boko-haram.jpg

Boko Haram’ın gizli babaları ve petrol

Çoğu uluslararası istihbarat servisleri eski kuzey generalleri ile işbirliği yapmaya alışıktırlar. Yani bu insanların iktidarı kaybetmesi hem petrol ticareti açısından hem de ülkeyi kontrol etme açısından uluslararası güçlerin işine de pek gelmez.

16 Ekim 2014 Perşembe

Nijerya'yı son zamanlarda ciddi bir şekilde sarsan ve dünya kamuoyunu yaklaşık 270 genç kızı kaçırmakla yoğun bir şekilde etkileyen Boko Haram'ın terör eylemlerine son vermek için Nijerya hükümetinin adına terör örgütüyle gizli müzakere yapan Avustralyalı Dr. Stephen Davis, şok bilgiler açığa çıkardı.

Davis, Avustralyalı Medya Kuruluşu ABC ile 2 ay önce yaptığı röportajda, Boko Haram terör örgütünün parasal ve lojistik desteğini sağlayan isimlerin başında, 2014 Ocak ayına kadar Genelkurmay Başkanlığını yapan General Azubuike Ihejirika ile 2011 yılına kadar Nijerya'nın Borno eyaletinin valisi olan Modu Şerif'in geldiğini belirtti. Ayrıca, Nijerya merkez bankasında üst kademede çalışan üçüncü bir kişiye de işaret etti. Önümüzdeki günlerde başka isimleri de açıklayacağını söyledi.

Bu arabulucu kimdir?

Avustralyalı Dr. Stephen Davis hakkında çok az bilgi mevcut. “Conflict Resolution” (siyasi çatışmaların çözümlenmesi) uzmanı olduğu söyleniyor, ama doktorasını “Political Geography” (Siyasi Coğrafya) alanında yaptığını gösteren kaynaklar var. Rahiptir. Nedense senelerdir Nijerya hükümetinin danışmanı olarak çalışmaktadır. Petrol üretim bölgesi olan Niger Delta'nın isyancılarla olan sabotaj savaşını sona erdirmek için bundan önceki hükümetler için de danışman ve arabulucu olarak çalışmıştı. O zamanki isyancılarla da müzakere yaptığı biliniyor. Boko Haram'ın neden bu ‘tarafsız' sayılabilen ülkenin bir yabancısını aracı olarak kabul ettiği de belli değildir. Bir kaynakta Dr. Davis, bununla ilgili olarak kendisinin Amerikalı veya İngiliz olmamasının “faydası” olduğunu belirtti.

Şu an, Nijerya hükümeti Dr. Davis'in kendi atadığı bir arabulucu olduğunu inkâr etse de, Davis kendisi de devletin arabulucusu olmadığını da söylese de artık kimse inanmamaktadır. Şu çok belli ki, devletin onayı olmadan istediği gibi Nijerya'ya girip çıkması mümkün değil. Kendisi, Boko Haram'ın komutanlarıyla, kaçırılan 270 kızın serbest bırakılması için çok kez telefonlaştığını söyler. Boko Haramın idari yapısı hakkında çoğu gözlemciden çok daha haberdardır. Davis'in müzakeresinin sonunda kaçırılan kızların 60'ı serbest bırakıldığı ve bırakıldıkları yerden kurtarılmayı beklerken de Boko Haram'ın başka bir grubu tarafından yeniden kaçırıldıkları iddia ediliyor. Nijerya'nın içinde böyle bir görevi yapabilmek, serbestçe dolaşabilmek ancak askeri eskortla mümkündür. Aksi takdirde, ölümle randevu talebinde bulunmakla eşdeğerdir.

Suçlanan gizli babalar ve sorunun sömürgecilik temeli

Boko Haram'ın gizli babalarından olmakla suçlanan eski eyalet valisi, Modu Şerif'in bu konuda adının geçmesi, siyasi gözlemcileri şaşırtmadı, ancak eski genelkurmay başkanının adının geçmesi şok etkisini yarattı. Perde arkasında, eski vali Modu Şerif'in geldiği kuzey-doğu Nijerya'nın politikacılarının dolaylı veya dolaysız olarak bu terör örgütünü yarattığı zaten söyleniyor ve biliniyordu. 2009 yılında siyasi iktidarın kuzey Nijeryalı politikacıların hâkimiyetinden, güney Nijerya'dan gelen şimdiki Cumhurbaşkanı Goodluck Jonathan'ın başkanlığına geçmesi dönemde yaşanan anayasal krize ancak Amerika ve Avrupa Birliği'nin arabuluculuğu ile çözüm bulunabilmişti.

