Yemen Devrimi Üzerine
Bilindiği gibi, Tunus’la başlayan “Arap Baharı” Libya, Mısır gibi bazı Arap ülkelerinde rejim değişikliğiyle sunuçlandı. Ancak Tunus’ta yapılan ilk seçimler İslami bir parti olan El-Nahda’nın başarısıyla sonuçlansa da 26 Ekim 2014’de yapılan ikinci seçimde çoğu eski rejimin kalıntılarından oluşan laik en-Nida partisinin seçimleri kazanmasıyla birlikte tekrardan eskiye dönüş sürecine geçildi. Mısır’da ise durum bundan daha vahim. Zira Mısır’da İhvan’ın “zaferi” çok daha kısa sürdü. Bir yıllık Mursi iktidarından sonra, Amerika yanlısı Sisi’nin askeri darbesi sonucu Mısır’da binlerce insan öldürüldü ve bir o kadarı da zindanlara atıldı. Libya’da da NATO güçlerinin desteğiyle Kaddafi’nin devrilmesinden sonra paylaşılamayan güç dengeleri hâlâ devam eden bir iç savaşı beraberinde getirdi.
Ancak Yemen’de durum daha farklıydı. “Arap Baharı”ndan önce Ensarullah hareketiyle rejim güçleri arasında zaman zaman çatışmalar Sada bölgesinde yoğunlaşıyordu. 2009’da rejim güçlerinin Husilerin kalesi konumun da olan Sada’ya çok yönlü saldırılar gerçekleştirmiş ve bu saldırılarda ağır yenilgiler almıştı. Altıncı Sada savaşı, Husilerin Yemen rejimiyle olan savaşında, askeri alandaki gücünü ortaya koyan bir savaş oldu.
Ensarullah daha savaşın başındayken, Yemen Hava Kuvvetlerine ait 3 adet savaş uçağını ve bir adet savaş helikopterini düşürerek, onlarca tankını da imha etmeyi başarmıştı. Ensarullah’ın rejimle girmiş olduğu çatışmalarda Hizbullah’ın savaş taktiklerini uygulaması, Arap medyasında “İran ve Hizbullah, Enesarullah’a destek veriyor” şeklinde haberler yapılmasına yol açmıştı.
35 yıldır İsrail’e karşı vermiş olduğu mücadelede, savaş taktiklerini çok yönlü geliştiren Hizbullah, tüm bu tecrübelerini elbette ki samimi, inançlı, istekli her Müslüman’a öğretmekten geri durmazdı. Hiçbir Arap ülkesi, sahip olduğu silah ve askeri güce rağmen İsrail’e karşı cüret edemezken, Lübnan Hizbullah’ı tüm bölge ülkelerine ders verecek şekilde başarılar elde etmiş ve etmeye de devam etmektedir.
Ensarullah hareketi, “Arap Baharı”yla birlikte Yemen’de Ali Abdullah Salih rejimine karşı yapılan gösterilere desteğini vermiş ve onun bu desteğinden dolayı gösteriler daha da büyümüştü. Yemen halkı da Ensarullah hareketinin bu katılımından büyük bir memnuniyet duymuştu. Bir çok alanda Lübnan Hizbullah’ıyla benzerliği olan Ensarullah hareketi, Hizbullah’ın Lübnan’da Müslüman, Hristiyan herkesin güvenini kazandığı gibi, Yemen’de halkın güvenini kazanmıştı.
Ehlibeyt ahlakını kendilerine düstur edinen Hizbullah ve Ensarullah, 21. yüzyıla damgasını vurmuş iki büyük İslami harekettir. Dik duruşlarıyla, kendi halklarının gönüllerini kazanmayı başardılar. Söz konusu bu iki hareketin ortak yönlerinden biri de hiçbir zaman halkı, ister Yahudi, ister Hristiyan olsun hedefe koymamalarıdır. Tek hedefleri zalim rejimlerdir. Diğer taraftansa Musul’u işgal eden IŞİD teröristlerinin bir gecede binlerce Iraklı genci nasıl infaz ettiğini ve yüzlerce kadının nasıl esir edilip satıldığını tüm dünya gördü. Birbirinden çok farklı “İki İslam” anlayışı!
Ensarullah, Yemen’de ne halk direnişiyle karşılaştı ne de doğrudan Yemen ordusuyla savaştı, kısacası bir iç savaş yaşanmasına prim vermedi. Ensarullah geçen seneden beri sürdürmüş olduğu dahiyane siyaseti sayesinde halkın kanının dökülmesine izin vermeden tüm Yemen’in kontrolünü eline aldı ve eski parlementoyu feshetti.
Ensarullah Hareketi , parlamentonun feshinden sonra, siyasi geçiş sürecini belirleyecek Anayasa Manifestosunu da yayımladı.
Başkent Sana'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda siyasetçi, akademisyen, asker ve milletvekillerinin yanı sıra diğer oluşumlardan katılımcıların da huzurunda gerçekleştirilen bildirinin sunumunda, ülkede yaşanacak geçiş sürecinin işleyişi ana hatlarıyla açıklandı.
Ensarullah Hareketi'ne bağlı Devrimci Komite’nin onaylayacağı 5 üyeli Başkanlık Konseyi kurulması kararlaştırılırken, mecliste, Ensarullah Hareketi'ne bağlı Devrimci Komite’nin yanı sıra daha önce temsil edilmeyen grupların temsilcileri ile eski milletvekilleri görev alabilecek.
Bazılarının, bir hafta önce Hizbullah’ın İsrail’e karşı misillemede bulunmasını hazmedemeyişleri ve Yemen’deki devrimin ardından da ABD ve bazı Körfez ülkesi basınının bunu “Yemen’de darbe” diye duyurması, aslında Direniş cephesine duyulan kinin birer emaresidir.
10 şubat 1979’da İran İslam İnkılabı’ndan rahatsız olanlar, Saddam gibi kuklaları İran’a musallat etmişti. Ve yine bir şubat ayı ve yine İslami bir devrim. Bundan rahatsız olup hazmedemeyenler, Yemen’i de rahat bırakmayacağa benziyor.