Tanıyorsanız, biliyorsanız, anlıyorsanız bekliyorsunuz… İnsanoğlu her an bekleyiş halindedir...
Yeryüzüne halife yaratacağını ilan eden Rahman, hikmetlerle dolu varlık aleminde her şeyi bir ölçü ile kıldı.
Nurani mahluklar, varlık alemini seyr-i nazar halinde konuşuyorlardı: ''Rahman olan Rabbimiz, yeryüzünü ifsad eden, kargaşa çıkaran, birbirlerine haksızca muamele eden, mahluklar yaratacak, peki bizler Rahman'ı tesbih eden, Rabbi yücelten, vahdet içerisinde olan daha olumlu varlıklar değil miyiz?
Varlık alemlerinin Rabbi, nurani kullarının bilmesi ve hikmetlerden bir kısmının ortaya çıkması için, mahluk alemine halife olacak kulunu tanıttı… Biz Adem'e isimlerimizden öğrettik... Yüce Rabbin isimlerinin ulaşmadığı her varlık, hakikatten ve hikmetten eksik olanı anlamakta, yetersiz kalmıştır… Allah nurani mahluklarına, insan olarak tanımlanan mahlukunun, Allah'ın öğrettiği isimlerinden aldıktan sonraki durumlarının anlaşılması için, Adem'e gidin ve sorun, nurani varlıklar Adem in aldığı ilimden habersiz olduklarını ''Ey Rabbimiz senin bildiklerinin dışında bilemeyiz ancak sen dilersen ve bizlerin istidadı bu ilmi bilmeye yeterliyse bilebiliriz" dediler...
Nurani varlıklar, gelecek olanı tanısaydılar, tam bir teslimiyet ve mutlak ümit ile beklerlerdi! Beklemek bilgiden kaynaklı hakikatin idrakiyle olmaktadır. Bekleyiş hem bilgiyi, bu bilgiyi anlamayı ve bilgiye ulaşmayı gerektiren sonuca bağlıdır...
Ve insanoğlu zorluklar aleminde Arafat'ta başlayan büyük bekleyişine yöneldi, Rahman ve Rahim olandan, yalnızca ondan bekleyişle, kemalat yürüyüşüne maddeler aleminde devam ediyordu. İnsan Rahman'ın emanetine olan istidadı yüklendiği sorumluluğun yüceliği Adem'den başlayan ilahi sözlerin sırlarını Rahman'a kavuşma vuslatındaki bekleyişini, nefsinin ve şeytanların vesvesesinden korumasını gerektirmekteydi...
Gözlerin ve ellerin Rahman'a çevrildiği, merhamet ve adalete sığınılan her anın bekleyişinde! Habil Rabbinden, Kabil nefsinden olana ulaşıyordu. Beklenenle, ihtiras ve arzuların arasındaki uzaklık, bilgelik ve cahillik arasındaki uçurumun sınırları ile çiziliyor, idrakin kuvveti, vehmin zaafiyeti, insanoğlunun maddeler alemindeki imtihanının temel ayırışı oluyordu.
İnsanoğlu nakıslar alemindeki bekleyişi, insan-ı kamil ile buluşma mekanı olarak seçilmiş olması dışında beklenen rahmet yolundaki kervana katılabilmek için hazırlık yapma yeridir. Mutlak hakikate giden yolun kervanının gelmesini beklerken, bekleme idraki ve sorumluluğunda olmak, Allah'ın insana yüklediğinin hakkını vermektir. Bu hakikat yolunun kervanından insanlığı alıkoymak isteyen nefis ve şeytanlar beklenenin yolu üzerinde oturuyor ve insanı kendi nefsinde taşıdığı şüphelere yönelmesini fısıldıyordu. Adem'den hateme kadar hakikat yolu kervanının sahiplerini beklemek bu alemin seyr yolculuğunda Rahman'ın hikmetlerinde insan mahlukuna bürünmüş hakikat cevherinin çıktığı hakikat gözesine dönüşünün yolculuğunda kılavuzlar ve gerçek rehberler ilahi hedeflere ulaşmak amaçlıdır.
Tur-i Sina'ya ulaşan Musa'nın dönüşünü bekleyenler, hakikatten inen bilginin yolunda kervanın yol güzergahının seyahat safhalarını beklemekti... İnsanlık her daim intizar halinde bulunmaktadır. Musa'nın intizarında, Samiri'nin buzağısının emeline saplananlar da oluyor intizarı bilinçsiz anlamsız hakikatsiz hale getiren, fitne salan, kargaşa doğuran, varlığı yok edenler ortaya çıkıyor, nurani varlıkların hiçbir hikmet görmediği mahluklara dönüşüyordu, intizarı olmayan varlıkların esfele safilin'in mahlukları olduğu hakikatine ulaşılıyordu.
İbrahim (a.s) ateşe atıldığında beklediğinden hiç şüphe etmedi, İbrahim'in intizarı hakikat üzere olan bilinç bekleyişiydi, ihtimal şüphe beklenmez beklenen şüphesiz bilgi, gerçeklik, hakikat, mutlak doğrunun bilincindeki bekleyiş, Rahman ve Rahim olana yönelen marifetle (bilinme) mümkündür.
İsmail'in teslimiyetindeki Rahman'dan bekleyişinde, Hacer'in Safa ile Merve arasındaki bekleyişinde, Al-i İmran'ın Mesih'i bekleyişinde, Meryem'in İsa'yı bekleyişinde, Selman'ın Hatemi bekleyişinde, Abdulmuttalib’in Abdullah'ı bekleyişinde, Abdullah'ın Amine'yi bekleyişinde, Nur dağının alemlere rahmeti bekleyişinde, insanlığın kurtuluşu bekleyişinde, Rahman'a kalplerin döndürüldügünde, her şeyin O'ndan beklendiğinde, tüm nebilerin Sıbhu Aziymi beklediginde, son hüccet Bakiyyetullah'ın aleme inzali beklendiğinde, beklenen intizarı her insanın kemalatı sırat-ı mustakiymde Allah'a ulaşacak kervana hazırlık yaparak beklemekte, insan-ı kamil İmam Humeyni'nin (r.a) ümmeti intizar kervanına hazırladığında, sancağı velayet-i fakihe tesliminde intizar kervanı hazırlanmaktadır. Bekleneni bekleyenler zafere ulaşacak olanlardır...