DSC07401-681x1024.jpg

Halil İbrahim Yenigün İslami muhalefetin devşirilme sürecine itirazın işaret fişeği mi?

"Rızık Allah’tandır, buna inanırız. Ama devlet kendini Tanrı zannediyor olmalı ki ekmek dağıttığını iddia ediyor. Sözüne uymayanları yediği ekmeğe ihanet etmekle suçluyor. Sanki ekmeği kendi yaratmış gibi yalanlarına inanmayıp hakikati söyleyenleri açlıkla terbiye etmeye kalkıyor."

22 Ocak 2016 Cuma

İNTİZAR - Türkiye'deki İslami muhalefetin 2002 yılında Ak Parti iktidarları ile başlayan dönemde "devlet" tarafından "mankurtlaştırılması" veya bir başka deyimle "devşirilmesi" diye nitelenebilecek süreç tamamlandı veya tamamlanıyor derken son zamanlarda bu noktada bazı soru işaretleri oluşturabilecek gelişmeler olmaya başladı. 

Ak Parti iktidarının Kürt meselesinde 90'lı yıllardaki çatışmacı, baskı, sindirme, faili meçhüllerle mesafe katetmeye dayalı yöntemlere geri dönmesinin ardından 1128 akademisyenin Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki askeri operasyonlardaki insan hakları ihlalleri ve sokağa çıkma yasaklarına karşı yayımladığı "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildirinin ardından, bildiriye imza koyan bir çok akademisyenin aleyhine karalama, baskı, hukuki kovuşturma ve en nihayetinde işten atılma gibi uygulamalar söz konusu oldu. Bu akademisyenlerden biri de Türkiye'deki İslami muhalefetin simge isimlerinden olan Sedat Yenigün'ün oğlu Yard.Doç.Dr. Halil İbrahim Yenigün de hakkında soruşturma açılarak, görev yaptığı İstanbul Ticaret Ünivesitesi'nden uzaklaştırıldı. 

Yard. Doç. Dr. Halil İbrahim Yenigün'ün babası Sedat Yenigün şehit edildiği 1980 yılına kadar yapmış olduğu çalışmalar, bir çok yayın organında yayınlanan yazıları ile o dönem İslami muhalefetin şekillenmesinde oldukça etkisi olmuş bir simge isimdir. Hatta bu gün özellikle de Ak Parti iktidarlarında cumhurbaşkanlığına kadar uzanan bütün önemli makamlara ulaşmış bir çok isim üzerinde etkileri olmuş birisidir Sedat Yenigün. 

Sedat Yenigün ve onun gibilerin etkileri ile hamuru yoğrulan Türkiye'deki İslami muhalefetin; "Bu milletin gazını aldık" ifadesi ile simgeleşen tepkisizleşme veya devlet kurumlarının koordine ettiği şekilde tepki verme noktasına evrilmesi söz konusu iken, yine Sedat Yenigün'ün oğlu Yard.Doç.Dr. Halil İbrahim Yenigün ismi etrafında şekillenen bir itiraz, bir "hayır" deme süreci mi başlıyor? Belki çok kısa süre içerisinde böylesi bir etkinin yaygın sonuçları ile karşılaşmayacağız ama belli ki yavaş yavaş da olsa hala itiraz eden, devrimci, "hayır" diyebilen, henüz devşirilememiş, mankurtlaştırılamamış bir öz var ve bu öz zaman alacak olsa da geleceğe dair daha yaygın etkiler oluşturmaya aday olma ümidini yeşertiyor. 

 

"Küçük kullar kendilerini Rezzak Sanmasın!"

Dün İstanbul Ticaret Üniversitesi Eminönü yerleşkesi önünde Yard.Doç.Dr Halil İbrahim Yenigün için Emek ve Adalet Platformu'nun organize ettiği, bir grup akademisyen ve öğrencinin de katıldığı bir eylem gerçkeleştirildi. Eylemde bazı akademisyenler konuşmalar yaptı ve bir de basın bildirisi okundu.

İlgi çekici pankartlar ve dövizler taşındı. Pankartlardan birisindeki Yard.Doç.Dr. Halil İbrahim Yenigün'e ait, eylemin konusu olan uzaklaştırma cezasına denk düşen ifade gerçekten dikkat çekiciydi. "Küçük kullar kendilerini Rezzak sanmasın!" şeklindeki ifade; belkide Türkiye'deki İslami muhalefetin en önce unuttuğu ve sessizleşmesine, sinmesine, sebep olan baskıcı yönetimlerin rızık ile korkutma silahına itirazın sıkı bir ifadesi oldu. 

Eylemde “Savaşa hayır, barış hemen şimdi!”, “Halil Yenigün yalnız değildir!” sloganları da dikkati çeken sloganlar oldu

Eylemde Emek ve Adalet Platformu'nun basın açıklaması da okundu. Okunan basın açıklamasının metnini ilginize sunuyoruz...

 
Sessiz kalanlara, gözünü yumanlara, kulağını tıkayanlara;
 
Rızık Allah'tandır, buna inanırız. Ama devlet kendini Tanrı zannediyor olmalı ki ekmek dağıttığını iddia ediyor. Sözüne uymayanları yediği ekmeğe ihanet etmekle suçluyor. Sanki ekmeği kendi yaratmış gibi yalanlarına inanmayıp hakikati söyleyenleri açlıkla terbiye etmeye kalkıyor. Kürdistan'da işlenen insanlık suçlarını dile getirip hakikatlerin açığa çıkarılmasını talep eden, barış talebini yükselten eğitim emekçileri görevlerinden uzaklaştırılıyor, gözaltına alınıyor, soruşturuluyor bu da yetmezmiş gibi mafya tetikçileri tarafından tehdit ediliyorlar.
 
Artık, “Müslüman iktidarın bir takım nesebi bozuklar tarafından yıpratıldığı” iddiası geçerliliğini yitirmiş olacak ki, Müslümanlığına şahit olduğumuz kişiler de bu cadı avının hedefindedir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın müsrif harcamalarını eleştirdiği için işten çıkarılan Özhan Uçan arkadaşımızı hatırlayalım. Sonra Müslüman kardeşi kışın ortasında hukuksuzca işten çıkarılırken, Müslüman iktidarın bekası için bu zulmü savunan ve mazluma bundan ibret almasını tavsiye eden vicdansızları da hatırlayalım. İşte şimdi de platformumuz üyesi Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Yenigün, İstanbul Ticaret Odası başkanının talimatıyla İstanbul Ticaret Üniversitesi rektörlüğü tarafından görevinden uzaklaştırıldı; şahidiz.
 
Barış isteyen akademisyenlerin Cumhurbaşkanı tarafından hedefe konmasının ardından başlayan, en vahşisinin kan banyosu yapmak istediği, en makulünün ise istifaya zorlamak veya savcılık soruşturmasıyla yetindiği bu cadı avının da şahidiyiz. Ankara'nın göbeğinde barış sloganları atarken bombaların hedefi olan binlerin de şahidiyiz. Futbol maçında ıslıklanan ölülerin, altı aydır süren kirli savaşın, mahallelere giren tankların, okul tahtalarına ırkçı dersler yazan kamu görevlilerinin şahidiyiz.
 
Tüm bunları bir kenara koyup şu gerçeğin ağırlığıyla yüzleşelim, hatta o ağırlığın altında ezilelim: “Yarabbi masumlar ölüyor, mahalle aralarına tanklar giriyor ve ben buna şahitlik ettiğim, karşı koyduğum için aç kalıyorum. Nedir bunun çıkar yolu?”
 
Sokağa çıkma yasağı altında, elinde ekmek torbasıyla katledilenlerin failleri, devletin bekası içün işlenen günahlara sessiz kalan bir coğrafyada, adil şahitlik vazifesini yerine getirdiği için insanları ekmeğinden etme cüretini de kendilerinde bulmaktadır. Artık herhangi bir İslami derdi kalmamış bu iktidarı yıpratma pahasına dahi olsa, binlerce yıllık insanlık tarihinde, her seferinde kimden gelirse gelsin zulme karşı koymuş ve “ekmek yediği yere ihanet eden” damgası yemeyi göze alarak sözünü sakınmamış Nebevi geleneğe yaraşır bir tavır sergileyen dostlarımızın yanında olacağız. Zalimlere boyun eğmeyeceğiz, şahitliğimizi sürdüreceğiz. Hakikatleri haykırmaya, barışın sesini yükseltmeye devam edeceğiz!
 
CADI AVINA SON!
 
BARIŞ İSTİYORUZ
 
 
 
Ayrıca Ruşen Çakır da Yard.Doç.Dr Halil İbrahim Yenigün ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Söz konusu söyleşide bu süreçte gelinen noktanın daha iyi anlaşılmasını sağlayacak önemli ip uçlarını yakalamak mümkün. Aşağıdaki linkten bu söyleşiyi izlemeniz mümkün...  
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar