img-8d1cdd23-1155-4d62-89f2-e3a88e02b9b3.jpg

Müslümanlar 'Ahzab'ın kuşatması altında

İslam İnkılâbı Lideri Ayetullah Hamanei Müslümanların bugün içinde bulundukları şartları İslam Peygamberi'nin (s.a.a.) döneminde Ahzab savaşı sırasındaki şartlara benzetiyor, zira Ahzab savaşı sırasında tüm dünyaperest ve iktidar hırsı taşıyan caniler ve zorbalar bir araya gelerek ‘Öz Muhammedi İslam'ı yok etmek istedi.

9 Ağustos 2018 Perşembe

Hicretin beşinci yılının Şevval ayında Müslümanlara karşı Ahzab savaşı gerçekleşti.

Bu savaş düşman ordusunun geniş teçhizatı ve çok sayıda askeri, İslam ordusunun az sayıda teçhizatı ve mücahitleri yüzünden yeni yeni ayakta duran bu semavi dine karşı ciddi tehdit sayılıyordu.

Kur'an'ı Kerim'in Ahzab adındaki bir suresinde Allah Teâlâ Ahzab meselesine işaret ediyor ki bu da bu savaşın ne denli önemli olduğunu gösteriyor.

Bu savaşta Mekke müşrikleri Medineli Yahudilerin kışkırtması sonucunda güçlü bir askeri ittifak kurdu. Bu ittifakta İslam dinine karşı olan tüm muhalif aşiretler ve gruplar birleşerek İslam dinini tamamen yok etmeye karar verdi.

Ahzab savaş İslam dinine karşı başlatılan en tehlikeli savaşlardan biriydi, öyle ki en ufak gaflet durumunda İslam dini ve bu semavi dine inanan tüm Müslümanlar yok olacaktı. Bu yüzden bu savaşta Kureyş'in en büyük savaşçısı Amr bin Abdived, İslam ordusunun cesur askeri Ali bin Ebu Talib (a.s.) karşısında yer aldığında, Allah Resulü (s.a.a.) şöyle buyurdu: şimdi tüm iman, tüm küfürle karşı karşıya geldi.

Zira gerçekte bu iki kişiden herhangi birinin zaferi, küfrün imana karşı zaferi veya imanın küfre karşı zaferi olacaktı. Bir başka tabirle bu savaş İslam ve şirkin geleceğini tayin edecek kader belirleyici bir savaştı.

İslam Peygamberi'ne (s.a.a.) çeşitli kabilelerden ve aşiretlerden ve on bin askerden oluşan bir ordu ile İslam dinini ve Müslümanları yok etmek üzere Medine'ye doğru harekete geçtikleri haberi ulaşınca, o hazret hemen askeri konsey oturumu düzenledi. Konseyin oturumunda Salman Farisi Medine'nin nüfuza açık kısımlarında kentin çevresinde hendek inşa edilmesini ve böylece düşmanın kentin içine nüfuzu önlenmesini önerdi.

Aslında Medine kentinin coğrafi konumu hendek inşaatına çok yardımcı oldu. Zira Medine'nin batısında Sele dağı yer alıyordu ve düşman ordusu orada hiç bir faaliyette bulunamıyordu. Öte yandan Güney kısmında volkanik taşlar ve hurma bahçeleri düşman ordusunu engelliyordu.

Medine'nin doğusundaki evler birbiriyle bitişikti, dolaysıyla düşman bir tek kentin Kuzey cephesinden kente girebilirdi. Bu yüzden İslam Peygamberi (s.a.a.) Müslümanlara kentin bu kısmında hendek inşa etmelerini emretti.

İslam Peygamberi'nin (s.a.a.) fermanı üzerine Müslümanlar gruplar halinde yeri kazmaya başladı. Bu çalışma nüfus sayısına göre paylaşıldığından ve özellikle Allah Resulü (s.a.a.) de bizzat hendek inşaatında çalıştığından, Müslümanlar bu işi bitirmek için adeta birbiriyle yarışıyordu. Dolaysıyla hendek inşaatı öngörülen tarihten daha erken bitti. Daha sonra hendek için bazı geçitler belirlendi ve her birinin korunması da bir aşirete verildi.

