EOUFzqOWoAAoJRX.jpg

İsrail ve Natanz Nükleer Tesisi kazası

İsrail'in Natanz olayına bulaşması varsayımının hala uzman ekiplerce ciddi bir şekilde incelendiğinin bilinmesi gerekiyor. Aynı zamanda, bu olayın resmi makamlarca ilan edilmesi ve bu varsayımın doğrulanması durumunda, en açık olacak olan şey, “vur kaç” döneminin geri dönüşü olmayan bir şekilde sona erdiği olacaktır.

6 Temmuz 2020 Pazartesi

İNTİZAR - İranlı medya araçları Natanz Nükleer Tesisi'nde meydana gelen patlama olayına ilişkin ilk saatlerden itibaren kaza olduğunu söylerken, İranlı yetkililer de kazanın kesin nedeninin bilindiğini açıklıyor. Ancak daha uzun bir fırsattan yararlanmak için karada stratejik bir karar alıp uygulayana kadar söz konusu sebebi resmen duyurmayı ertelemeye devam ediyorlar.

Bu olay karşısında, Siyonist medyası ise patlamanın İsrail saldırısı olduğuna yönelik varsayımları yaygınlaştırmaya çalışıyor. Ancak elbette Siyonist yetkililer bu konuya dair sessiz kalmayı tercih ediyor. Siyonistlerin bu ikili oyununu, olayın sorumluluğunu resmi olarak kabul etmezken, diğer yandan tek kuruş bile harcamadan kendi yetenekleri ile ilgili propagandalar yapabilmelerini sağlıyor. Diğer yandan ise İran'ın bir misilleme saldırısından da kendilerini korumuş oluyorlar.

Bu gibi durumlarda, İsrail daima sessizliğe başvurarak yeteneklerinden korkutmak ve göz dağı vermeye çalışır. Bugün de son zamanlarda İran'da meydana gelen tüm olayları kendisi gerçekleştirmiş gibi görünmeye çalışıyor. Parçin'de meydana gelen patlama gibi Tahran'da son günlerde meydana gelen olayları, Siyonistlerin gücü ve yeteneklerinin bir sonucu gibi göstermeye çalışıyor. Ancak, bu iddia Siyonistler, hesapları ve kendi başarı haznesine yazdıklarının tam aksine bir varsayımdır.

Analistlerden bazıları ve bir takım medya uzmanları, İsrail'in İran'ın nükleer yeteneklerine duyduğu öfkenin, İsrail'in Natanz olayına karışması fikrini güçlendirdiğini belirtiyor. Bunun arkasında ise, örneğin nükleer uzmanı bilim adamlarına suikast düzenlemek ya da uydurma belgeler yayınlayarak Uluslararası Atom Enerji Kurumu'na başvurması gibi İsrail'in bu öfkeyi çeşitli yöntemlerle ortaya koyma girişimleri yer alıyor.

Diğer yandan bazı analistler ise, İsrail'in Natanz olayının arkasında yer alabileceğine daha kesin bir şekilde işaret ediyor. Çünkü İsrail Direniş Ekseni savaşçılarının Suriye, Lübnan ve Filistin'deki kara sınırlarında yer almasından dolayı hem büyük bir endişe hem de öfke duyuyor. Bundan dolayı İran ile çatışma sahasını değiştirmek istemiş ve İran'ı sınırlarında kendi toprakları içerisine çekmek için bu yönetme başvurmuş olabileceği düşünülüyor.

Bir diğer analist görüşü ise, yaptırımlar, dünyanın korona virüsü ile meşgul olması ve son olarak İran ile nükleer anlaşmanın dağılmasıyla birlikte oluşan küresel koşullardan, İsrail'in faydalanması olasılığına dikkat çekiyor. Buna göre tüm bu koşullar İsrail'in Natanz olayına karışması varsayımını güçlendiriyor. Bu görüşü savunanlar, İsrail'in bu uygulamalarla ve ABD'nin de destekleriyle önümüzdeki sonbaharda İran'a uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasını önlemek için elinden geleni yaptığını düşünüyor.

Yukarıda söz ettiğimiz analizler şöyle dursun, İsrail'in Natanz olayına bulaşması varsayımının hala uzman ekiplerce ciddi bir şekilde incelendiğinin bilinmesi gerekiyor. Aynı zamanda, bu olayın resmi makamlarca ilan edilmesi ve bu varsayımın doğrulanması durumunda, en açık olacak olan şey, “vur kaç” döneminin geri dönüşü olmayan bir şekilde sona erdiği olacaktır.

Kaynak: Al-Alam
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar