47924-cats.jpg

İsrail’in Ürdün Vadisi’ni ilhakı ne anlama geliyor?

Netanyahu'nun vaatlerini uygulaması ve Ürdün Vadisi'ni İsrail'e ilhak edeceğini açıklaması, sadece Filistin devleti fikrini ortadan kaldırmak anlamına geliyor. Çünkü Ürdün Vadisi, bu ülkenin barış anlaşması gereğince kurulması gereken doğu sınırını temsil ediyor. Aynı şekilde Filistin yönetiminin merkezi olarak kabul edilen Eriha şehri de İsrail'in eline geçecektir.

23 Mayıs 2020 Cumartesi

İNTİZAR - İsrail liderliğinin Batı Şeria'nın bir kısmını ve özellikle Ölü Deniz'in kuzeyinde bulunan Ürdün Vadisini ilhak etmek üzere verdiği tarih, yani Temmuz ayı yaklaşırken, olayların da zirveye yaklaştığını görüyoruz. Siyonistlerin bu kadim projesi, geçtiğimiz Eylül ayında yeniden konuşulmaya başlandı. Siyonist Başbakan Benyamin Netanyahu parlamento seçimlerini kazanması durumunda bu projeleri uygulamaya geçireceğini vaat etti.

Amerikan yönetimi ve aşırı sağcıların koruması altında olan Netanyahu, İki hafta önce bu konuyu ciddi bir şekilde gündeme getirmeye başladı. Ancak buna karşın yeni işgalin gündeme taşınması, Ürdün Karlı 2. Abdullah'ın öfkesine yol açtı. Kral Siyonistleri bu işin ilerlemesinin Ürün ve Haşimi Krallığı ile büyük bir çatışmaya yol açacağı uyarısında bulundu.

Böyle bir adımın atılması ne anlama geliyor ve sonuçları ne olur?

Birincisi: İsrail'in bu yeni adımı uygulaması durumunda, İsrail-Ürdün ilişkilerinde karışıklık meydana gelecektir. Ürdün'ün kararlarının geçmiştekinden daha cesur olduğunu görüyoruz. Özellikle de Ürdün halkı ve liderliği bu adımdan en çok etkilenen taraf olacaktır. İsrail rejimi ise, bu durumu iyi biliyor ancak güvendiği bir şey var ki o da ABD Başkanı Donald Trump'ın korumasıdır. Trump, özellikle Korona krizini yönetmek konusundaki fiyaskosu ve ekonomik başarısızlığının ardından, gelecek seçimlerde kazanabilmek için Siyonist lobinin sevgisinin kazanmak istiyor.

İkincisi: Başta Körfez olmak üzere Arap ülkeleri İsrail'in bu adımı karşısında sessizliğini korudu. Özellikle son dönemlerde Körfez ülkelerinin Ürdün'ü nasıl terk ettiği ve yalnız bıraktığı konusunu irdelemeye başlayan İsrail, Filistin davasını tasfiye etmeyi planlayan ve Ürdün'ün ulusal kimliğini elinden alacak olan Yüzyılın Anlaşması'nı açıklarken, Körfez ülkeleri yine tek kelime etmedi.

Üçüncüsü: Ürdün, bunu İsrail ile barış, güvenlik ve politik anlaşmalarla bağladı. İsrail'in, Ürdün Vadisi'ni ilhak etmesi durumunda bu anlaşmalar dondurulacak ve ileri aşamalarda iptal edilecektir. İsrail radyosuna göre Ürdün de bununla tehdit ediyor. Eğer İsrail Ürdün Vadisi'ni ve Ölü Deniz'in kuzeyini ilhak ederse, Amman yönetimi de İsrail ile bazı barış anlaşmalarını tamamıyla iptal etmese de donduracaktır.

Ürdün'ün Siyonist rejime yönelik politikaları son zamanlarda ciddi anlamda değişti. Bakura ve El-Gamr topraklarının 25 yıllığına İsrail'e kiralandıktan sonra geri alınması bunun en iyi örneğidir. İsrail vaatlerini uygulamaya devam ederse Ürdün bu adımları daha cesur bir şekilde atacaktır. Belki de Ürdün işgal edilmiş Filistin sınırında bir Direniş cephesi açabilir.

Dördüncüsü: Filistin cephesine gelirsek, Mahmud Abbas yönetiminin İsrail karşısında önemli bir adım atacağını düşünmüyoruz. Ürdün Vadisi'nin ilhakı ile birlikte Filistin yönetiminin rolü ve konumunun da iptal edileceğini ve aynı şekilde iki devletli çözüm projesinin kapısını kapatacağını biliyoruz. Ürdün Vadisi'nin ilhakı durumunda binlerce Filistinliyi göçmek zorunda bırakacak Siyonist düşman karşısında, Filistinlilerin yeniden intifada ve direnişten başka seçeneği olmayacaktır. Bu durum, Ürdün'ü elinden geldiğince Direnişi desteklemeye itecektir. Tüm olasılıklar karşısında kapı açıktır ve Siyonistler şu andan itibaren Ürdün sınırı açısından güven altında değillerdir.