Düşmanın on bin kişilik ordusu Ebu Sufyan komutasında Medine kentine geldiğinde, uzun, geniş ve derin bir hendekle karşılaştı ve böylece hendeğin önünde durmak zorunda kaldı. Düşman ordusu Medine'yi saran bu engeli aşabilme umuduyla kenti kuşatma altına aldı. Böylece kente uzanan tüm yollar kapandı. Öte yandan bu savaş Medine'de kuraklık yaşandığı ve halk yiyecek ve erzak bakımından sıkıntıda olduğu bir sırada dayatılmıştı. Bu yüzden kuşatma ile beraber kentte kıtlık ve erzak yetersizliği daha da belirgin hale gelerek Müslümanları sıkıştırmaya başladı.

Şartlar bu şekildeyken, halâ Medine'de yaşayan ve İslam Peygamberi (s.a.a.) ile barış anlaşması imzalayan Yahudilerin Kureyzaoğulları aşireti Müslümanlarla anlaşmasını bozduklarını ve düşmanla işbirliği yapacaklarını ilan etti. Medine'deki münafıklar da kentin askeri ve iktisadi açıdan kuşatma altında bulunmasını fırsat bilerek çevreye umutsuzluk saçmaya başladılar.

Kur'an'ı Kerim Ahzab suresinde Müslümanların bu savaşta durumunu en iyi biçimde anlatarak şöyle buyurmakta:

"Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaatlerde bulunmuşlar! diyorlardı.  Onlardan bir gurup da demişti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın sırası değil, haydi dönün! İçlerinden bir kısmı ise: Gerçekten evlerimiz emniyette değil, diyerek Peygamber'den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı.  Medine'nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı da, o zaman savaşmaları istenseydi, şüphesiz hemen savaşa katılırlar ve evlerinde pek eğlenmezlerdi".

Ahzab savaşında Kureyş aşireti onu bin silahşöre bedel bildiği Amr bin Abdived, beraberindeki dört kişi ile birlikte hendeği aşmayı başardı. Arap âleminin cesur silahşörü Amr bin Abdived hendeği geçince karşı ordudan rakip talep etmeye başladı, ancak Müslümanlardan kimse onunla yüz yüze gelmeye yanaşmayınca onlarla alay etmeye başladı: Hani siz ölüleriniz cennette ve bizim ölülerimiz cehennemde diyordunuz? Acaba aranızda biri yok mu ki ben onu cennete yollayayım, ya da o beni cehenneme uğurlasın?

Amr ardından Arapların hamaset konulu şiirlerini okudu ve ardından şöyle dedi: sizden birini savaşmaya talep etmek için bağırmaktan sesim kısıldı yahu!

Karşı tarafta ne zaman Amr bin Abdived rakip talep ettiğinde bir tek Hz. Ali (a.s.) ayağa kalkıyor ve İslam Peygamberi'nden (s.a.a) meydana çıkmak üzere icazet talep ediyordu. Ancak Allah Resulü (s.a.a.) izin vermiyordu. Bu iş üç kez tekrarlandı. Son kez Hz. Ali (a.s.) ayağa kalkıp icazet talep ettiğinde İslam Peygamberi (s.a.a.) şöyle buyurdu: Bu adam Amr bin Abdived'dir. Hz. Ali (a.s.) de şöyle arzetti: Ben de Ali bin Ebutalib'im.

Böylece Hz. Ali (a.s.) meydana çıktı ve Amr'dan İslam dinini benimsemesini veyahut Müslümanlarla savaşmaktan vazgeçmesini istedi. Amr ise her iki öneriyi reddetti. Bunun üzerine iki rakip arasında sıkı bir çarpışma başladı ve Hz. Ali (a.s) Amr'ın darbesini kalkanı ile bertaraf ettikten sonra onu bir tek vuruşla helak etti ve yüksek sesle tekbir çekti.

Hz. Ali (a.s.) Amr'ı helak ettikten sonra zaferle İslam Peygamberi'nin (s.a.a.) huzuruna geri döndüğünde, Allah Resulü (s.a.a.) kalabalığa dönerek şöyle buyurdu:

"Ali'nin hendek savaşında düşmana indirdiği darbe, tüm cinlerin ve insanların ibadetinden daha değerlidir".

İslam Peygamberi (s.a.a.) şöyle devam etti:

"Amr bin Abdived'in ölümü ile birlikte tüm müşriklerin evine zillet ve horluk girdi ve tüm Müslümanların evine izzet ve ihtişam girmiş oldu".

Öte yandan Amr bin Abdived gibi Arapların ünlü silahşörünün etkisiz hale getirilmesi ile birlikte müşrik aşiretler ve gruplar morallerini kaybetti ve sonuçta Medine kentine her türlü saldırıdan umudunu keserek her biri geldikleri yere geri dönmeyi düşünmeye başladı.

En son ilahi gaybi imdat da Müslümanların yardımına geldi ve esen korkunç bir rüzgâr kâfirlerin ve müşriklerin çadırlarını yerinden kopararak düşman ordusunu iyice dağıttı ve bu yüzden müşrikler gece karanlığından faydalanarak fiyasko bir hezimetle evlerine geri dönmeye başladı.

Yüce Allah gaybi imdat meselesini Ahzab suresinin 9. ayetinde şöyle anlatmakta:

“Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi”.

Ahzab savaşında düşmanlar her taraftan toplanarak Medine kentini ve Müslümanları kuşatma altına alıp İslam'ı tamamen yok etmeye karar verdiklerinde, İslam Peygamberi (s.a.a.) bu savaşta uyguladığı askeri tedbirle birlikte halkı direnişe çağırdı ve aynı zamanda kalabalığın gözü önünde yere diz çöktü ve ellerini göklere kaldırdı ve gözyaşı dökerek şöyle arzetti:

“Ey yüce Rabbim, bize yardım et ve bizi zafere ulaştır ve bize tevfik inayet buyur”.

Ahzab savaşında düşman ordusu hezimete uğrayarak Medine'nin çevresinden geri çekildiğinde, İslam Peygamberi (s.a.a.) aynı mekânda zaferin şükranı için namaz kıldı ve daha sonraları o noktada Fetih camii inşa edildi. Öte yandan Fetih camiinin yanında Ahzab savaşı sırasında hendek önerisi ile İslam ordusunun zafer kazanmasında rol ifa eden Salman Farisi anısına da onun adını taşıyan bir cami daha inşa edildi.

Evet, bugün yine şirk ve küfür ordusu Amerika ve Siyonistlerin elebaşılığında İslam Peygamberi'nin (s.a.a.) döneminde olduğu gibi Müslümanları baskı altında tutuyor. İslam İnkılâbı Lideri Ayetullah Hamanei Müslümanların bugün içinde bulundukları şartları İslam Peygamberi'nin (s.a.a.) döneminde Ahzab savaşı sırasındaki şartlara benzetiyor, zira Ahzab savaşı sırasında tüm dünyaperest ve iktidar hırsı taşıyan caniler ve zorbalar bir araya gelerek ‘Öz Muhammedi İslam'ı yok etmek istedi.

İslam İnkılâbı Lideri Ayetullah Hamanei'ye göre şimdiki şartlar da Ahzab suresinin 22. ayetinde beyan edildiği şartları hatırlatıyor. Ayet şöyle buyurmakta:

“Müminler ise, düşman birliklerini gördüklerinde: İşte Allah ve Resulü'nün bize vaat ettiği! Allah ve Resulü doğru söylemiştir, dediler. Bu (orduların gelişi), onların ancak imanlarını ve Allah'a bağlılıklarını arttırdı”.

Bugün İran, Irak, Yemen, Nijerya, Filistin ve dünyanın diğer ülkelerinde âlemin tüm Müslümanları zorbaların tüm baskılarına, yaptırımlarına ve komplolarına karşı dimdik ayakta duruyor ve Kur'an'ı Kerim'in vaatte bulunduğu ilahi zaferin kesin olduğu inancından hareketle geleceğe doğru ilerliyor. Allah Teâlâ kim O'na ve dinine ve yoluna yardımcı olursa ilahi zafer onun olacağını ve kesinlikle ona yardımcı olacağını buyurmuştur.

Parstoday

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar