Mısır devleti, yıllardan beri ülkedeki Şii azınlığı inancını özgürce ve açıkça yaşama hakkından mahrum ediyor. Bu baskının temelinde Sünni çoğunluklu ülkede Şiiliğin yayılacağı korkusu yatıyor. Dahası Şiilerin Mısır'a aidiyet duygusu sorgulanıyor.
Şiiler baskılara, tutuklamalara, hapis cezalarına maruz kalıyor. 18 Mayıs'ta Şii lider El Tahir El Haşimi, savcılık tarafından Şiiliği yaymaya çalışmak, toplumsal barışı bozmak ve gizli faaliyetlerde bulunmakla suçlandı. Haşimi, serbest kaldıktan sonra Al-Monitor'a e-posta yoluyla gönderdiği açıklamada üç gün gözaltında tutulup sorgulandığını ve bin Mısır lirası (131 dolar) kefalet karşılığında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını belirtti.
Mısır Kişisel Haklar Girişimi'nin açıklamasına göre de 12 Mayıs'ta da bir doktor Şii inancını takip ettiği için altı ay hapis cezasına mahkum oldu. Doktor dine hakaret, mezhepsel çatışma çıkarma teşebbüsü ve Şii ideolojisini yaymaya çalışarak ulusal güvenliği tehdit etmekten suçlu bulundu.
Haşimi “Mısır'ın geldiği noktadan büyük hayal kırıklığı duyuyorum. (…) Biz dinimizin gereklerini yerine getirmekten başka bir şey yapmadık.” diyor.
Bahsi geçen iki olay Şiilere yönelik çok sayıdaki gözaltı ve tutuklamalardan sadece ikisi. Bu olaylar bilhassa 25 Ocak Devrimi'nin ardından artmaya başladı.
2013'te devrik İslamcı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde aralarında tanınmış din adamı Şeyh Hasan Şehata'nın da yer aldığı dört Şii, Gize vilayetinde öfkeli bir radikal Selefi grup tarafından öldürüldü. Olaylarda 32 Şii de yaralandı. Muhafazakâr Sünni bir aileden gelen Şehata 1996'da Şiiliği seçmişti. Olayın ardından açılan davada 31 kişi hâlen yargılanıyor. Mahkemenin haziran ayı içinde kararını açıklaması bekleniyor.
Mısır'daki Şiilerin sayısı tartışmalı bir konu. Gayri resmi kaynakların Al-Monitor'a verdiği bilgiye göre nüfusun yüzde 1'i Şii, yani kabaca 900 bin kişi.
Haşimi bu konuda şöyle diyor: “Mısırlı Şiiler kendilerini azınlık olarak görmüyor. (…) Bizler Müslüman bir ülkede yaşayan, İslam içinde tanınmış bir mezhebiz.”
Mısır ceza yasasının 98'inci maddesinin W bendine göre “semavi dinleri alaya almak veya aşağılamak ya da mezhepsel ihtilaflar kışkırtmak” suç sayılıyor.
Mısır Kişisel Haklar Girişimi'nin avukatlarından Amr İzzet'e göre Mısır devleti bu maddeyi genellikle Sünni İslam ve resmi olarak tanınan Hristiyan ve Yahudi cemaatleri dışında kalan dinsel azınlık mensuplarına karşı kullanıyor. İzzet şöyle devam ediyor: “İslam'ın özünde dini özgürlük vardır ama Mısır devleti bu gerçeği tanımıyor. (…) Anayasa da dini özgürlükleri teminat altına alıyor ama bu hüküm asla hayata geçmedi.”
Kanunda Şiiliği açıkça suç sayan bir madde bulunmadığını vurgulayan İzzet, Şiilere ve diğer azınlıklara karşı genelde “dine hakaret” ve “toplumsal barışı etkileyebilecek aşırı fikirler yayma” gibi yasal gerekçelerin kullanıldığını belirtiyor.
İslam alanında çalışan bir grup araştırmacı 16 Mayıs'ta Şiiliğin yayılışını engellemek amacıyla İslami İmamlar adında bir araştırma merkezi kurdu. Araştırmacılardan Muhammed Abadi'ye göre merkez Şiiliği sadece Mısır'da değil, diğer Arap ülkelerinde ve tüm İslam dünyasında izleyerek Şiiliğin Sünni dünya için arz ettiği tehlikeleri ortaya koyacak.
Abadi esas sorunun siyasi olduğunu söylüyor: “Herkesin kendi dinini yaşamasında mesele yok. Mesele siyasi alana etki etme teşebbüslerinde. (…) Şiilerin azınlık olduğu doğru ama Yemen'de Husiler örneğinde görüldüğü gibi azınlıklar yaşadıkları ülkelere etki edebiliyor.”
Mısır Şii Derneği'nin Facebook sayfasını yöneten Ahmed Hagar El Hüseyini'ye göre merkez, Şiiliği karalamak amacıyla aşırıcı bir grup tarafından kuruldu. Al-Monitor'a konuşan Hüseyini şöyle diyor: “Bir ideolojiye cephe aldığınız zaman onunla ilgili her şeye düşman olursunuz. Bizlerin ve Sufilerin Hz. Muhammed'le ailesine olan sevgideki ortaklığımız, kutsal mekânlardaki törenlerimiz de buna dâhil.”
Hüseyini, Mısır'daki Şiilerin kendi camilerini kuramadığını, hatta toplantılarını ve dini merasimlerini yapamadığını anlatıyor. Peygamber'in torunu İmam Hüseyin'in şehadetini anmak için kurulan “Hüseyiniye” adındaki kamusal mekânları oluşturmaları da yasak. Böyle olunca Şiiler ibadetlerini gözden ırak evlerinde yapıyor, Sünnilerin ve özellikle Sufilerin Ehl-i Beyt'in doğum günlerinde düzenlediği anmalarda Ehl-i Beyt mabetlerini ziyaret ediyor.
Hüseyini “Bizleri temsil edecek resmi kurum ve örgütler kurma hakkımız yok. (…) Var olanlar ise ya ruhsatsızdır ya da yardım kuruluşu olarak faaliyet gösteriyor.” diye anlatıyor.
Şii kimliğinden açıkça bahsedemediğini belirten Hüseyini, sadece devletten değil halktan da baskı gördüklerini vurguluyor ve yaşadığı mahallede maruz kaldığı taciz olaylarını anlatıyor.
Nitekim El Ezher Üniversitesi'nde İslam hocası olan Abdül Muneym Fuad da Şiilerin ibadetlerini özgürce yerine getirme hakkına sahip olmadığına inanıyor: “Şiilerin inancı İslam kaynaklı değildir. İbadetleri de öyle. Bu nedenle El Ezher onların ibadetlerini açıkça yerine getirmesine veya kendi camilerini yapmasına müsaade etmiyor.”
Sünniler ve Şiiler, İslam'ın ana temellerinde ortaklaşsa da Şii inancında Ehl-i Beyt'e toplum üzerinde özel bir manevi ve siyasi otorite atfeden farklı bir anlayış söz konusu. Şiilere göre Hz. Muhammed'in ölümünün ardından Müslümanların başına Peygamber'in dostu ve Birinci Halife Ebu Bekir Sıddık değil, Peygamber'in kuzeni İmam Ali Bin Ebu Talib geçmeliydi. İki mezhep arasındaki başlıca ayrılık da sahabeye yaklaşımda yatıyor. Sünni inancında sahabeye büyük saygı varken Şii inancında ağır eleştiriler söz konusu.
Hüseyini Şiilerin sahabeye bakışını şöyle anlatıyor: “Biz onları kınamıyoruz veya aşağılamıyoruz. (…) Onların Müslümanları yönetme hakkını kabul etmemek ile kınamak arasında fark var. (…) Bu bizim inancımızın temeli.”
El Ezher tarafından çıkarılan El Ezher Dergisi, 60 sene önce yayımlanan bir kitabı geçtiğimiz günlerde yeniden bastı. “Şia Dininin Çerçevesi” başlığını taşıyan bu kitap Şiiliği İslam'ın bir mezhebi olarak değil ayrı bir din olarak tanımlıyor. Merhum İslami düşünür Muhibbuddin El Hatip tarafından yazılan bu kitaba göre Şiilerin Sünni İslam'la ortak bir zemin bulması mümkün değil.
Fuad bu konuda şöyle diyor: “Biz Şiilerin kendilerine karşı değiliz. Biz onların sahabenin iktidarı gasp ettiğini iddia eden siyaset odaklı dinlerine karşıyız.”
Mısır medyası Şiileri sık sık İran hesabına çalışan ajanlar olarak resmediyor, onların Şii çoğunluklu bu ülkeden yasa dışı paralar aldığını iddia ediyor.
İslami İmamlar Merkezi Başkanı Muhammed Sabır da şöyle diyor: “İran'a bağlı, İran destekli gizli hücreler var. Merkezimiz işte bununla mücadele etmeye çalışıyor.”
Hüseyini bu iddiaları reddediyor: “Mısırlı Şiilerin İran'la irtibatı yok. Yoksa ağır ihanetle suçlanırlardı. (…) Mısır'daki Selefiler medyayı kullanarak bizlerin İran'ın Arap dünyasına nüfuz etmesine yardım eden ajanlar olduğuna Mısır halkını inandırmaya çalışıyor. Aidiyet duygumuzu sorgulamaya kimsenin hakkı yok. (…) Bizler başka hiçbir ülkeye sadakat duymayan vatansever Mısırlılarız.”
Marwa Al-A'sar
Kaynak: al-monitor.com