Kuzey Nijerya'nın siyasi hâkimiyeti ise eski sömürgecilik döneminden kalan bir miras olarak görülebilir. 1960 yılında Nijerya bağımsızlığına kavuşurken, İngiltere Hristiyanlığın yaygın olduğu güneyde çok sayıdaki eğitimli aydından doğabilecek komünizm sempatisini – ki o dönemde, üçüncü dünya ülkelerinde komünizm eğilimi hızla yayıyordu – engellemek için askerî liderlik gibi stratejik konumlara, kasten kuzeylileri bırakarak uzun vadede Nijerya'nın, daha muhafazakâr ve Müslüman olan kuzey kesimince yönetilmesini sağladı.

Yukarda sözü edilen anayasal kriz sırasında, kuzey Nijerya politikacılarının yaptığı tehditlilerden biri de “Goodluck Jonathan başkan olursa Nijerya'yı, yönetilemez hale getireceğiz”  idi. Bu tehditler ülkenin basınında geniş yer almıştı. Özellikle eski vali Şerif Modu'nun, Boko Haramı kendi yeraltı çetesi olarak kurup silahlandırdığı ısrarla söyleniyordu. Hukuk sistemi oldukça zayıf olan Nijerya'da, seçim kampanyaları sırasında politikacıların kendilerine belli avantajları sağlayabilmek için rakipleri öldüren çeteleri kurmaları “normal” ve sürekli yaşanan bir durumdur.

Seçimlerden sonra ise ortada işsiz kalan bu çete üyeleri, kendi başlarının çaresine bakabilmek için çeşitli alanlarda suç işlemeye başlarlar.

Avustralyalı müzakerecinin yaptığı açıklamalara gelince; eski genelkurmay başkanının kuzey Nijeryalı olmaması ve hatta doğu Nijerya'dan gelmiş olması, durumları daha da anlaşılmaz hale getiriyor. Doğal olarak Nijeryalıların bir kısmı, bu Avustralyalının açıklamalarına çok şaşırdılar. Bir kısmı ise habere hiç inanmamayı tercih ediyor. İnanmayanlar da Avustralyalı müzakereciye taş atmaya başladılar; “Kuzeylilerin aleti” gibi suçlamalar ortaya çıkarken, bazıları da “zaten teröristler, kendi gizli babalarını Avustralyalıya nasıl anlatırlardı ki?” diye söylenmeye başladı.

Yine de inkâr edilemeyecek bir gerçek varsa, eski Genelkurmay başkanının liderliği sırasında, Nijerya askerinin Boko Haram'la işbirliği yaptığı ya da Boko Haram'ın saldırılarına uygun ortam sağladığı ile ilgili kanıtların varlığıdır.

Boko Haram'ın konvoyu saldırıya geçmek üzere yoldayken önceden haberdar olan askeri birimlerin kontrol noktalarından çekildiği haberleri; alt kademedeki askerlerin ayaklanmasına yol açan ihanet suçlamaları; ‘Boko Haram'ın kesinlikle üst kademedeki askeri liderlerden almış olması gereken gizli haberlerin sonucunda yaptığı terör saldırıları ve kurduğu tuzaklar' türlü haberler Nijerya basınında çokça yer almaktadır.

Ülkenin senelik bütçesinde askere araç gereç almak için yapılan milyonlarca dolarlık tahsisatın özel şahıslara yönlendirilmesi, eski genelkurmay başkanının birden bire milyoner olduğunun söylenmesi bilinen gerçeklerdir. Apaçık bir Boko Haram tuzağına, ters bir stratejiyle eksik araçlarla gönderilen askerlerin çok sayıda arkadaşlarını kaybettikten sonra kendi komutanlarını öldürmeyi amaçlayan ayaklanmaları ve ardından 12 askerin idam cezasına çaptırılması, son zamanlarda güncel haberlerin en önemlilerindendir. Gerçekleri daha yakından bilen, takip eden Nijerya medyasının bir kısmı, askerlerin öldürülmemesi için haberi gündemde tutmaya devam etmektedirler.

Bütün bunların karşısında dört sene içerisinde yolsuzlukla kendini ve çevresini zenginleştirmenin dışında halka ve devlete hizmet etmeyi bilmeyen bir devlet başkanı ile karşı karşıyayız. Konumunu koruyup 2015'te tekrar başkan “seçilebilmek” için kuzey Nijerya'nın seçkinlerine siyasi tavizleri verdiği söylenmektedir. Bir zamanlar, devlet başkanının kendisi “Boko Haramın temsilcilerinin kendi hükümeti dahil, devletin her yerini ele geçirdiklerini” ilan etmişti. Bugüne kadar ne isim söyleyebildi ne de kimseyi mahkemeye verebildi. Yalnız, eski genelkurmay başkanını görevden uzaklaştırdı. Bugün, kendi başkanlığını koruma işine yarayan herkesi – ister Boko Haram ile bağlantılı olsun ister olmasın – bulunduğu yerde koruyor inancı yaygınlaştı, Nijerya'da.

Ne var ki, kaçırılan 200'den fazla kız öğrenci meselesinin bütün dünya basınında yaygınlaşmasının sonucunda Boko Haram'a karşı sürdürülen savaş, komşu ülkelerin de yardımıyla yoğun ve değişik bir boyut almıştır. Sonuç olarak da son günlerde, farklı cephelerden Boko Haram'ın kayba uğratıldığına dair ufak tefek müjdeler gelmeye başlamıştır.

Tesadüf olarak da başkanlık seçimi beş ay sonra yani 2015'in şubat ayında düzenlenecek. Şimdiki Cumhurbaşkanı Dr. Goodluck Jonathan aday olup olmayacağı konusunda hala kararsızmış. Yalnız, kendi adamları adaymış gibi kampanyalarını sürdürüyorlar. Basın da sürekli olarak, kendine destek olabilecek her düşmanı ile uzlaşma çabasında olduğu haberlerini öne çıkarmakta. Partisinin bütün valileri, onu kendi adayları olarak ilan ettiler. Daha geçen hafta “Richestlifestyle.com” adlı Amerikalı bir web sayfası, (geri çekmeden önce yaklaşık bir hafta boyunca yayınladığı haberde) cumhurbaşkanının 4 senelik başkanlığın sonucunda Afrika'nın en zengin liderleri arasına girdiğini ve 100 milyon dolarlık malvarlığı ile altıncı sırada olduğunu yazdı.

Sorunun petrolle ilişkisi

Nijerya'nın petrol kuyularının bulunduğu arazilerin bir kısmı (“oil blocks” denilen), özel kişiler tarafından işletilir ve devlete karşı vergiye tabii tutulurlar. Sistemin tam olarak nasıl işlediği güncel bilgiler dışındadır. Bu özel kişilere gelince hemen hemen hepsi eski generaldirler. Nijerya'nın eski askeri yöneticilerin nerdeyse hepsi, “oil blocks” sahipleridirler. Bağımsızlığını kazandığı 1960 senesinden bu yana, Nijerya hükümetlerinin tahminen dörtte üçü Müslüman bölgesi olan kuzey Nijerya tarafından yürütülmüştü. Bunun sebebine değinmiştik, yazının başlangıcında. Doğal sonucu olarak da petrol kuyularının büyük çoğunluğu da kuzey Nijerya'nın eski generallerinin elindedir. Hükümeti kaybetmeleri, serveti kaybetme gibi ciddi bir sonucu yaratabilir. Boko Haram'ı bir araç olarak kullanmakla “bizden başka Nijerya'yı huzurlu yönetebilecek kimse yok” gibi bir mesajı iletmek, bu patlamaya hazır olan ve dengesiz siyasi ortama da uyar. Stephen Davis'in de söylediği gibi Kuzey seçkinleri arasındaki inanç “önümüzdeki seçimde iktidar kuzeye dönerse Boko Haram durdurulabilir”. Yalnız Boko Haram artık el-Kaide'nin eline geçmiş olduğu için bu işin ne kadar zor olabileceği yeterince düşünülmemiş görünmektedir.

Öbür yandan, elinde bu “oil blocks” bulunduran eski kuzey generalleri, güçlü Batı ülkelerinin güvendiği irtibat bireyleridir. Çoğu uluslararası istihbarat servisleri de onlarla işbirliği yapmaya alışıktırlar. Yani bu insanların iktidarı kaybetmesi hem petrol ticareti açısından hem de ülkeyi kontrol etme açısından uluslararası güçlerin işine de pek gelmez. Son zamanlarda, Boko Haram'a karşı olan savaşı kazanabilmek için Nijerya, silah ve askeri donanım alacak kaynak arayışı içindedir. Özellikle ABD, Boko Haram savaşında Nijerya ordusunun, insan haklarını zedelediği gerekçesiyle silah satmayı reddediyor.

Çoğu yurtiçi gözlemciye göre, bütün bunların sorumlusu Nijerya'nın devlet başkanının fazla sayıdaki akılsız tercihleridir. Bunlardan en önemlilerinden biri de şu: Dr. Goodluck Jonathan'ın iktidara gelmesinde çok katkısı olan güneyli eski devlet başkanı Olusegun Obasanjo'yu dışlaması. Eski bir General olduğu için Obasanjo da uluslararası güçlerin güvendiği irtibat bireyi olarak anılıyor. Bugünkü devlet başkanı, Obasanjo'dan bağımsız olmanın uğruna stratejik düşünen kuzey generallerin baskısı altında ve çoğu alanlarda ona dengeyi sağlayabilecek Obasanjo'dan uzaklaştı ve bugün tek başına ne Boko Haramın ne de kuzey Nijerya seçkinlerinin bindirdiği yükle baş edebiliyor.

Yurtiçi gözlemcileri en çok öfkelendiren ise cumhurbaşkanının görev süresinde – iç ve dış önemli güçleri yabancılaştırması değil – ülkede daha çok yolsuzluğun, silahlı çatışmanın ve suç oranının artmasının normal bir toplumsal davranış haline gelmesidir.

 

Kaynak: friskylarr.com

 

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar