak, İran ve Rus müttefiklerin pozisyonlarına ilişkin taşıdığı karmaşıklık nedeniyle Amerikan güçleri ile doğrudan savaş olasılığını dışlıyor.

Geçtiğimiz yıl, Irak örneğinden farklı olarak İran ve ABD arasındaki doğrudan çatışmalar, Suriye'yi etkisiz hale getirmek açısından önemli sinyaller taşıyordu. Buna istisna olarak, İsrail'in Suriye'ye tekrarladığı saldırıları İran'ın varlığı ile savaş bahanesi altında yürütüldü. Bu saldırılar, Türkiye ve Amerika'nın, Suriye ile müttefiklerine baskı yapmak üzerindeki rolünü tamamlıyordu. Düşman İsrail, bir yanan Suriye'nin hava savunma faaliyetlerini, diğer yandan Rusya'nın diplomatik faaliyetleri ile sınırlı olan geniş hava saldırıları pahasına suikast operasyonlarını harekete geçirmeye dayanıyordu.

Yukarıda yazdıklarımızın çatışma ve kurallarının çizgilerini açık bir savaştan uzak bir şekilde belirlemesi muhtemeldir. Böylelikle işgal altındaki bölgelerin kontrolünün geri alınması meselesi, karşılaştığı uzun engellemeler ve tökezlemelere rağmen “siyasi çözüm” dosyasını açmak zorunda bırakacak uluslararası anlaşmalara rehin olacaktır.

Ekonomi “turu”

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, başta Suriye dosyası olmak üzere çeşitli dosyalarda ekonomik yaptırım silahına sarıldı. Geçen yıl, Suriye ekonomisini darboğaza sokan, Suriye lirasının değerini düşüren ve Suriyelileri aylarca yakıt ve elektrik gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakan bir dizi geniş yaptırımlar, Sezar yasasının kabul edilmesi ile doruk noktasına ulaştı.

Amerikalı çok sayıda araştırma merkezi tarafından sunulan bildiriler, Suriye'nin yaşadığı ekonomik krizin özellikle Suriye lirasının değerinin düşmesinin, Amerika'nın Suriye'deki rolünü ve askeri kuralları yeniden inşa etmek için bir fırsat olduğuna ve bu durumun doğudaki sınırlı askeri varlığını daha etkili hale getirebileceğine işaret ediyor.

Kuşkusuz, Sezar yasası Suriye ekonomisi ve Şam ile işbirliği yapan taraflar üzerinde büyük izler bırakmıştır. Özellikle de Merkez Bankasının ticaret yapan iş adamlarına sunduğu ithalat finansının durdurulması önemli sıkıntılar oluşturmuştur. Bu uygulamalar yüzünden beklenen para değerindeki düşüşün yanı sıra, temel malzemelerin ithalatının da sınırlı sayıda tüccara verilmesi, Suriyelilerin yaşam standartlarını derinden etkileyen Sezar yasasına tuz biber ekti.

Tüm bunlar, özellikle yaşam koşulları ve temel hizmetlerin sağlanması açısından gelecek yıllarda Suriye hükumeti ve vatandaşlar üzerindeki baskının artmasına yol açacaktır. Kamu sektöründe görevli olan çalışanların maaşlarının finanse edilmesini sağlamak bile nispeten istikrar unsuru olarak sayılırken bu durum daha düşük yaşam standardı tehlikesini etkisiz kılmıyor.

İnsani bir ateşkes yok

Dokuz yıllık savaşın kayıpları ve kurbanların tahmini rakamı, siyasi gelişmeler hakkında söylenecek her şeyi çok önemsiz kılıyor. Bu bağlamda politika ancak kayıpların sayacını yukarı çekmekte önemli rol oynadı. Bu yıllar içerisinde ölenlerin sayısı, resmi olmayan tahminlere göre 300 bini aşıyor. Savaşta yaralanan ya da sakat kalanların ise sayısı tahmin bile edilemiyor. Geçen aralık ayından bu yana, ülkenin kuzey batısında 900'den fazla insan ikamet ettikleri bölgeleri terk etmek zorunda kaldı. Bu 900 kişi de, ülke içinde yerlerinden edilmiş olan 6 milyon göçmene ve ülke dışına çıkmak zorunda kalan 5 milyon sığınmacıdan oluşan kervana eklendi.

Uluslararası insani yardım kuruluşları, yabancı ülkelere sığınan Suriyeli mültecilerin dışında 12 milyon Suriyelinin insani yardıma ihtiyacı olduğunu tahmin ediyor. Bu rakamların da ötesinde son yıllardaki tutuklu, kaçırılmış ve kayıplara karışan insanların sayısı tahmin bile edilemiyor.

Kaynak: El-Akhbar
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar