hizbullah-siyonizm.jpg

Kurtuluş yolunda Direnişin askeri aklı

“Suriye'deki terör savaşında üstünlük sağlayarak kendini gösteren yeni askeri aklın başlığı, düşmanı yeni bir savaştan caydıran askeri akıldır. Bu akıl, düşmana gelecek savaşta ordusunu tamamen yok etmeyi vaat ediyor.”

4 Haziran 2020 Perşembe

İNTİZAR - 1999 yılı Haziran ayının başlarında, İsrailli ajanlar ve milis unsurlarının tamamının Lübnan'ın Cizan kenti ve Sayda'nın doğusundaki köylerden çıktığı açıklandı. Düşman ajanları seneler boyunca burada sert darbeler aldı. İsrail işgal güçleri için ele geçirilmiş sabit bir noktanın olmayışı da bu darbelere eşlik etti. Düşman hamleleriyle adım adım bir saha ve politika deneyimi yaşamaya çalıştı. Daha sonra Amerikan yönetimi, sınır bölgesindeki Direnişin yayılmasını önleme olasılığını doğrulamayı amaçlayan bir çözüm sağlamak için Beyrut'taki hükümet ile temasa geçti.

Direnişin elindeki saha göstergeleri, düşmanın uzun süre dayanamayacağına işaret ediyordu. Ancak hesaplar sadece sahadaki durumla nasıl başa çıkılacağı ile sınırlı değildi. Direnişin gündemini özel bir değişime uğratmadan adım atmak için siyasi yansımaları içermeyi de amaçlıyordu.

Cizan'dan çekilme hamlesi, düşmanın ajan ve subayları ile birlikte çabaları hakkındaki güvenlik bilgileriyle kesişmeye başladığı için gerçekleşti. Bu durum Direniş liderlerinin, düşman işgal edilmiş bölgeden çekilmeyi planlarken, milis unsurlarının ise sınır şeridinde kalacağına dair açık bir tahmin yürütmesini sağlıyordu. Ayrıca onlara siyasi, askeri ve maddi destek sağlayarak, sınır tellerinde düşmana güvenlik hizmetleri sağlayacak bir “güvenlik kordonu” oluşturmaya izin veriyor.

Tüm bunlar, Direnişi şehid İmad Muğniye tarafından denetlenecek örgütsel ve alan liderliği servisi oluşturmaya götürdü. Bu servisin görevi, düşmanın Lahad ordusunun bölgede kalmasına yönelik projelerini, bu milisleri parçalama operasyonu yoluyla sekteye uğratılmasıydı. Bu hedefe ulaşmak için benimsenen genel strateji “Daha fazla korku daha az kan” ifadesiyle özetlendi. Bu, liderlerinin yüklenmesi gereken ceza bedelinin sıradan Lahad ordusu unsurları tarafından ödenmek zorunda bırakmadan, tırmandırıcı bir yönelim kararı verilen saha operasyonları için psikolojik ve medya savaşlarına yoğunlaştırılması anlamına geliyordu.

Uygulamada bu strateji en önemli askeri bölgelere ses getirecek operasyonlar düzenledikten sonra, üst düzey ajanları ve ailelerini temiz bir şekilde tasfiye etme operasyonlarını hedefliyordu. Tasfiye edilen ajanların geri dönmesini engellemek için, binlerce ton patlayıcı taşıyan kamyonlar aracılığıyla bu bölgelere dev bombalı operasyonlar düzenlendi. Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın halka açık konuşmalarında kullandığı ajanlara kaşı tehdit çıtasını yükselten yeni hitabeti ile birlikte halka sunulmak için operasyonların fotoğraflanmasına karar verildi.

Acizlik, yenilgiye doğru açılan bir kapıdır

Direnişin askeri liderliğinin geleneklerinde, geri çekilme kararını uygulamak için doğru siyasi ana güvenmek mümkün değildir. Çünkü bu karar, kimin verdiği ile ilgili siyasi koşullara geri dönüyor. Cihad liderlerinin zihniyetinde, 2000 yılının Mayıs ayında yaşananları anlamak için en az 18 yaşında olan bir bağlamın gözle görülmesi gerekiyor. Bu bağlam, 2000 yılı sonrası sadece Lübnan'da değil aynı zamanda Filistin içerisinde yaşananların sonuçlarına doğrudan uzanmaktadır. 2006 yılında Lübnan'da ve daha sonra Filistin'de neler yaşandığının cevabı burada gizlidir. O zaman yaşananlar, Direnişin üst düzey bir cihad liderinin ifadeleriyle dile getirilmiştir:

“Suriye'deki terör savaşında üstünlük sağlayarak kendini gösteren yeni askeri aklın başlığı, düşmanı yeni bir savaştan caydıran askeri akıldır. Bu akıl, düşmana gelecek savaşta ordusunu tamamen yok etmeyi vaat ediyor.”

1999 yılında, herkes düşmanın yönettiği bir çekilme tarihine yakın bir çözüme doğru yöneldi. Direnişe göre, “Göstergeler artık sadece gözlemden ibaret değildi, üst düzeyli insanlar savaşı devam ettiremeyeceklerini itiraf ettiler. Düşman ile yaşadığımız günlük sürtüşmeler ve temaslar, düşmanın Lübnan'dan kesin bir çıkış kararı aldığına bizim ve onların inanmasını sağladı.”

Cihad komutanı, işgal güçleri ve ajanlarına karşı girilen savaşı yönetmek için özel bir strateji geliştirilen işgalin ilk günlerini şöyle ifade etti:

“Düşmanı tükenişe götürecek ve askerlerini koruma yeteneğini bozguna uğratacak olan çete savaşları bağlamında ufuk bizim önümüzde açıktı. Dolayısıyla, burada kalmaya yönelik çabaları engellendikten sonra, onları kaçış kararına itiyordu. Savaşçılar her gün daha fazla ilerliyordu. Son yıllardaki isteklerinin boyutu tahmin edilenden çok daha büyüktü. Savaş birimleri Direniş liderliğinin daima çalışma programını geliştirmeye ihtiyacı olduğunu hissediyordu.”

“Bu durum, geleneksel çete savaşlarıyla ilgili değildi.” İslami Direnişte askeri operasyon için liderler heyeti kurulması düşüncesi, düşmanı tanımaya dayanan kriterlerden oluşuyor:

“İnsan yapıları ve askeri özellikleri.” Eğer geleneksel eylem, düşmanın güçlü ve zayıf noktaları üzerine çalışmayı gerektiriyorsa, direnişin askeri zihniyetinin ana fikri ise yeni fikirler türetmekti. Yani savaş daima yeni bir şeyler keşfetmeye ihtiyaç duyar, çünkü birikimler fark yaratacaktır.

Cihad lideri şöyle söylüyor:

“Bizler adeta bir boks karşılaşması içindeydik. Ölümcül bir darbe ile kazanmak mümkün değil, aksine düşmanı tüketecek bir strateji ile çalışmak gerekiyordu. Eğer zayıf noktaları bilirseniz, onu zayıflatarak düşürmek için hiç durmadan art arda darbeler ile bu zayıf noktaya odaklanabilirsiniz.”

Direnişin cihad komutanı o günlere dair şu sözleri ekledi:

“Çekilme anına tarih vermek hakkında bir düşünce, işgal dönemi boyunca Direnişin eylemlerine eşlik eden operasyonlarla bağlantılı olmalıdır. Bizler ağır yıkım ekipmanları taşıyan işçiler gibiydik. Düşmanın dayandığı duvarın merkezi noktalarına her gün darbe indiriyorduk. 2000 yılının baharında da bu duvarın çökmesine sebep olan son darbe indirildi.”