Beşincisi: Ürdün, Filistinlilerin yeniden göç etmesinden endişe duyuyor, çünkü yeni proje bu temele dayanıyor. Tüm bu Filistinliler Ürdün'e yerleştirilmek için Filistin topraklarına gidecektir. Bu durum, Ürdün'e yeni bir yük olacak ve ulusal güvenliğini tehdit edecektir. Ürdünlüler, Ürdün Vadisi'nin ilhak edilmesi durumunda bir milyondan fazla İsraillinin buradaki Filistinlilerin yerini alacağı uyarısında bulunuyor. Bu yeni durum, Filistinlileri coğrafi bir darboğaza itecek ve Ürdün'e göç etmeye zorlayacaktır.

Ürdün, Filistinlilerin yerleştirilmesine karşı çıkıyor ve Ürdün devletinin kendi çıkarları ile uyum sağlamayan planların bir parçası olmayacağını vurgulayan açıklamalar yapıyor: “Sınır çizmeyeceğiz ve hiç kimseye vatandaşlık vermeyeceğiz. Bizim sözlerimiz ve eylemlerimiz sabittir. Ürdün vadisinin ilhak edilmesini tanımayacağız.” Kaynaklar, Amman'ın bu pozisyonunu değiştirmesi için sürekli baskı altında olduğunu ve önümüzdeki aşamalarda bu baskıda artışın beklendiğini söylüyor.

Altıncısı: Eğer bir çatışma meydana gelirse, Ürdün işgal devleti için çok sayıda ve acı verici seçeneklere sahiptir. Bunlardan en önemlisi, sivil düzeydedir. Arap Vadisi anlaşmasının iptal edilmesi ve bu anlaşmanın doğurduğu normalleşmenin, güvenlik koordinasyonu ile ekonomik işbirliği ortadan kalkacaktır.

İsrail'in bu adımı Filistin ekonomisini İsraillilere bağımlı hale getirecek ve ikili ticareti engelleyecektir. Toplumsal düzeyde ise, bu ilhak Filistin ve Ürdün'deki aileler arasındaki sosyal iletişimi kesecektir.

Yedincisi: Netanyahu'nun vaatlerini uygulaması ve Ürdün Vadisi'ni İsrail'e ilhak edeceğini açıklaması, sadece Filistin devleti fikrini ortadan kaldırmak anlamına geliyor. Çünkü Ürdün Vadisi, bu ülkenin barış anlaşması gereğince kurulması gereken doğu sınırını temsil ediyor. Aynı şekilde Filistin yönetiminin merkezi olarak kabul edilen Eriha şehri de İsrail'in eline geçecektir. Batı Şeria'nın üçte birini temsil eden bu bölgenin ve diğer yerleşim yerlerinin ilhakıyla birlikte, gelecekte herhangi bir Filistin devletinin “İsrail” içerisinde izole edilmiş bir kesim olmaktan başka çaresi kalmayacaktır.

İsrail ile Filistin arasındaki çatışmanın siyasi çözümünü ortadan kaldıracak ve bu çatışmayı yeni bir aşamaya taşıyacak olan bu önerinin, doğası ve sonuçlarını kimse tahmin edemez.

1967 yılından bu yana, peş peşe gelen İsrail hükumetleri istisnasız bir şekilde Ürdün Vadisi'ni İsrail'in güvenliği ve ekonomisi için hayati önem sahibi bölgeler arasında kabul etti ve bu hükumetler işgalin ilk gününden beri Ürdün Vadisi'ni Yahudileştirmek için çeşitli planlar oluşturdular. Bu planlar kapsamında Ürdün ile sınırdan 1-5 km derinlikteki bölge izole edildi ve dolayısıyla binlerce Filistinli nehrin doğusuna doğru taşınmak zorunda kaldı.

İsrail ayrıca Ürdün ile sınır tellerine bitişik binlerce dönüm tarım alanına ve yeşil hat denen bölgeye güvenlik bahanesiyle el koydu. Binlerce Filistinli ailenin tek mülkü ve geçim kaynağı olan topraklar, yerleşimcilerin tarım ve güvenlik alanındaki çıkarları doğrultusunda izole etti.

Daha da önemlisi İsrail işgalin başından bu yana, Ürdün nehri ve yer altı kaynakları gibi su kaynaklarını kontrol ediyor.

Kaynak: Alwaght
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar