2020108165325687.jpg

"Irak'ta Darbe" kodlamasının amacı nedir?

Ancak son zamanlarda gündeme getirilen tuhaf konulardan biri de Bağdat'ı ele geçiren bir darbe olasılığıdır. Baas partisi gibi dağılmış ve yasadışı bir partinin varlığını tespit etmek ve kabul etmek hiçbir şekilde normal ve doğal bir prosedür olamaz. Dolayısıyla konuyu daha net bir şekilde takip edebilmek için bu planın arkasındaki gizli ellerin incelenmesi gerekmektedir.

10 Ekim 2020 Cumartesi
İNTİZAR - Irak'ta 2003 sonrası dönemde yaşanan siyasi gelişmeler, devam eden bir krizin sonucu olarak istikrar ve düzensizlik mücadelesi arasında bir türbülans olarak değerlendirilebilir. Irak'ta devlet inşası sürecinde her zaman durumu istikrar ve sükunete götürme çabası oldu, ancak bu ülkenin yükselen demokrasisi her zaman ciddi iç ve dış krizlerle uğraştı. Bu sorunlar nedeniyle kalıcı istikrar ve güvenlik bu ülkede kolaylıkla sağlanamamıştır.
 
Şüphesiz Irak'ın son yıllardaki en önemli güvenlik krizi, IŞİD'in ortaya çıkması ve terörist grup tarafından topraklarının bir kısmının ele geçirilmesi olarak değerlendirilebilir. Aslında, IŞİD'İN ortaya çıkışı ve başlangıcı Irak'taki gelişmelerde bir dönüm noktası haline geldi ve IŞİD sonrası dönem olarak adlandırılan son birkaç yılda, Irak'ın yönetişiminde ve siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcına tanık oluyoruz. Irak siyasi akımlarının uygulamadan ve yönetimde tekrardan geçişi, onları istikrarlı bir ulus devlet kurma sürecinde başarılı olabilmek için geçmiş krizlerden geçişe dayanan yeni bir döneme götürdü. Ancak son zamanlarda gündeme getirilen tuhaf konulardan biri de Bağdat'ı ele geçiren bir darbe olasılığıdır.
 
4 Eylül 2020'de, eski Irak İçişleri Bakanı Bekir El-Zubaidi, Saddam Hüseyin'in Yardımcısı İzzet İbrahim El-Douri liderliğindeki dağılan Baas Partisinin askeri figürlerin yardımıyla askeri bir darbe planı konusunda uyarıda bulundu. İktidar ve hükümetin, küçük bir azınlığın nüfusun çoğunluğu üzerindeki egemenliğini meşrulaştırmak için artık İngiliz sömürge yol haritasına dayanmadığı yeni Irak'taki darbe tartışması, eşi görülmemiş ve tuhaf görünüyor. Şimdi soru şu: Baas Partisi gibi dağılmış bir grubun askeri darbe olasılığının doğal bir olay olarak kabul edilip edilemeyeceği yoksa tüm bunların arkasında gizli bir hikaye mi var?
 
Bağdat'ta Darbe: Tarihsel şifreli bir kodun tekrarı
Irak, 1924'teki kuruluşundan bu yana, çeşitli düzeylerde birçok tayin edici darbe yaşadı. Yirminci yüzyıldaki tüm Arap ülkeleri arasında hiçbir ülke Irak kadar bir darbeye ve şiddetli bir güç transferine tanık olmamıştır. Bu, Bağdat'ın Arap dünyasında infazların başkenti olarak tanınmasına neden oldu; bu şehir, siyasi grupların şiddet ve askeri güç kullanarak kendi lehlerine sürekli olarak iktidardan feragat ettiği bir şehir. Genel olarak, darbenin 2003'ten önceki yıllara kadar Irak yönetiminde tek temel ilke olduğu söylenebilir.
 
Ancak 2003'ten sonraki yıllarda, Baas rejiminin sona ermesi ve Saddam Hüseyin'in devrilmesiyle birlikte, iktidardaki çeşitli gruplardan figürler de dahil olmak üzere tüm siyasi grupların katılımına dayanan demokratik bir sistemin oluşumuna tanık oluyoruz. 2003'ten sonra, iktidar resmi olarak bir seçim ve oylama sistemiyle devredildi ve bir koalisyon sistemi aracılığıyla Kürtler, Şiiler ve Sünniler arasında paylaştırıldı. Geçtiğimiz yıllarda Iraklı gruplar arasında güçlü siyasi gerginlik ve anlaşmazlıklar yaşansa da darbe ihtimali hiç olmadı. Temel olarak, bir darbenin mekanizması ve koşulları Irak'ın siyasi yapısında mevcut değildir.
 
Ancak bu noktada, darbe tartışmasının yeniden başlaması, iktidarın doğasını ve Irak'ta uygulanan yeni doğan politika sürecini tehdit eden şifreli bir mesajı yeniden canlandırmak ve yenilemek olarak görülebilir. Baas partisi gibi dağılmış ve yasadışı bir partinin varlığını tespit etmek ve kabul etmek hiçbir şekilde normal ve doğal bir prosedür olamaz. Dolayısıyla konuyu daha net bir şekilde takip edebilmek için bu planın arkasındaki gizli ellerin incelenmesi gerekmektedir.
 
Baas Darbesi'nin arkasındaki görünmez eller
Irak'taki son gelişmeler gözden geçirildiğinde, Irak'ın güvenliği ve istikrarına yönelik bir tehdit domino taşı ufukta göründüğünü ortaya koyuyor. 2020'nin başlarında ABD güçleri, General Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis'e bir sabotaj operasyonu düzenledi. Uluslararası hukukun açık bir ihlali ve Irak'ın ulusal egemenliğinin ihlali olan bu suç, Irak parlamentosunda Amerikan güçlerinin sınır dışı edilmesinin onaylanmasına yol açtı ve kanun haline geldi.
 
Irak'taki Amerikan varlığını bir işgale dönüştüren ve Irak hükümetinin bu güçlere olan desteğini etkin bir şekilde kaldıran bu yasa, Amerikan güçlerinin güvenliğini, askeri üslerini ve Beyaz Saray'ın Irak'taki çıkarlarını ciddi şekilde baltaladı. O zamandan beri Washington, parlamento mevzuatını aşmak ve yasanın ve Irak halkının iradesinin uygulanmasını önlemek için çeşitli ve karmaşık senaryolar tasarladı ve uyguladı. ABD'nin Irak'a yönelik tehditleri: Ekonomik yaptırımların uygulanması, çeşitli alanlarda IŞİD terörist grubunun tekfirci kalıntılarının yeniden ortaya çıkması, Irak'taki ABD askeri üslerinin ve koalisyon güçlerinin, IŞİD'in yeniden canlanma senaryosunun bastırılmasında ve ABD'nin sınır dışı edilmesinde en önemli unsur olan Haşdi Şabi'ye saldırmak için bir taktik olarak azaltılması ve daha yakın zamanda ABD konsolosluğunun ve müttefiklerinin Bağdat'tan Erbil'e devredilmesi.
 
Bu tehditlere ek olarak Bağdat'ta dağılmış durumdaki Baas Partisi'nin darbe planlaması olasılığının arttığını görüyoruz. Bu tehdit dominolarının toplamının temel bir amacı var, bu da temelde şu mesajı gönderiyor: Irak güvensiz ve istikrarsız ve Amerikan güçleri ülkede kalmalı. Ancak gerçek şu ki, darbe planı yeni Irak'ta ve günümüzde akılcı ve siyasi mantıkla uyuşmuyor. Sonuç olarak Washington'un Irak'ta ve bölgede kalma mücadelesinde dağılan Baas Partisi ve darbe hipotezi gibi araçları hükümetin ve ulusun iradesini zayıflatmak için kullanmayı planladığı söylenebilir.
 
Al-Waght
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar