67415-cats.jpg

Trump’ın petrol talebine Suudi Arabistan’ın jet hızıyla verdiği cevap ne anlama geliyor?

Dünyadaki petrol piyasasını batırarak, Batı ekonomisini ve dolayısıyla ABD vatandaşlarının cebini etkilemeyecek şekilde petrol fiyatlarını düşürdüler. Bu durum, 1999 yılında Kuveyt işgali öncesi gerçekleşmişti. Aynı senaryo 2003 yılında da Irak saldırısında kullanıldı. Bu durum, bir ABD saldırısı yaşanacağının en belirgin göstergesidir.

2 Temmuz 2018 Pazartesi

İNTİZAR - Suudi Arabistan Krallığı, ABD Başkanı Donald Trump'ın çağrısına hiç vakit kaybetmeden cevap verdi. Kral Selman bin Abdülaziz, Amerika yönetiminin İran ve Venezüella'ya uyguladığı yaptırımlar nedeniyle öngörülen petrol açığını telafi etmek için, ülkesinin günlük petrol üretimini arttırmayı jet hızıyla onayladı. Petrolün varil fiyatının 80 Doları geçmesinin ardından, önümüzdeki Kasım ayında Amerika'da gerçekleşecek yarı parlamento seçimleri öncesi, ham petrol fiyatlarını düşürme talebi kabul edildi.

ABD Başkanı Donald Trump, İran rejimini devirme ve 2003 yılında Irak savaşı ve işgali sırasında olduğu gibi tamamen ABD yanlısı bir hükümet ile değiştirme planları çerçevesinde, önümüzdeki Kasım ayında İran'a dayatmayı planladığı ambargonun ilk adımını attı.

Bugün 15 yıl sonra aynı senaryo tamamıyla aynı şekilde tekrarlanıyor. Bu senaryoda Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri kilit bir rol oynuyorlar. Bu bağlamda, dünyadaki petrol piyasasını batırarak, Batı ekonomisini ve dolayısıyla ABD vatandaşlarının cebini etkilemeyecek şekilde petrol fiyatlarını düşürdüler. Bu durum, 1999 yılında Kuveyt işgali öncesi gerçekleşmişti. Aynı senaryo 2003 yılında da Irak saldırısında kullanıldı. O zaman da saldırı güçleri petrol fiyatlarını etkilemiş, petrol piyasası krizde boğulmuş ve dolayısıyla fiyatların düştüğü dikkat çekmişti. Bu durum, Arap topraklarında bir ABD saldırısı yaşanacağının en belirgin göstergesidir.

ABD Başkanı Trump'ın İran'da yönetimi değiştirme planı, sıkı bir petrol ambargosu, İran sokaklarını hareketlendirmek ve finansal gelirlerini kurutmak yollarıyla başlatıldı. İran petrolünün ithalatını durdurma diktesini reddeden şirket ve ülkeleri tehdit eden Amerika bu noktada, kara listeye alarak yaptırımlara bağlı kalmamaya ve ABD piyasalarını kapatmaya yoğunlaştı. Bu planın diğer bir ayağı ise, İran'da para biriminin değerinin düşmesi ve yüksek fiyatlar yüzünden İran halkının çektiği sıkıntıları arttırmayı amaçlıyor. Bu şekilde ekonomik darboğazın, İranlıları dev gösteriler düzenlemek için sokaklara dökmesi ve ülkeyi devrime götürmesi hedefleniyor. Bu doğrultuda medya üzerinden başlatılan kışkırtma kampanyalarının da önümüzdeki haftalarda tırmandırılması bekleniyor.

İran bugün günlük olarak 2.8 milyon varil petrol üretiyor. Bu petrolün 600 bin varili Çin, 400 bin varili ise Hindistan tarafından satın alınıyor. Yani İran'ın petrol ihracatının yaklaşık yarısı bu şekilde uygulanıyor. Petrolün geri kalan kısmı ise, Türkiye, Japonya, Güney Kore, Fransa, İtalya ve İspanya'ya gidiyor. Öte yandan Suudi Arabistan Krallığı ise, yaklaşık olarak İran'ın ihraç ettiği petrol hacmine eşdeğer, iki milyon varil ekstra petrol daha pompaladı. ABD Başkanı Trump büyük bir ihtimalle Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt gibi diğer Körfez ülkelerine de, Brent petrolün varil fiyatının 80 dolarlık bariyerin altına düşmesi için ekstra petrol üretmeleri konusunda baskı yapıyor. 2016 yılından bu yana ilk kez geçtiğimiz Cuma petrol fiyatları sınırın altına indi. Suudi Arabistan'ın, tarafsız bölgede Kuveyt ile ortak olan alanlarda durdurulan petrol üretimini tekrar aktif hale getirmek zorunda kalabileceği yönünde raporlar yayınlanıyor. Buna göre yeni alanlarda günde 500 bin varil petrol üretmesi öngörülüyor.

Suudi Arabistan Kralının geçtiğimiz Cumartesi günü yaptığı telefon görüşmesinde, Trump'ın talebini onaylama kararı, Suudi Arabistan'ın petrol üretiminin çıtasının günlük 12 milyon varile ulaşması ve “OPEC” anlaşmasından ayrılması anlamına geliyor. Geçtiğimiz hafta Rusya ile Suudi Arabistan koordineli bir şekilde üretimin artışının bir milyon varil petrol olması için karar verdi. Bu durum, Petrol örgütünün çöküşüne veya en azından örgüt içi bölünmelere yol açabilir.

Bu telefon görüşmesinin ardından Trump, “OPEC”, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri üzerinde sağladığı etki ve dayatmalar ile son kararın sahibi oldu.

Suudi Arabistan'ın ittifakı delmesine Rusya'nın ve petrol örgütüne üye olan diğer ülkelerin tepkisi ne olur bilmiyoruz. Örneğin Cezayir, Rusya ve Suudi Arabistan liderliğindeki “OPEC” örgütü arasında “uzlaşma” sağlanmasında önemli rol üstleniyor. Bu uzlaşı daha önce fiyatların çöküşüne son vermiş ve yükselişe geçmesini sağlamıştı. Ne var ki bugün küresel piyasalarda ekonomik ve siyasi bir kaos aşaması ile karşı karşıya olduğumuz su götürmez bir gerçektir. Bu kaos, Amerika ve başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap dostlarının lehine olmayan kutuplaşmalar ve ittifaklar geliştirebilir.

Suudi Arabistan'ın ani kararı ile petrol fiyatlarının düşüşü, 2014 yılındaki petrol fiyatlarının 30 dolara inmesi ve daha sonra çıkması yüzünden finansal bir felakete uğrayan “OPEC” ülkelerinin gelirlerine en az 4 yıl olumsuz yansıyacaktır. Suudi Arabistan'ın yeni kararı, petrol fiyatlarının iyileşmeye başladığı ve gerçek değerine yaklaştığı bir dönemde geldi. Böylelikle, çoğunluğu üçüncü dünya ülkelerinden oluşan ihracatçı ülkeler için ümit edilen düşük gelirler ve şiddetli ekonomik kriz ile karşı karşıya gelmeleri sağlanabilir.

Bu arada Türkiye, geçtiğimiz hafta Amerika'nın yaptırımlarına bağlı kalmayacağını ve İran'ın petrolünü her zaman olduğu gibi ithal etmeye devam edeceğini duyurdu. Çünkü İran, Türkiye için önemli bir sınır komşusu ve ticari ortaktır. Çin'in de bu yaptırımlara uyması uzak bir ihtimal olarak değerlendiriliyor. Raporlara Çin, belki de bunun da ilerisine giderek Tahran'dan petrol ithalatını bir milyon varile çıkarabilir.

Bu noktada, Trump'ın talebine verilen hızlı cevap ve vatandaşlarını bu imkânlardan mahrum bırakması pahasına petrol seviyesinin maksimum düzeye yükseltilmesi karşılığında Suudi liderliğinin ne alacağı sorusu, güçlü bir şekilde gün yüzüne çıkıyor. Petrol ihraç eden Arap ve Körfez halklarının çoğunluğu ve diğer ülkeler, temel gelir kaynağı olarak petrole dayanıyor. (Cezayir, Libya, Irak, Nijerya, İran, Endonezya ve daha birçok ülke) Amerika ve Batılı ülkelerdeki vatandaşların refahı, ekonomilerinin canlanması, Müslüman ülkelerdeki yönetimlerin değişmesi ve Ortadoğu'nun kaos içinde boğulması için tezgahlanan petrol fiyatlardaki bu düşüş nedeniyle, yüz milyonlarca Dolar zarara kim uğrayacak? Soruların cevabını önümüzdeki haftalara ve aylara bırakıyoruz.

Abdulbari Atvan
Kaynak: Ray el- Yevm  
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar