2defb88cda490dfb973046305a6a71e2_477.jpg

Temmuz medresesi

İsrail, Seyyid (Nasrallah) gibi birinin varlığının onlar için devamlı bir zayıf nokta oluşturduğu Direniş için ise her gün artan bir güç noktası oluşturduğunu iyi biliyor. Bundan dolayı İsrail'in Temmuz savaşında ilk ve en önemli hedefi Direnişin güç noktasına yani Hasan Nasrallah'a karşı galibiyet kazanmaktı.

20 Temmuz 2020 Pazartesi

İNTİZAR - Direniş tarihinde yaşanan tüm olayların istisnai olduğunda kuşku yoktur. Ancak 2006 yılındaki Temmuz Savaşı, 1983 yılından bu yana yaşanan en önemli gelişmeydi.

Düşman İsrail ile mücadele, yüksek görüş ve planlama gerektiren dikenli bir yoldur. Siyonistler ile girilen çok sayıda savaş göz önüne alındığında, silahsız sivillere saldırmak ya da herhangi bir yerde hesaplanmayan bir hata yapmamak Direnişin en büyük hassasiyetlerinden biridir.

Temmuz tecrübesi, bir yandan Direniş çevresi ve halkını teşvik etmek, diğer yandan Siyonist düşmana karşı psikolojik savaş yürütmek açısından medya düzeyinde oldukça zengin bir şekilde yürütüldü.

İsrail, Seyyid (Nasrallah) gibi birinin varlığının onlar için devamlı bir zayıf nokta oluşturduğu Direniş için ise her gün artan bir güç noktası oluşturduğunu iyi biliyor. Bundan dolayı İsrail'in Temmuz savaşında ilk ve en önemli hedefi Direnişin güç noktasına yani Hasan Nasrallah'a karşı galibiyet kazanmaktı.

Siyonistlerin 6 dakikalık atıştan sonra aldığı ilk darbe, Seyyidin güney banliyölerinde doğrudan basın toplantısı yapmasının ardından geldi. O gün angajman kuralları ve olası saldırılar ortaya koyuldu ve iki esirin geri dönüşünün dolaylı yoldan müzakereleri sağladığına dair bir sonuç ve ön yargı oluşturdu. O gün İsrailliler Lübnan'daki varlık savaşlarının hayal kırıklığı, zillet ve sonsuza dek alnına kazınan bir lekeden başka bir şey kazandırmayacağını öğrendi.

İkinci darbenin ise bu kadar kızlı gelmesi beklenmiyordu. İlk saldırıdan 48 saat sonra gelen bu ikinci saldırı resmi yollarla doğrudan temas aracılığıyla geldi. Genel sekreter, ailesi, mücahidler, Araplar ve Siyonistlere hitap eden “tarihi” bir konuşma yaptı. Bu konuşma onu dinleyenler için bir ışık, düşmanlık edenler için ise bir alevdi. Beyrut'un kıyısında bulunan savaş gemisinin ateşe verilmesi ve daha sonra Hayfa'daki bir üssün hedeflenmesi oyunun tüm kurallarını değiştirmişti.

Bununla eş zamanlı olarak İsrail'in beklentilerinin aksine, banliyölerdeki tüm önemli yerleri yok eden gelişigüzel bombardımanları ve barbarlığı askeri savaş sistemleri, medya ve altyapıyı yok etmek için yeterli olmadı. El-Menar Tv ve En-Nur radyosnun binalarının yıkılması ve bölgedeki medya ve sanat merkezlerinin bombalanmasının ardından İsrail hala medya çalışmalarının devam edeceğini bilmiyordu.

Kanal ve radyo yoluyla canlı yayın birkaç dakikalık bombardıman kesintisinin ardından herkesi şaşırtarak geri döndü. İsraillilerin burada hesaba katamadıkları bir şey vardı, bilmedikleri başka bir yerde daha önce hazırlanmış bir stüdyo yayına devam etmek için hazırda bekliyordu.

İsrailliler, Hacı Ali Ammar'ın banliyö sokaklarında devamlı bombardıman altındayken günlük olarak ortaya çıkışının halka maneviyat ve moral getireceğini bilmiyordu. Aynı şekilde merhume mücahide Hacı Kamlie'nin banliyödeki evinin molozları üzerinde durarak “Seyyide feda olsun” dediğinde nasıl bir etki uyandırdığını da bilmiyorlardı.

Düşman, Ali Kazan'ın banliyölerde ”Umurumuzda değil” diyerek bağırdığında yerleşimcilerin kalbine korku girdiğini biliyor muydu acaba? Yine Hacı Ali Abbas'ın “Burası banliyö, gururun başkenti, şehitlerin taş döşeli sarayı, Hüseyin'in Kerbalası'nın atan can damarı” dediğinde bizlerin bu savaşı aslında kazandığımızı anlamışlar mıydı?

Direniş en önemli ayağı olan veri ve deneyimlere dayalı açık ve net bir medya politikası izlemiştir:

· Genel Sekreterin medya organlarındaki görüntüsü düşman üzerinde daima çok derin izler bırakmıştır. Emmamesi ve yüzünün görünmesi, kendine has karizmasıyla, Siyonistler üzerindeki etkisi mücahitlere ve halka daima yüksek moral sağlamıştır.

· Genel sekreterin sesi, video kesitleri ve Direniş marşlarındaki belirgin ses tonu, kendine özgü haliyle hiçbir zaman tek bir tarzda konuşmayarak etkili bir hitabet oluşturmuştur.

· Seyyid flaş açıklamalar yaparken, öte yandan Direnişçiler, mekanizmalar ve operasyonların görüntülerinin yer aldığı video kesitler yayınlayarak, ayrıntılı yerleşim haritalarının yanı sıra hassas istihbarat bilgileri de İsraillilerin gözleri önüne serilmiştir. Bu videolar, Siyonist düşmandan başka kimsenin anlamadığı mesajlar ve Direnişin önemli işaretlerini taşıyor.

· Güney Lübnan'da ve banliyölerde yıkılan evlerin enkazları ve yığınların üzerinde pankartlar ve afişlerin asılması.

· Özellikle videolarda ve ses kayıtlarında özel ses efektleri kullanılarak güçlü mesajlar verilmiştir. Yerleşim bölgelerindeki siren sesleri, mermi uğultuları, bomba patlma sesi, bağırışmalar, tekbirler, tezahüratlar, güçlü ve etkili altyazılarla birlikte genellikle gür bir erkek sesi kullanılmıştır.

· Neşidler ve şiirlerde yer alan sözler, korku ve tehdit yöntemi olarak Siyonistlerin kalplerine korku salmıştır. Örneğin: Eğer cesaretin varsa ilerle/ Yerleşim yerlerini koruyamayacaksınız ey korkaklar / Onlar Haydar'ın yiğitleri / Zafer geliyor, geliyor / Maceraya atılmayın ey işgalciler

· Amerika ve İsraillileri şeytan ve vampir şeklinde tasvir eden posterler ve ilanlar hazırlanmıştır. Bazı kişilerse palyaço ya da dengesiz kişiler şeklinde yansıtılarak düşman hafife alınmıştır.

· Seyyidin mücahidlere verdiği mesajlar da her zaman etkili olmuştur. Bu mesajlar sebat, dayanıklılık ve kahramanların cephede ve göç etmiş ya da köylerindeki halkın morlaini yüksek tutmak için en büyük motivasyondur.

· El-Hacir vadisinde ve diğer sınır köylerindeki Merkava mezarlığının fotoğraflarının yayınlanması.

· Müzik aletleri şarkıcılar ve gerekli malzemeler taşındıktan sonra, yoğun uçuşların altındaki banliyö sokaklarında “Lübnan Hack'ten daha büyük” video klibinin çekilmesi.

· Direniş günlük olarak posterler, şiirler ve video kesitler yayınlıyor. Bu, İsrailliler arasında endişeye neden oluyor. Çünkü Direnişin istikrar kavuşması böyle nitelikli ve nicelikli üretimler yapmasını sağlar.

· Saldırı sırasında Hizbullah'a ait “El-Ahed-El-İntikad” gazetelerinin haftada iki defa yayın yapması ve Beyrut'ta direnen ve kararlı okuyuculara dağıtılması da bu bağlamda önemli bir unsurdur.

· Güney'deki köylerde operasyonlar, çatışmalar ve pusuların belgelenmesi de son derece önemlidir.

Bugün, zaferden 14 yıl sonra İsraillilere Genel Sekreterin 2008 yılındaki sözlerini tekrar ediyoruz:

“İsrail Lübnan'a yeni bir saldırıya girişirse, Direnişin İsrailliler için yaptığı hazırlığa kıyasla Temmuz savaşı piknik olacaktır.”

Kaynak: Al-Ahed
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar