268782-INNERRESIZED600-600-7.jpg

Hac yolcuları için ahlak dersinin faydası ve lüzumu!

Yolculuk, özel bir ahlâk ve âdâb gerektirir. Zira insan için yeni bir durum meydana getirmekte, insanı yaşadığı çevreyle, yani vatanıyla farklı olan, özel şanlar altına sokmaktadır. ...Yolculuk, normalde asla ihtiyaç duyulmayacak işbirliklerini ve beraberlikleri gerektirir. Bunlar kaçınılmaz olarak özel vazifeleri ve yükümlülükleri ortaya çıkarır, ruhi ve ahlâki özel bir hazırlığı zorunlu kılar.

7 Ekim 2019 Pazartesi

Yolculuk ahlâkı ve âdabı, insanlık ahlâkının ve adabının bir parçasıdır. Her insan, insan olması açısından güzel ve yüce ahlâka ve huylara sahip olmalıdır.

Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur:

"Yüce ahlâklı olunuz ki, Allah beni bunun için görevlendirmiştir.”

Yine şöyle buyurmuştur:

"Yüce ahlâkî özellikler, insanın halkın kötülüklerine karşılık iyilik yapması, intikamdan vazgeçip affetmesi, kendisine ihsanda bulunmaktan kaçınan kimseye ihsanda bulunması, kendisiyle bağını kesen kimseyle yeniden bağ kurması ve kendisine geçmiş olsuna gelmeyen kişiye geçmiş olsuna gitmesidir."

Ahlâk iki bölümdür: Genel ve özel. Genel ahlak insanın her zaman ve her yerde uyması gerekendir. Özel ahlâk ise insanın özel şartlar altında zamanda veya özel kişilere karşı yapması gerekenleri ve yükümlülükleridir. Meselâ; aile ahlâkı özel ahlakın bir türüdür, ticaret ahlâkı diğer bir türüdür.

Yolculuk, özel bir ahlâk ve âdâb gerektirir. Zira insan için yeni bir durum meydana getirmekte, insanı yaşadığı çevreyle, yani vatanıyla farklı olan, özel şanlar altına sokmaktadır. İnsan yolculukta "yol arkadaşı" dediğimiz bu grupla gece gündüz birlikte olur. O zamana kadar yol arkadaşlarıyla arasında olan perde, ister istemez aralanır, kalkar. Uykusu ve uyanıklığı onlarladır. Yolculuk, normalde asla ihtiyaç duyulmayacak işbirliklerini ve beraberlikleri gerektirir. Bunlar kaçınılmaz olarak özel vazifeleri ve yükümlülükleri ortaya çıkarır, ruhi ve ahlâki özel bir hazırlığı zorunlu kılar.

Mukaddes İslam dininde ahlâkın bu bölümüne özel teveccüh gösterilmiş, çok faydalı ve etkili emirler verilmiştir. Bu da dinimizin öğretilerinin derinliğini ve kapsayıcılığını gösteren bir diğer örnektir. Bunlar, Beytullah'a gidecek olan siz değerli hanımlara ve beylere anlatabileceğimizi ümit ediyoruz.

İslam âlimleri de bu İslami emirleri hac bölümünün girişinde zikretmişlerdir. Zira İslami farzlar arasında yolcuğu ve vatandan çıkmayı, gerektirecek olan hac farizasıdır.

Bu emirlere girmeden önce iki konuyu açıklayalım: Biri muhterem hacılar için bu dersin faydası ve lüzumu, diğeri dersimizin konusu olan ahlâk, âdâb ve yolculuk kelimelerinin ve genellikle yol arkadaşı, anlamında kullanılan “ refik” kelimesinin anlamı.

Bu dersin faydası ve lüzumu hakkında şunları söyleyebiliriz: Diğer yolculuklar için ahlâkî hazırlığın gerekli olmadığını düşünsek bile bu sosyal dini yolculuk için son derece zaruridir. Bu yolculuk, diğer yolculukların taşıdığı özellikleri barındırmasına ilaveten ruhi ve dini bir yolculuktur. Ruhi açıdan temizlenmeyen insanın, ruhî bir programdan manevî lezzet alamayacağı açıktır.

Bazen bazı kişiler şöyle soruyorlar: İslam'a göre hac için malî uygunluk, bedensel uygunluk ve yolun uygunluğu şart oluyor da ruhî ve ahlâkî uygunluk şart olmuyor mu? Yani bir hacının, malî açıdan rahatlıkla Mekke'ye gidip dönecek, bu müddet içinde işi zarar görmeyecek ve ailesinin durumu kötüleşmeyecek kadar servet sahibi olması gerekli, bedensel açıdan sağlıklı olması, hasta olmaması gerekli, yolunun emniyetli olması gerekli; ama ruhî ve ahlâkî açıdan yeterli sermayeye sahip olması gerekli değil, öyle mi? Neden?

Bu sorunun cevabı şudur: Ruhî ve ahlâkî uygunluk da şarttır; ama bir farkla; diğer uygunluklar yeterli şarttır, ruhî ve ahlâkî uygunluk ise gerekli şarttır.

Şöyle açıklayalım: Yeterli şart, gerçekleşmediği müddetçe yükümlülüğün ortaya çıkmadığı şarttır. Mesela; sahip olunan malın, belli bir ölçüye ulaşması zekât için yeterli şarttır. Mal, belirlenmiş ölçüye ulaşmamışsa bir yükümlülük yoktur. Gerekli şart ise gerçekleşmediği surece insanın amelinin sahih veya kabul olmadığı şarttır. Mesela; elbisenin ve bedenin paklığı namazın şartıdır, fakat gerekli şartıdır. Yani namazın sahih olması için elbise ve beden pak olmalıdır. Aynı şekilde kalp huzuru da namazın şartıdır. Yani namazın kabul olması için kalp huzurlu olmalıdır. Böylece insanı miraca çıkarır ve etkilerini gösterir.

Bu iki tür şartın farkı şudur: İnsan, yeterli şartları sağlamakla yükümlü değildir; ne zaman şartlar oluşsa o zaman yükümlülüğü doğar. Mesela; insan zekât vermek için mutlaka malını gereken miktara çıkarmakla mükellef değildir; ama o ölçüye ulaştığında zekât vermesi farz olur. Oysa gerekli şart, muhakkak gerçekleştirilmesi gereken şarttır. Mesela; namazın sahih olması için elbiseyi ve bedeni pak tutmak bir zorunluluktur. Aynı şekilde namazın kabulü ve etkilerini gösterebilmesi için kalp huzurunun olması zorunludur.

Öyleyse gerekli şart, yeterli şarttan daha önemlidir. Ahlâkî ve ruhî uygunluk, gerekli şarttır. Yani insan, sadece ruhî ve ahlâkî hazırlığı varsa bu amelin sonsuz ruhî ve toplumsal faydalarından istifade edebilir. Bu hazırlığı olmayan insan ise "çölün mihnetini altın ile satın almıştır”.

Peki, ruhî hazırlığın gerekli şart, yani haccın faydalı ve kabul olmasının şartı olduğuna dair delilimiz nedir? Örnek olarak şu rivayeti zikrediyoruz:

Şeyh Sadûk İmam Bakır (a.s.)'ın şöyle buyurduğunu naklediyor:

"Hac niyetiyle Kâbe'ye gelen kimse, kendisinde şu üç haslet yoksa Hakk'ın inayetine mazhar olmaz: Yol arkadaşlarıyla ilişkileri için münasip ahlâka sahip olması, öfkesini engelleyebilmek için -ki ister istemez yolculukta bunun sebepleri oluşur- hilm sahibi olması ve günaha düşmesini engelleyecek takvasının olması”.

Bu sözlerden refikleriyle yersiz tartışmaya giren, hemen sınırları aşan, yalan ve gıybet gibi çeşitli günahları işleyen hacıların durumu anlaşılıyor. Maalesef muhterem hacıların bu yönde çok fazla zayıf noktası olduğu görülüyor. Ruhî ve ahlâkî uygunluğun, bütün ibadetlerin kabul şartı olduğunu, hacca mahsus olmadığını söyleyebilirsiniz. Zira Allah Teâlâ, Kur'an'da şöyle buyuruyor:

"Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder."

İnsan takvalı ve pak olmadığı müddetçe hiçbir ameli kabul edilmez.

Ben de diyorum ki, evet, öyledir. Bütün ameller, öncesinde ruhî bir hazırlık ister; ama şu farkla ki, hac ameli ibadet olmasından, Allah'a yakınlık niyetiyle yapılması gerektiğinden ve kalp takvası gerektirmesinden öte toplumsal bir ameldir. Herkes bu ilahî vazifeyi doğru biçimde yerine getirebilmek için uygun ve genel bir toplumsal ahlâka sahip olmalıdır. Böylece İslam'ın bu büyük içtimadan beklediği etki gerçekleşebilir. Naklettiğimiz hadiste üç haslete işaret edilmişti. Bunların ikisi insanın muaşeret ahlâkı açısından liyakatiyle ilgiliydi. İnsanın doğru bir namaz kılabilmesi veya Allah'a yakınlık niyetiyle zekâtını verebilmesi için toplumsal salahiyete sahip olmasının lüzumu yoktur; ama büyük hac amelini yapabilmesi için toplumsal salahiyetinin olması lazımdır.

Sonuç olarak, ruhî ve ahlâkî uygunluğun, diğer bir deyişle toplumsal salahiyetin de şart olduğu ve bu uygunluğun malî, bedensel ve yol uygunluğundan daha önemli olduğu anlaşıldı. Zira muhakkak yerine getirilmesi için bunu gerekli şart olarak koşmuştur, yeterli şart değil.

-------------------------------------------------------------------------------------------------

Üstad Şehit Murtaza Mutahhari'nin Hac ve Müslümanların Vahdeti kitabının Yolculuk Adabı ve Ahlakı bölümünden alıntılanmıştır. -Önsöz Yayınları Mutahhari Küllüyatı 3-

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar