Faia Younan (Faya Yunan) ve Rihan Younan (Reyhan Yunan)’ın 2014'ün sonlarına doğru tüm Arap coğrafyasına seslenişlerini içeren li-Bilâdî/لبلادى çalışmalarını lütfen dinleyin.[1] 8 dakika 44 saniyelik kısa bir videodan ibaret olan bu filmde bu iki kız kardeşin küçüğü olan Faya, Arap dünyasının mukaddes sesi olarak tanımladığı Feyruz’un Şam, Bağdad, Beyrut, Kudüs'e dair parçalarından küçük bir derleme sunmaktadır. Sonrasında, Filistin marşı Mavtinî/ موطنى/Vatanım ile sizi duygularınızın dalgalarıyla buluşturuyor; bu arada Faya’nın gözlerinin bir ara gözyaşlarıyla buğulandığına şahit olacaksınız. Reyhan ise parça aralarında adeta tüm insanlık adına kısa konuşmalar yapıyor.
Reyhan bu konuşmalarına kız kardeşinin Şam’a dair adeta meleklerin kanat seslerini andıran terennümünden sonra şöyle başlıyor: “Üç seneyi aşkındır Suriye’de delice, ideolojik ve mantıksız bir savaş devam etmektedir. Bu üç yıl içerisinde insanlar, kalpleri ve akıllarıyla birlikte katledildi. Öyle ki, bu savaş ev sahiplerinin kapıları çalınmadan sinsice başlatıldı. Sonrasında evleri ellerinden alınıp ev sahipleri zelil kılındı. Bu öyle bir savaş oldu ki, kadınlar ve çocuklar köle pazarlarında satıldılar. Bu öyle bir savaş oldu ki, tüm Suriyeli anneleri ağlattı ve erkekleri bizar etti. Bu öyle bir savaş oldu ki, kendi başlangıcını bilmiyor ve sonsuz bir rüya görüyor.”
Daha sonra Faya’nın sesinden bir Bağdad şarkısı… adeta olanları tasvir den bir iniltiyle… Sonrasında Reyhan, Bağdat’ın durumuna şu cümleleriyle işaret ediyor: On yıldan beri Bağdat’ta bir “özgürleştirme” var. Zulüm, adaletsizlik ve istibdattan kurtarma sürüyor. Ancak bu “özgürlük” operasyonu daha büyük bir zulüm, adaletsizlik ve istibdat ile geldi. Öyle bir özgürlüktü ki bu, neredeyse tüm ülke halkı tehcir edildi. Öyle bir özgürlüktü ki bu, taksim eden taksim etti ve parçalayan da parçaladı Irak’ı. Öyle bir özgürlüktü ki bu, medeniyeti ortadan kaldırdı. Öyle bir özgürlüktü ki bu, tüm Irak halkını etnik, dinî ve mezhebî farklılıklarıyla marjinalleştirdi. Öyle bir özgürlüktü ki bu, insanları köleleştirip evleri yıktı; insanları ve vatanı katletti.
Bağdat şarkısı ardından Faya’nın Beyrut dediğini işitiyorsunuz. Reyhan, Beyrut’un tarihini şu cümleleriyle adeta bizler için resmediyor: Kırk yıl, evet tam kırk yıldır tüm Lübnan halkı savaş acılarıyla yaşıyor. Sivil, etnik, mezhepsel bir savaş ve saldırgan düşmanlıklar, bölgesel çıkarlar için ayaklanmalar; uluslar arası uzlaşmalar ve devletler için fırsatlar… Tam kırk yıldır küçük Lübnan gündelik mücadeleler yüzünden çok büyük yaralar aldı. Tam kırk yıldır, yaralı olmasına rağmen hep susuyor.
Daha sonra Faya “Ey Kudüs! Ey ibadet şehri” şeklinde şiirsel bir cümleden sonra sözü kız kardeşine bırakıyor. Reyhan da sözüne ‘Filistin’ diyerek başlıyor: Filistin, tüm bu hadiselerin pusulasıdır. Olayların en büyüğü ve en eskisi. Altmış yıldan fazla ihlaller, bugünün nesilleri, yarınlarının ve dünün mantıksızlığına tanık olmaktadır. Bugünün barbarlığını ve yarının korkusunu yaşamaktadır. Filistinlilere tehcir, aşağılama uygulanmış ve hakları vatanlarından önce gasp edilmiştir. Altmış yıl içerisinde, bir başka devletin sınırlarının çizilmesi için, Filistin coğrafyası peyderpey kayboldu. Oysa Filistin sınırları kalplere ve akıllara nüfuz edilerek işlendi. Öyle sınırlar ki, erimeyi reddedip tarihe ve geleceğe yapışmak istiyor. Bu şekilde hem şu ânı ve hem de güçlü bir geleceği halkın iradesiyle inşâ etmek istiyor; var olan, yaşan ve bâkî kalacak bir vatan için.
Bu kısa film birkaç gün içerisinde bir buçuk milyondan fazla izlendi. Kız kardeşler çeşitli gazete ve televizyon programlarına konu ve konuk oldu. Bu Salı günü (9 Aralık 2014 tarihinde) Reyhan 24 dakikalık bir kısa belgesel filmi hazırladı; adını هوّيّتى أقوى / Hüvviyyetî Akvâ/Kimliğim Daha Güçlü olarak belirlemiş.[2] Reyhan Younan, Suriyeli Keldânî-Süryanî bir aileden. Savaş başlayınca ailesi İsveç'e gitmek zorunda kalıyor. Yaşadığı refah ortamı vatanı için gözyaşları dökmesini engelleyemiyor. Kimliğim Her Şeyden Güçlüdür diyor ve bu belgeselin çalışmalarına başlıyor. Kendisi aynı zamanda gazetecilik eğitimi aldığından bu yeteneğini de konuşturuyor.
Film, İsveç’e göç etmiş Keldânî-Süryanî kişilerle çeşitli röportajları içeriyor. Reyhan, kendisiyle de röportajı ihmal etmiyor, ama göz yaşlarına da mani olamıyor bu esnada. Faya savaş görüntüleri arasında Arapça ve Süryanice şarkılar söylüyor. Faya’nın annesi, babası ve ninesi de Suriye’ye dönmek istediklerini anlatıyor.
Filme ilgili bir programda[3] belgeseli Reyhan ile izleyen moderatör kendisine şu soruyu yöneltti: “Film, senin ‘Suriye’ye mutlaka döneceğim’ cümlenle bitiyor; neden?” Reyhan hiç düşünmeden şöyle bir cevap verdi: “Çünkü kimliğim, savaştan ve İsrail’in oyunlarından daha güçlüdür. Ne kadar sürerse sürsün her savaş nihayete erer. Suriye’deki kimliklerin etnik azınlık olarak değerlendirilmesini ret ediyorum. Bu kimlikler etnik bileşenlerdir ve mutlaka vatanlarına duydukları özlemi giderecekleridir.”
Suriye’de olanları Reyhan ve Faya’nın sesinden dinlemek gerekir. Bu aktivist iki kız kardeş bakalım daha neler yapacaklar; kimlikleri, vatanları ve insanlık için…