İNTİZAR - Yaşadığımız döneminin siyasi araçları içerisinde; "algı oluştur ve yönet" diye formüle edilen bu yaklaşım en önemli siyasi araç olarak zikredilebilir. Bu yaklaşım topluma öyle sunuluyor ki; sanki "algı oluştur yönet" formülasyonunun uygulanmasında başarı kaydedenler aynı zamanda iyi bir siyasetçi gibi gösteriliyor. Oysa ki "algı oluştur ve yönet" yaklaşımı; pratikte halk kitlelerinin olanı, gerçekliği değil de, iktidar sahibi siyasetçinin olayı kendi çıkarları doğrultunuda nasıl sunacağı, devamında da bu sunulan ve böylece oluşturulan, gerçekliği örten, arka planda bırakan bu algının sürdürülebilmesi, yani insanların bu oluşturulmuş gerçekliği örten algıya inanmalarının devamlılığının sağlanmasından ibaret.
Bu çerçevede Türkiye'de siyasete yön verenlerin gerçekleştirdikleri söz konusu "algı yönetimi" ile ilgili en önemli örnek olarak; "Mavi Marmara süreci" ile oluşan Türkiye-İsrail ilişkilerinde negatif durum üzerinden oluşan algının aslında çok da gerçeği yansıtmadığı, çok da esasa taaluk eden bir yaklaşım olmadığının bu günlerde anlaşılmasını verebiliriz. Zira bu günlerde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İsrail ile işbirliğinden bahsederken, hükümet sözcülerinin ise İsrail halkı ve devletinin Türkiye'nin dostu olduğunu büyük bir açıklıkla ifade edebiliyorlar.
Peki bu noktada "algı oluştur ve yönet süreci" son bulmuş oldu mu? Tabi ki hayır. Bunu nereden anlıyoruz? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail ile işbirliğinden bahsederken bunu; Suriye meselesinin çözümüne (Cumhurbaşkanı Erdoğan'da takıntı haline gelen Esad'ın gidişini hızlandırarak) olumlu(!) katkı sunacağı, hatta Filistin meselesinin çözümüne de müspet etki edeceği şeklinde sunmasından aslında algı operasyonunun devam ettiğini anlayabiliyoruz. Hatta bazı basın-yayrn organlarında bu süreç başladıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Gazze'de miting yapmasının bile planlandığı bilgileri paylaşılıyor.
Oysa ki gerçek, oluşturulan bu algı operasyonunun arkasında saklı bırakılıyor. Eğer gerçekliği yakalayacaksak, gerçeklik; Türkiye ile İsrail arasında aslında ilişkilerin pratikte hiç zarar görmediği, özellikle ticeri ilişkiler alanında ivmenin hep artışa doğru seyrettiği, hatta rekorlar kıracak noktalara ulaştığı, bu ilişkiler içerisinde özelde iktidar sahiplerinin şahsi işlerinin de söz konusu olduğu, halkların hassasiyetlerinin ve geleceğe dair ümitlerinin ise kurulan bu özel ilişkilerin geleceği ve getirilerinin arttırılması yönünde kullanıldığı, aslında böylece sayılan bu gerçeklerin üstünün örtüldüğüdür.
Aslında Türkiye ile İsrail arasında hiç kesilmeyen bu "dostluk" ilişkisinin tam olarak neye tekabul ettiğini paragraflar dolusu metinler oluştursanız da; bir karikatür sanatçısının oluşturduğu tek bir karikatür ile anlattığı kadar iyi anlatamazsınız. Bu aşağıdaki karikatür tam da böyle bir çalışma. İlginize sunuyoruz...