48343970100848640360no.jpg

Siyonizm ve İsrail’in Doğuşu - II

"...Siyonizm bir yerleşimcilik macerasıdır. Bu nedenle o silâhlı güç meselesinden yanadır. İbranice konuşmak önemlidir ama maalesef birilerini silâhla vurabilmek daha da önemlidir. Bu beceri yoksa ben sadece yerleşim meselesiyle bir oyuncak gibi oynuyorum demektir."

22 Ocak 2016 Cuma
1923 tarihli Iron Wall isimli kitabında Siyonizmin revizyonist kanadının kurucusu Vladimir Jabotinsky şunları yazmaktadır:
Araplar arasında gönüllü bir uzlaşmaya dair herhangi bir tartışmanın bugün ve öngörülebilir bir gelecekte ortaya çıkması mümkün değil. Doğuştan kör olanlar hariç tüm iyi niyetli insanlar uzun zaman önce Filistin'in bir Arap ülkesinden Yahudi bir azınlığın yaşadığı bir ülkeye dönüştürülmesi konusunda Filistinli Araplarla gönüllü bir anlaşmaya varılmasının tümüyle imkânsız olduğunu anlamışlardı.”
 
Yereldeki her halk kendi ülkesini ulusal bir vatan olarak görür ve kendisini oranın tek hâkimi kabul eder. Başka bir efendiye asla izin vermez. Bu tespit Araplar için de geçerlidir. Arapların temel hedeflerimize ait gizli formüller ile kandırılabilen aptallar olduğuna bizi tavizci çevreler ikna etmeye çalışmaktadırlar. Bense Filistinli Araplara dair bu görüşü tümüyle reddediyorum.
Filistinliler ellerinde umuda dair tek bir kıvılcım kalana dek bu şekilde mücadele edeceklerdir.
 
Yerleşimciliği izah ederken ne tür kelimeler kullandığımızın bir önemi yoktur. Yerleşimcilik, her Yahudi ve her Arap tarafından anlaşılan, kendi içinde bütünsel ve kaçınılması mümkün olmayan bir anlama sahiptir. Onun tek bir hedefi vardır. Mesele olguların doğası ile ilgilidir. Doğayı değiştirmek imkânsızdır. Yerleşimcilik Filistinli Arapların iradesi hilâfına gerçekleştirilmiştir. Bu, hâlâ devam eden bir süreçtir.
 
[…] gönüllü bir anlaşma tasavvur bile edilemez. Tüm yerleşimcilik, hatta en kısıtlı hâlinde bile, yerli halkın iradesini hiçe sayarak devam etmek zorundadır. Bu nedenle bu süreç devam etmeli ve sadece yereldeki ahlâkın asla yarıp geçemeyecekleri bir Demir Duvar'dan müteşekkil bir güç zırhı altında gelişmelidir. Bizim Arap siyasetimiz budur. Bu siyaseti başka bir şekilde formüle etmek ikiyüzlülüktür.
 
[…] müsamaha göstermeden, belirli bir kudretle hareket edilmelidir. Bu noktada zor kendi rolünü oynamalıdır. Bu noktada bizim vejetaryenlerimizle militaristlerimiz arasında anlamlı hiçbir fark bulunmamaktadır. Biri Yahudi süngülerinden oluşan Demir Duvar'ı, diğeri de İngiliz süngülerinden oluşan Demir Duvar'ı tercih etmektedir.
 
Hâlihazırda kimi insanların yaşadıkları bir toprağa yerleşmek istiyor iseniz o toprakta bir garnizon kurmanız gerekir. Başka bir yolu var mı? Yoksa gidin, yerleşiminizi o toprağa yerleşmenizi imkânsızlaştıran, ona mani olan, bu ihtimali yok eden her türden girişimi fiziken geçersiz kılan silâhlı bir güçten mahrum kılın! Siyonizm bir yerleşimcilik macerasıdır. Bu nedenle o silâhlı güç meselesinden yanadır. İbranice konuşmak önemlidir ama maalesef birilerini silâhla vurabilmek daha da önemlidir. Bu beceri yoksa ben sadece yerleşim meselesiyle bir oyuncak gibi oynuyorum demektir.
 
Bu meseleyi sıradan bir biçimde kınamak ahlak dışı bir konudur, benim bu hususla ilgili soruya cevap ‘kesinlikle yanlış!' olacaktır. Bizim ahlâkımız budur. Başka da bir ahlâk söz konusu değildir. Araplar için bize mani olma konusunda en ufak bir umut kırıntısı varoldukça onlar bizlere umutlarını satmayacaklardır. Lezzetli bir lokma için tek bir tatlı söz edilmeyecektir. Çünkü bu Filistinliler ayaktakımı değil canlı kanlı bir halktır. Ve hiçbir halk kaderini etkileyecek böylesi bir meseleyle ilgili bu tarz bir tavizde bulunmaz. Bu ancak umut yoksa, Demir Duvar'da tek bir görünür kapı bırakmadığımızda mümkündür.
Revizyonistler Filistin'deki İngiliz mandasını revizyona tabi tutmak isterler. Bu revizyona göre Filistin Ürdün'ün doğusunu, yani bugünkü Ürdün devletini, batı yakasını, o dönemde mandanın doğu sınırını çizen Ürdün Nehri'ni içermektedir. Revizyonistler zaman içerisinde bugünkü Likud partisine dönüşür. Bu parti Jabonitski'yi model ve felsefî kurucu olarak kabul eden Menahim Begin'in sağcı partisidir. Jabonitski Avraham Stern'in ölümü üzerine onun adını alan Stern Çetesi'nin lideri İshak Şamir'in, Ariel Şaron'un ve Benjamin Netanyahu'nun kurucu babasıdır. Stern Çetesi Birleşmiş Milletler Filistin temsilcisini ve İngilizlerin Ortadoğu'dan sorumlu dışişleri bakanını öldüren Yahudi terörist grubudur.
 
Filistin'in Ürdün'ü de içerecek biçimde Yahudi ve Arap devleti şeklinde ikiye bölünmesini öneren, Peel Kraliyet Komisyonu'nun 1937 tarihli önerine cevaben David Ben Gurion şunları söylemektedir:
“[…] Devletin tesis edilmesi ardından büyük bir güç inşa ettikten sonra ülkenin parçalı hâline son vereceğiz ve tüm İsrail ülkesini kapsayacak şekilde genişleyeceğiz.” [Masalha, Expulsion of the Palestinians, s. 107]
 
1937'de ise şu tespiti yapar: “Arapların önerilen Yahudi devletine ait vadilere zoraki nakli Birinci ve İkinci Tapınağın ilk günleri esnasında o kendi ayaklarımız üzerinde durduğumuz günlerden beri sahip olmadığımız bir şey verecek bize.”
Aynı yıl oğluna yazdığı mektubunda da şunları söylemektedir: “Arapları kovmak, onların yerlerini ellerinden almak zorundayız, eğer onların yerlerine yerleşme hakkımızı güvence altına almak için güç kullanmamız gerekiyorsa elimizde bu konuda yeterli güç mevcuttur.”
 
1940 yılında Dünya Yahudi Örgütü için toprak satın alma çalışmasının ve (Arapları Filistin'den transfer etme yolları üzerine çalışma yürüten) bir dizi “transfer komiteleri”nden birinin başındaki isim olan Joseph Weitz şunları yazıyor:
“Transfer sadece Arap nüfusunu azaltma amacını gütmüyor bu işlem ayrıca daha az önemli olmayan ikinci bir amaca hizmet ediyor: Arapların işlediği toprakları boşaltmak ve onları Yahudi yerleşimi için özgürleştirmek.
 
Biz bu ülkede iki halka yer olmadığı konusunda net olmalıyız. Araplar bu ülkede oldukça hedefimize ulaşamayız. Arapların, hem de hepsinin komşu ülkelere transfer edilmesinden başka bir yol yok. Geride tek bir köy, tek bir kabile kalmamalı.”
 
1948'de Ben Guriyon Savaş Günlükleri'nde şunları yazıyor: “Saldırı esnasında nihai darbeyi indirmeye hazır olmalıyız. Yani ya köyleri yok edeceğiz ya da insanlarımız onların yerini alsın diye orada yaşayanları oralardan kovacağız.”
Şubat 1948'de Ben Gurion Yosef Weitz'a şunu söylüyor: “Savaş bizim toprak sahibi olmamızı sağlayacak. ‘Bizim toprağımız' ve ‘onların toprağı' türünden kavramlar barış dönemine ait kavramlar. Savaş döneminde bu kavramlar tüm anlamlarını yitiriyor.”
 
1978'de Başkan Jimmy Carter' Başbakan Menahim Begin tarafından davet edilir. İlk kez bir Yahudi olmayan kişi İsrail kabinesindeki bir toplantıya katılır. Carter'a burada o günlerde Tarım Bakanı Ariel Şaron onun birkaç yıl içerisinde işgal altındaki topraklarda 2 ila 3 milyon Yahudinin yaşadığını görünce şaşırmaması gerektiğini söyler. Devamında da şunu ifade eder:
“Şuan konuşurken bile Judea ve Samarya'ya Yahudi aileler göç ediyorlar.”
1983'te o günlerde İsrail Savunma Kuvvetleri kurmay başkanı Rafael Eytan şunu söylüyor:
Eretz İsrail'in tek bir santimetresinde bile Arapların ikamet etme hakkı yoktur. […] Bunu er geç anlayacaklar. Filistinliler yanımıza sürünerek gelene dek zor kullanacağız. […] Bu toprağa yerleşince tüm Araplar şişenin içindeki hamamböcekleri gibi hızla kaçışacaklar.
Bu noktada önemli bir hususu aktarmam lazım. Ocak 1948'de etnik temizlik ilk ayını doldurur. Esasında bu işlem 29 Kasım 1947'deki taksim kararının ardından, sabah erkenden başlamıştır. O gün Hayfa'daki 75.000 Arap terörist örgüt İrgun'un saldırısına maruz kalır. Örgütün başında Menahim Begin vardır. Saldırıda ayrıca David Ben Gurion'un düzenli milis kuvveti Hagana da rol oynar. Önceki on yıl içerisinde ülkeye gelen Yahudi yerleşimciler evlerini dağlara kurarlar ve böylelikle yüksek yerleri işgal ederler. Bu sayede yüksek noktalardan diledikleri zaman köylülere ateş açarlar. Bu saldırılarla birlikte Yahudi birlikleri yollara benzin döküp ateşe verirler. Ateşi söndürmek için dışarı çıkan köylülere makineli tüfeklerle ateş açılır. Diğer bir teknik de tamir edilmesi için Arapların atölyelerine içi bomba dolu otomobiller bırakmaktır.
 
Hagana'nın özel bir birimi olan Palmah'a bağlı resmi tarihe bağlı bir isim web sitesinde şunu söylüyor: “Hayfa'daki Filistinliler Aralık'tan beri kuşatma ve tehdit altında.”
 
Etnik temizlik böylece başlar ve 15 Mayıs 1948'de Filistin'e Arap devletini kuşatacak ilk düzenli askerî birliklerin gelmesine dek altı ay süreyle devam eder.
 
Deyr Yassin Katliamı 9 Nisan 1948'de gerçekleşir. 15 Mayıs'ta bu katliamın bir benzerine tanık olunur. Filistin'in tüm büyük şehirleri Araplardan temizlenir. Yaklaşık 300 ila 400 bin Filistinli mülteci etnik temizliğe maruz kalır.
 
Arapların Hayfa ve Filistin'den kovulma süreci böylece başlar. 21 Nisan akşamı Hamursuz Bayramı'nda süreç sona erer. O gün İngiliz komutan Stockwell dört Arap lideri ofisine çağırır ve onlara şehri terk edeceklerini ve kendilerini koruyacak kimsenin kalmayacağını söyler.
 
 
William James Martin
İştiraki
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar