74647-3.jpg

Tel Aviv Üniversitesi: İsrail, askeri çatışmadan korkuyor

İsrail liderliği, bu savaşta Hizbullah'ın temel yapısına verilecek herhangi bir zararın sonucu olarak, hassas füzeler ile gelecek olan misillemenin, daha da şiddetli olmasından endişe duyuyor. Raporda; Hizbullah'ın misillemesi ve olayların tırmandırılması korkusu taşıyan İsrail'in, Lübnan'da kendilerine karşı bir saldırıya giremeyeceği konusunda İran ve Hizbullah'ın emin olduğu vurgulandı.

26 Ekim 2018 Cuma

İNTİZAR - Tel Aviv Üniversitesi'ne bağlı İsrail Ulusal Güvenlik Araştırma Enstitüsü, İsrail – Hizbullah savaşı ile ilgili çarpıcı bir çalışma hazırladı. İsrail'in, istihbarat organlarının Beyrut'ta ortaya çıkardığı füze cephaneliğinin oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırmak üzere doğrudan bir askeri operasyona girmeyi reddettiğine işaret eden çalışma, Hizbullah'ın İsrail'e karşı kurduğu caydırıcılık denkleminin bunun nedeni olduğunu kabul etti. Siyonistler tarafından hazırlanan çalışmada, Lübnan'a karşı düzenlenecek bir askeri saldırı, “kırmızıçizgi” olarak değerlendirildi.

Bununla birlikte, İran ve Hizbullah'ın hassas füzelere gösterdiği özenin, İsrail'e karşı askeri üstünlüğü güçlendiren caydırıcı bir denge oluşturduğu ifade edilen çalışmada, aynı zamanda İsrail'in neticelerini önlemek istediği gelecek savaşın büyük tehlikeler taşıdığı açıklandı. Buna göre İsrail liderliği, bu savaşta Hizbullah'ın temel yapısına verilecek herhangi bir zararın sonucu olarak, hassas füzeler ile gelecek olan misillemenin, daha da şiddetli olmasından endişe duyuyor.

Raporda, Lübnan'da üretim fabrikalarının kurulması ile birlikte, Hizbullah'ın misillemesi ve olayların tırmandırılması korkusu taşıyan İsrail'in, Lübnan'da kendilerine karşı bir saldırıya giremeyeceği konusunda İran ve Hizbullah'ın emin olduğu vurgulandı. Bahsi geçen rapora göre, İsrail Lübnan'da klasik füzelerin hassas güdümlü füzelere dönüştürüldüğü bölgelere saldırı düzenlese de, İran ve Hizbullah'ın projelerini geciktirmek için doğrudan bir baskı uygulasa da, İran'ın Hizbullah'ı gelişmiş ve etkili silahlar ile donatmasına engel olamayacaktır.

Bunun yanı sıra raporda, Suriye'ye saldırarak, ya da Suriye ve Lübnan'da diplomatik faaliyetler yürüterek İran'ın Hizbullah'ı gelişmiş silahlar ile donatma çabalarını baltalamak için defaatle düzenlenen girişimlerin, muhaliflerin caydırıcı bir güç oluşturmaya ilişkin çektiği zorlukları ifşa ettiğine dikkat çekildi. Çalışmada, İsrail istihbaratının Lübnan'daki hassas füzelerin üretilmesi projesi hakkında art arda tespitlerde bulunması ve konu hakkında yaptıkları açıklamaların, söz konusu projeyi durdurmadığı ve İsrail için bu tehdidi ortadan kaldırmadığı belirtildi.

Söz konusu Yahudi enstitüsünde hazırlanan çalışma, şu sorulara dikkat çekti: Lübnan'da füze üretimi ile mücadele etmenin amacı nedir? İsrail istihbaratı tarafından toplanan materyallerin kullanılması da dahil olmak üzere, bu medya politikası faydalı mıdır?

Rapor şöyle devam etti: Medya organlarının bu konuda defalarca kullanılması, İsrail'in Lübnan'da diğer araçları kullanarak hedefine ulaşamadığını gösteriyor. Dahası, tasdik edilmiş bir askeri tehdidin yokluğu durumunda bile medya organlarının böylesine etkili bir şekilde kullanılması, aslına bakılırsa İsrail'in Lübnan'da askeri operasyondan kaçındığına işaret ediyor. Bu durum, İran ve Hizbullah'ın korkusuzca planlarını yürütmeye devam etmekte serbest oldukları anlamına geliyor. İsrail'in medya organlarını tekrar tekrar kullanması, caydırıcı imajına zarar veriyor. Bu durum ayrıca, Tel Aviv'in sadece caydırıcılığını güçlendirmek üzere çalıştığı ve İsrail'in Lübnan'da herhangi bir askeri operasyonla ilgilenmediği söylemlerini destekliyor.

Çalışmaya bakılırsa, Hizbullah'ın eylemlerini ortaya çıkarmak için İsrail'in medya araçlarını kullanma politikası, doğrudan sorumlulara (İran ve Hizbullah) yönelik değildir. Buna göre İsrail'in asıl amacı uluslararası toplum, Lübnan yönetimi ve Lübnan halkına baskı uygulamaktır. Bu baskı, Lübnan devletini, altyapısını ve ordusunu yok edecek olan İsrail - Hizbullah savaşından daha çok korkmalarını ve bölgede istikrarsızlığı arttırmayı hedefliyor. Bu durumun Lübnan'a müdahale edilmesine ve İran ile Hizbullah'ın projelerinin durdurulmasına yol açması bekleniyor. Ancak yine çalışmaya göre, bu çabaların hepsi faydasız görünüyor.

İsrailli uzmanlar tarafından hazırlanan çalışma, Netanyahu'nun BM'de yaptığı konuşmadan sonra bile, uluslararası toplumun konuya kayıtsız kaldığını ve Lübnan'daki baskı araçlarının kullanılmasını reddettiğini vurguluyor: Amerika yönetimi içişleri ve dış politikasını ateşe atan diğer problemlerle meşgul durumda. Amerikan Ordusu, Suriye topraklarını terk ederek, Rusya'nın bölge üzerinde hâkimiyet kurmasının önündeki kapıyı açtı.

Bu aşamada İsrail'in operasyon metodunun, asıl hedefine ulaşamadığını belirten çalışma, İran ile Hizbullah şöyle dursun, uluslararası toplum ile Lübnan'ı bile, İran'ın projelerini durdurmaya zorlayamadığını belirtiyor. Çalışmaya göre, eğer bu durum gelecek aşamada İsrail devleti için gerçek bir stratejik tehdit ise, Suriye'de artan hareket güçlüğü de göz önüne alındığında, İsrail'den kendini kanıtlayan bir tehdit yaratması için daha büyük riskler alması istenecektir.

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırma Enstitüsü tarafından hazırlanan çalışma şu ifadelerle sonlandırıldı: İsrail ister mevcut bölgelere saldırsın, ister İran ve Hizbullah'ın projelerini ertelemek için dolaylı bir şekilde uyguladığı baskılarında başarılı olsun, Hizbullah'ın gelişmiş silahlar ile silahlandırılması Tahran'ın öncelikleri arasında kalmaya devam edecektir.

Zuheyr Andraos
Kaynak: Ray el-Yevm
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar