20656.jpg

Hizbullah’ın füze sistemleri, caydırıcılık denkleminin ötesinde

Hizbullah füzelerinin korkusu, ikinci Lübnan savaşından bu yana hala İsrail rejiminin peşini bırakmadı. İsrail varlığının stratejik yapılarını hedefleyebilme kapasitesine sahip olan bu sistem, sadece caydırıcılık denklemini değil, beklenen savaşın doğasını da etkileyecektir.

5 Mart 2019 Salı

İNTİZAR - Siyonist rejimde siyasi ve güvenlik alanlarındaki karar mekanizmalarına ağır çaplı ayar veren Hizbullah'ın füze sistemleri, büyük bir sürpriz oluşturdu. Bu sistemlerin gölgesi bile, 2006 yılından bu yana mevcut olan caydırıcılık denkleminin temelini oluşturmak için yeterli oldu. Hizbullah ise, Seyyid Hasan Nasrallah'ın son konuşmasında bahsettiği hassas füzelere ulaşana kadar bu denklemi geliştirdi.

Hizbullah'ın birden fazla düzeyde yeteneklerini geliştirmesinin yanı sıra, El-Celile'nin kontrolü, amonyak, Dimona ve tüneller meselesi gibi İsrail'i meşgul eden zorlukların zaman zaman ortaya çıkmasına rağmen, Hizbullah füzelerinin korkusu, ikinci Lübnan savaşından bu yana hala İsrail rejiminin peşini bırakmadı.

Gün geçmiyor ki, İsrail rejimi ya askeri ve siyasi yetkilileri ya da medya araçları yoluyla Hizbullah'ın füze cephaneliğini gündeme taşımasın. İsrailli askeri analist General Amos Gilboa'nın: “Biz Hizbullah ve Hamas'ın Hayfa'nın ötesine uzanan füzelerine karşı koyacak yeterliliğe sahip değiliz” sözleri de, bu bağamda ne ilk, ne de son oldu.

Hizbullah'ın füzeleri hakkındaki belirsizlik, İsraillilerin durumunu daha da kötüye götürüyor. Bu durum Netanyahu'nun BM Genel Kurulu toplantısında Hizbullah'ın füzelerini dile getirmesine sebep oldu. Ne var ki, daha sonra Lübnan Dışişleri Bakanı Cebran Basil'in Beyrut'ta düzenlediği ve yabancı büyükelçilerin de katıldığı basın toplantısının ardından, Netanyahu'nun BM'de öne sürdüğü fotoğraflar ve ses kayıtlarının sahte olduğu ortaya çıkarıldı.

Suriye'nin düşürülmesi ve Hizbullah'ın tedrici olarak kuşatılması planlarının başarısızlığının ardından, bugün İsrail rejimi her zamankinden daha fazla karmaşık bir durumda görünüyor. Siyonist rejimin, savaş istemediğini söyleyen Lübnan ve diğer bölgeleri tehdit eden pozisyonu sarsılmış gibi görünüyor. Bazen UNIFEL güçlerini işlerini ihmal etmekle suçlayan işgal rejimi, bazen de İran ve Suriye'yi hedefliyor.

Füzeler meselesi yalnızca İsrail medyasını ve Washington ile çizdikleri sıcak hattının gündemini meşgul etmiyor, bu füzelerin kıvılcımı İsrail'deki bu stratejik mesele hakkında kafa karışıklığı yaşayan karar alıcıların merkezlerine kadar ulaşıyor.

İsrail askeri istihbarat eski başkanı emekli General Amos Yadlin'in, Başbakan Benyamin Netanyahu'nun, Hizbullah'a ait sadece onlarca hassas füzesi olduğuna dair sözlerini eleştiren sözleri, bu karışıklığın bir göstergesidir.

Hizbullah füzelerinin İsrail'in içinde tutuşturduğu iç kargaşa ve Katyuşa (Sovyet yapımı birçok namlulu roketatar) öncesi dönemden başlayarak hassas füzelerin ötesine ulaşan füze cephanesinin büyüklüğü doğrultusunda, birkaç noktaya işaret etmek gerekiyor:

Birincisi: Teknolojik açıdan, Siyonist rejim işgal edilmiş Filistin semalarında Hizbullah füzelerine karşı koymak için füze kalkanının yetersiz olduğunu kabul etti. İsrailli “The Jerusalem Post” gazetesi, Amerikalı bir askeri lider tarafından, Amerikan'ın Ulusal Güvenliği Yahudi Enstitüsü için hazırlanan bir raporda, Hizbullah'ın günlük 1000 – 3000 arasında füze fırlatmasının beklendiğini aktararak, 2006 yılındaki savaş dönemi boyunca Hizbullah'ın günlük yaklaşık 4000 tane füze fırlattığına işaret edildi.

İkincisi: Hizbullah'ın füzeleri karşısında İsrail'in yetersizliği sorunu sadece teknik açı ile sınırlı değil, bu işin önünde ekonomik engeller de bulunuyor.

Hizbullah'ın füzelerine karşı koymanın maliyeti, sadece bir günlük 1,3 milyar doları buluyor. Yani, Temmuz savaşına benzer bir savaşta füzelere karşı koymanın bedeli Siyonistler için 40 milyar doları aşacaktır. Peki, Siyonist rejim bu büyük yükü taşıyabilecek midir?

Üçüncüsü: Birçok askeri çalışma ve üniversite araştırmasına başlık olan Hizbullah'ın füze cephaneliği, Tel Aviv ve diğer işgal altındaki şehirlerde, gökdelenlerin çöküşü hakkında korkunç bir tablo çiziyor. Bu araştırmaların çoğunluğu, “Demir Kubbe” sisteminin Hizbullah tarafından fırlatılacak olan füzeleri engellemek için yeterli kapasiteye sahip olmadığını vurguluyor.

Araştırmalardan bir kısmı, Hizbullah'ın bugün dünya çapında geleneksel orduların yüzde 95'inden daha fazla yıkıcı güze sahip olduğuna işaret ediyor.

Amerika merkezli “The Atlantic” dergisi, olabilecek felaket senaryolarından endişelenen İsrailli güvenlik yetkililerinden aktararak, Siyonist rejimde sivil ve askeri altyapıların yıkılmasının İsraillilerin en büyük korkusu olduğunu belirtti.

Dördüncüsü: Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Hizbullah'ın gelişmiş füzeleri ve görevlerini başarıyla yerine getirdiklerini vurguladığı sürece, İsrail rejimi Hizbullah'ın sahip olduğu füzeler hakkında endişe durumu içinde yaşıyor. Yani hassas füzeler Hizbullah'ın heybesinde olduğu sürece, İsrail rejimi Suriye semalarında ne yaparsa yapsın, Hizbullah'ın hassas füzelerine ulaşmadan başarılı olamayacaktır. Bugün Siyonist rejimin işgal ettiği topraklarda Hizbullah füzelerinin ulaşamayacağı tek bir nokta bile yoktur.

Özetle, Hizbullah'ın füze sistemlerinin İsrail-Arap çatışmasında en önemli dönüm noktası olduğunu söylersek abartmış olmayız. İsrail varlığının stratejik yapılarını hedefleyebilme kapasitesine sahip olan bu sistem, sadece caydırıcılık denklemini değil, beklenen savaşın doğasını da etkileyecektir.

Kaynak: İuvmpress
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar