Sayın Bakanım;
Çocukluğumda TRT haber bültenlerinin vazgeçilmez cümlesi vardı “Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz bu günlerde…” Bu cümle insanı birlik ve beraberlikten soğutacak sıklıkta ve yavanlıkta kullanılıyordu adeta.
Sayın Bakanım;
Yeni eğitim öğretim yılının başındayız. Her yeni eğitim yılının başında “Yeni eğitim öğretim yılı sorunlarla başlıyor/başladı.” cümlesi, her yıl beni TRT’li günlere götürüyor. Bu cümleyi duyduğunuzda çok daha derin üzüldüğünüzden şüphem yok.
Sayın Bakanım;
93 yaşında, genç ama geçmişi uzun olan ülkemizde Milli Eğitim ile oynandığı kadar başka bir kurumla oynandığını içeriden/aileden biri olarak zannetmiyorum. En çok bakan değişikliği ve en çok sistem değişikliği maalesef alanımızda gerçekleşiyor. Birini daha kavrayamadan yeni bir sistemle karşı karşıya kalıyoruz.
Sayın Bakanım;
Malum yılda üç ay yaz tatili, on beş gün de yarıyıl tatili yapılıyor. Bu süre -özellikle de yaz dönemi- okulların bakım, onarım ve yenilenmeleri için çoğunlukla yeterli. Ancak yıllardır her ne hikmetse eğitim yılı başında okul binalarının tamire alındığına, yıkılıp yapılmaya başlandığına şahit oldum.
Sayın Bakanım;
Yine tatil süreleri tayin/atama/yer değiştirme işlemleri için yeter ve artar durumdayken eğitim öğretim yılı içinde çok sayıda atama, yer değiştirme ve görevlendirme işlemleri yapılmaktadır. Bu durum eğitimde verimliliği düşürdüğü gibi travmatik sonuçlar da doğurmaktadır.
Sayın Bakanım;
Malumunuz okula yeni başlayan çocuk için öğretmen, ideal kişiliktir. Ebeveynin ifadesi ile öğretmenin ifadesi karşılaştırma bile kaldıramıyor bazen çocuk için. Öğretmenine alışmış öğrencinin kısa zaman içinde ayrılmak zorunda kalması ciddi uyum sorunları doğurmakta ve okuldan soğumaya yol açmaktadır. Maalesef bazıları için bu durum onarılmaz sonuçlara kadar gidiyor.
Sayın Bakanım;
İdareci görevlendirmeleri hala tamamlanmadı. Yılsonuna kadar da gideceğe benziyor. Farz-ı muhal bir ay sonra idareci olarak görevlendirilecek birinci sınıf öğretmenin arkasında kalan çocukların durumunu umursamadığınızı düşünmüyorum. Ama ortada bir hesapsızlık olduğu da kesin. Bir taze dimağ dumura uğradıktan sonra binlerce atamanın değeri solda sıfırdır.
Sayın Bakanım;
Bunca teknolojik ilerlemeye, FATİH projelerine, tablet dağıtımlarına ve “akıllı tahta” uygulamalarına rağmen atama/tayin/yer değiştirme/görevlendirme süreçleri neden kısalmaz acaba?
Sayın Bakanım;
Onlarca sınav ile maalesef yarış atı gibi talim eden genç dimağlarımız çoktan seçmeli test uzmanına dönüşürken; iki öncülden mantıklı bir çıkarımda bulunmanın cahilleri oluyorlar.
Sayın Bakanım;
Felsefe bölümüne kayıt yapabilmek için TM puanı istenen ve felsefe sorusu ile muhatap olunmayan bir sistemde düşünen ve ifade eden öğrenci istendiği anlaşılabilir mi?
Sayın Bakanım;
Ülke sanayisi için kalifiye eleman kazandırma merkezi olması gereken meslek liseleri maalesef sınavlarla elenen, hiçbir yere yerleşemeyenlerin mecburi ikametgâhı olmuş durumda. Mecburen/zoraki bulunulan yere aidiyet duygusunun gelişmediğini şahsınız hepimizden iyi bilirsiniz. Bunun doğurduğu sonuçları da.
Sayın Bakanım;
Kesintisiz tek parti iktidarının sürdüğü 13 yılda tarım bakanı 2, sağlık bakanı 2, maliye bakanı 2, dış işleri bakanı 3, savunma bakanı 2, çalışma bakanı 3 kez değişmişken Milli Eğitim bakanının 5 kez değişmesi neyi ifade eder?
Sayın Bakanım;
Daha ne kadar “Eğitim yılı yine sorunlu başladı.” girizgâhlı haber bültenleri izleyeceğiz?
Umudu korumak gün geçtikçe zorlaşıyor maalesef.
‘İçeriden’ bir yakarış olan avaza kulak bulacağımı ümit ediyorum… saygılar…