Cihad komutanı günlük çalışma mekanizmalarını şöyle özetledi:

“Gerçek şu ki, etkili ve odaklanmış bir şekilde uzun süre devam eden çalışmaların birikimi, herkesten önce düşman liderliğinin işgali sürdürmesi için gerekli olan her şeyi devirmeyi başardı. Bize özel çalışma programımız, düşmanın askerlerini ya da ajanlarını koruması için her türlü aracıyı kullanmasını engellemeye odakladı. Düşmanın bizim vurmadığımız hiçbir hareket alanı kalmadı. Düşman alternatif seçeneklere ve yanıltıcı yeteneklerine başvurana kadar tekrar tekrar vurduk.”

Direnişin askeri aklına göre, hiç durmaksızın çalışmak gerekiyor:

“Bir yandan Direnişin, diğer yandan düşmanın imkân ve olanaklarını incelemek ve dolayısıyla şartlarla birlikte çalışarak düşmanın herhangi bir savaştan zafer kazanamayacağını hissettiği anda harekete geçmektir.”

Diğer bir deyişle:

“Düşmanın gücünü ve rolünü koruma yeteneklerini kaybettirmeyi başardığımız ve pozisyonunu korumaktan aciz kıldığımızda, düşmanın tam anlamıyla yetersiz kaldığı ve kaçıştan başka seçeneği olmadığı bizim için açık bir hale geldi. Biz buna inandık ve oldu. Bu anlamda çekilme kararının tamamen alındığı açık bir şekilde görünüyordu. Ancak ilan edilen bu çıkışın tarihi İsrail liderliği ile ilgili koşullar tarafından belirlenecekti.”

Bırak umutlarını kaybetsinler

Lübnan'dan çekilme kararının özellikle Filistin'in kurutuluşu üzerine Direniş stratejisi ile bağlanması bir sürpriz gibi görünmüyor. Askeri ve güvenlik eylem programı aracılığıyla, “Direniş, İsrail'i sona erdirmeye yönelik ilerleme yolunda, büyük bir stratejinin gereksinimleriyle tutarlı bir şekilde operasyonları yürütmeye çalışılıyordu. Cihad komutanı şöyle devam ediyor:

“Bizim üzerinde çalıştığımız uygulama, işgal edilmiş Güney bölgesindeki düşman güçlerinin tamamını tüketecek bir programdı. Bizler düşman ile çatışmamızı güçlü ve günlük hale getirecek, sadece Lübnan'da değil Filistin ve dünyanın geri kalan her yerindeki bu çatışma ile ilgilenen herkese sunan bir mekanizma üzerinde çalıştık. Bu süreç içerisinde girdiğimiz operasyonlar düşmanı yıpratarak mağlup etmeyi hedefliyordu. Ancak aynı zamanda insanlara zaferin ulaşılabilir operasyonel bir seçenek olduğunu göstermeyi de hedefliyorduk.”

Direnişin askeri aklı karşısında, bu çatışma tıpkı sahadaki yenilgi gibi, Lübnan'da en iyi liderleri ve seçkin askerleri ile çalışan düşman güçlerinin tüm güvenlik ve askeri aklını da vurdu.

Direniş komutanı şöyle devam ediyor:

“Biz İsraillileri kendilerinden bile iyi tanıyoruz. Biz en zor İsrail savaşlarında onlara temas ettik ve böylece onları doğrudan tanımış olduk. Düşman liderlerini böyle hassas ve ince bir şekilde tanımak, hem güneyde işgale karşı savaş aşamasında hem de bugün yaşanan savaşta yeteneklerimizi geliştirmemize yardımcı oldu. Bizler biliyoruz ki, Lübnan'dan asıl geri çekilme, düşmanın pozisyonunu ve askerlerini koruyamayacağına karar verdiği an başladı.

Belki de birçokları düşmanın 2000 yılından önce defalarca kasıtlı olarak çok sayıda mevkisini boşalttığını ve Amiram Levin'i güneye gönderdiği süreçte saldırı eylemine yönelik pek çok seçeneği denediğini bilmiyor. Bu özel deneyim, Direnişin askeri aklının çalışma sistemi ve özelliklerini ortaya çıkarmayı amaçlıyordu.”

Cihad komutanı şu sözlerle anlatmaya devam ediyor:

“Bir gün özel saldırı savaşını yönetmek için Amiram Levin geldi. O an bizim için düşmanın aklını çözebilecek bir saldırı yöneltebilmek üzere güzel bir fırsat doğdu. Pozisyonunu ve askerlerini koruyabilmek için hiçbir şey yapamazdı. Bu deneme, düşmanın nihai geri çekilme kararı almasındaki en önemli unsurlardan biriydi. O gün biz düşmanın tüm liderlerini denedik.

Direnişin stratejisi, Yitzhak Rabin'den Moşe Arens ve Ehud Barak'a kadar tüm üst düzeyli yetkililerinin aklını tüketti. Düşman ordusundaki seçkin kişileri temsil eden bu isimler, yeni ve güçlü İsrail ordusunu kuran kişilerdir. Göğüsleri, Filistin Direnişine karşı girilmiş başarılı operasyonların çoğundan aldıkları madalyalarla doludur. Ehud Barak, Beyrut'a gelmekle övünüyor ancak bizim ona yaptırdığımız şey çok daha büyük bir övünç kaynağıdır. Bu tarihi liderler ve beraberindeki üst düzeyli operasyon ekipleri, Direniş tarafından Lübnan'dan geri çekilmek zorunda bırakılmıştır. Dolayısıyla, karar daha sonra siyasi üniforma giyen o dönemin askeri yetkilileri tarafından alınmıştır.”

Düşmanın eğer en ufak bir kazanma ümidi olsaydı, savaşta verdiği ölü sayısı tahammül kabilinde olduğundan dolayı bu savaş sürdürülebilirdi. Ancak yaşananlar Direniş stratejisinin ortaya koyduğu nitelikli bir eylemiydi “Düşman ordusu ve halkından önce liderlerin akıllarına ve kalplerine ümitsizlik tohumu ekilmişti. Bu durum Lübnan'daki askeri varlıklarını beyhude bir güvenlik çabası haline dönüştürdü. Siyasi düzeyde yapılan ise, bu Direnişin yenilmeyeceği sonucunu herkese göstermiştir.”

Düşman askerlerini nerede olursa olsun görüldüğü an vurma stratejisi güvenlik ve askeri liderlerin kaçış kararı almasına neden oldu

Düşman ordusunun güvenlik ve askeri liderleri bu savaşı sürdürmek konusunda gerçekten aciz kaldıklarını anladılar. Cihad komutanı şu ifadelerle anlatmayı devam etti:

“Çekilmeden sonra bulduğumuz düşmana ait bazı kalıntılar bu inancımızı sağlamlaştıran kanıtlar sundu. Dosyalarında gereken her şeyi nasıl yaptıklarını, çok iyi eğitim gördükleri ve donatıldıklarını okuduk. Bunun yanı sıra, yanlarında getirdikleri gerekli tüm savaş araçlarını da gördük ancak hepsi nafile oldu. Düşman ordusundan üst düzeyli bir yetkilinin şu sözü o gün yaşanan durumu özetliyor: ”Basitçe söylemek gerekirse, yenildik.”

Direnişin askeri aklı, düşmanın attığı her adımın etrafını çevreleyecek bir ateş çemberi çizmeye odaklandı. İsrail askerleri ve ajanlarının, bulunduğu yerde takip edilmeden bırakılmaması kararı alındı. Buna göre, mevkilerinde, devriyelerinde, tanklarında, araçlarında ya da güçlendirilmiş barınaklarında bulundukları anda vurulmaları gerekiyordu. Düşman mecbur kalarak güçlerinin hareketinde stratejik bir değişikliğe başvursa bile, kendilerini korumanın hiçbir yolu olmadığını akıllarına yerleştirmeleri gerekiyordu. Ancak işgal ordusu liderleri, Direnişin kendilerine bu kaçışı dayattığını çok iyi biliyorlardı.

Cihadçı komutan, düşmanın Şakif kalesindeki deneyimini şöyle anlatıyor:

“İşgal askerleri 1982 istilasından önce nasıl işgal edildiği konusunda yoğun bir şekilde eğitildiler. Bu kaleye ulaşmanın çok büyük anlamlar ifade ettiğini biliyorlardı. Ancak Direnişin çalışma programı düşmanın bu kalede kalma yeteneğini bozguna uğratmayı hedefliyordu. Bu, doğrudan vurma ve hassas bir şekilde sürekli bombalama seviyesini geliştirme programı aracılığıyla gerçekleşti. Kalenin girişine bombalar yerleştirilmesine ve buraya giden yoldaki hareketli devriyelerin vurulmasına kadar ulaşan bir yöntem izlendi. Zaman geçtikçe düşman, askeri güçlerini kara yolu üzerinden kaleye getiremeyeceğini anladı. Bununla birlikte, güvenli bir aktarma ve koruma sağlanması için diğer aracılara başvurduysalar da Direnişin kaleyi vurma kararlılığı karşısında bir şey değişmedi.”

Seçeneksizlik aşaması

İşgalin sondan bir önceki aşamasında düşman dizginleri yeniden eline almaya çalışmak için harekete geçti. O gün saldırı operasyonunun en iyi seçenek olduğuna karar verdiler. En iyi birimlerini köylerin eteklerinde pusu kurmak, özgürleştirilmiş bölgelere sızmak ve patlayıcı yerleştirmek için gönderdi. İşgal edilen şeridin tüm çıkış noktalarını kapatacak şekilde güçlerini yerleştirdiler. Olağanüstü düzeyde yanıltma eylemleriyle birlikte ileri teknoloji araçlarına da başvurdular.

Düşman liderlerinden bazıları Direnişi savunma pozisyonuna itmeyi başardıkları temeline dayanarak hareket etti. Ancak gerçek bunun tam tersiydi. Cihad komutanı konuyu şöyle anlatıyor:

“Onlar, bizim aklımızı tanıyamadılar. Her yerde onları takip ettiğimizi çok geç fark edebildiler. Bunu fark ettikten sonra onları bulmak bizim için zorlaştı. Aniden bizim üzerimize doğru gelmeye karar verdiler ve bu planları bizim için bir armağan gibi oldu. Kısa süre içerisinde düşmanın tüm saldırı operasyon önlemlerini ve özellikle pusularını başlı başına hedeflere dönüştürdük. Düşman uzun süre dayanamadı ve yavaş yavaş geri çekilmek zorunda kaldı. Biz de adım adım ilerledik. Daha sonra düşman saldırı planının başarısız olduğunu açıkladı ve gizlenmek için uzak noktalara dönerken, Direniş ise derinliklere doğru ilerlemeye başladı.”

Cihad komutanı İşgalci İsrail ile girilen savaşın yeni aşamaya girdiğini anlattı:

“Böylelikle yeni bir aşama başlamış oldu. İşgal altındaki bölgelerde bize ait bulunacağımız noktaları belirlemeye karar verdik ve uyguladık. Artık gruplarımızı dışardan içeriye göndermek zorunda değildik. Gruplar, İçeriden doğru hareket edebiliyordu. Düşmanın çıkış noktalarını kapatma işi bozuldu. Bu arada biz de onlarca patlayıcı yerleştirerek hedefin kendi ayağıyla gelmesini bekliyorduk. O an düşman sadece gizlenebildi. Haftalar ve aylar geçti, bizler mevkilerden hedefin geçmesini bekliyorduk. Çok defa Direnişçiler patlayıcıları yeni bataryalarla yeniden hazırlayarak zaman aşımına uğramasına engel oldu. İşgal edilmiş şerit içerisinde özel bir ekibimiz vardı. Hayyam ve Binti Cubeyl'de bazıları daha sonra şehit düşen gruplarımız, operasyon yürütmek için hedefleri bekliyordu, ancak düşman ortadan kaybolmuştu.”

Düşman ile girilen yakın savaş, zayıf noktalarını ortaya çıkardı ve Direniş programını geliştirmek ve planlamak için gerekli fikirlerin belirlenmesini sağladı.

Cihad lideri, Direniş ile işgal güçleri arasındaki güç dengelerindeki farkı yansıtan gerçeklere işaret etti:

“O anda, sınır noktalarına patlayıcı yerleştirmeleri için devriyeler göndermeye karar verdik. Gençlerin bölgeye akma aşamasına geçiş yapmaları gerekiyordu. Orta şeritteki noktalardan birinde bir süre dinlenmeleri gerekiyordu. Öte yandan düşman yanıltıcı önlemler aldı ve Direnişçilerin varsayılan rotasına çok sayıda bomba yerleştirmeyi başardı. Bizim ise bu pusu hakkında hiçbir malumatımız yoktu. Onların tüm vadilere ve yürüyüş yollarına patlayıcılar yerleştirdiği ve konuşlandıklarını bilmiyorduk. Bununla birlikte, gençler hiçbir şey bilmeden ilerlemeye devam etti. Yalnız düşmanın da bilmediği bir şey vardı, o da bizler yola çıkmadan önce, bu pusulara yakalanmamak için askeri ve teknik önlemler geliştirmiştik. Bu önlemler, grubu bombalı tuzakları atlatarak belirli dinlenme noktalarına ulaşmasına izin verdi.”

Cihad komutanı hız kesmeden anlatmaya devam ediyor:

“Evet, düşman gençlerin varlığını keşfetti. Ancak gençler de aynı noktada işgal güçlerinin varlığını keşfetmişti. Eşine az rastlanır bir karşılaşma gerçekleşti. Saatler boyunca süren çatışma ertesi gün şafak vaktine kadar devam etti. Sadece üç direniş savaşçısı, işgal ordusundan tam bir taburla savaşıyordu. İşgal birlikleri, uçaklar ve topçular tarafından destekleniyordu. Çatışmada askerlerini kaybetmeye başlayan düşman, ölen askerlerini gömmek için ertesi gün olmadan geri çekilmek zorunda kaldı. O gün, düşman kontrolü kaybetti. Bu operasyon düşmanın kendini yetersiz görmesini sağlayan büyük ve son darbe oldu.”

“O anlarda, düşman Direnişin her şafak vakti bir yerde operasyon gerçekleştireceğini biliyordu. Planları, çatışma noktasını belirlemek ve ilk çatışma anı ile desteğin gelişi arasındaki zaman farkını azaltma yollarına odaklandı. Düşman da biz de biliyorduk ki, doğrudan topçu bombardımanına başlamak için çatışma bölgesinin belirlenmesi en az 10 dakika, destek kuvvetlerinin gönderilmesi 20 dakika ve uçakların bölgeye gönderilmesi ise en az yarım saat sürüyordu. Bundan dolayı, düşman bu operasyonu kısa tutmaya karar verdi ve hızlıca doğrudan destek operasyonu başlatabilmek üzere stratejiler geliştirmeye yöneldi. Bu deneyimin Direnişin seçeneklerini kısıtlayacağını zannediyorlardı. Ancak Direnişin hiç durmadan devam ettiği keşif çalışmaları, Direnişin bir anda batıdaki denizden doğudaki diğer bölgelere kadar tüm bölgelere ateş açmasını sağladı. Bunun karşısında düşman hedefi belirleyemedi. Bir keresinde düşman hareket ettiğinde biz başka bir bölgeye saldırıyorduk. Direnişçiler ise batı bölgesindeki başka bir yerden bir tank çekiyorlardı. Büyük operasyonun bu aşamasında düşman Direniş karşısındaki savaşta tüm taktiksel seçeneklerin başarısız olduğuna karar verdi.”

Direnişin büyük cihad komutanı, özetle şu sonuca vardı:

“Düşman bizimle savaşında seçeneksizlik aşamasına girdi. 2000 yılının Mayıs ayı geldiğinde biz sınır teli üzerindeydik. Düşman ise tarihinin en büyük hatasını yapmıştı: Taktiksel yetersizlik sebebiyle geliştirilen strateji ve keşif çalışmaları.”

İbrahim Emin
Kaynak: Al-Akhbar
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar