Ehli Beyt Dostu’ndan…
Fırkalar Fırıldaklar…
Büyük hesap günü gelmeden özümüzü hesaba çekelim bir miktar…
“Kol kırılır yen içinde kalır” denmiş… Muhammed ümmetinin kolu kırılalı yüzlerce yıl oldu. Yen içinde kaldı, öyle bir kalış ki yen de çürüdü kol da... Beklendi ki kırık kola bir tabip el ata da eski halinde getire…
Ama nafile…
Her geçen gün kırıklar artmakta, ufalanmakta, yaralarımız kangrene dönüşmekte…
Resûl’ün emanetleri -Kurân ve Ehl-i Beyt- geri plana atıldığından beridir ki sırtımızı yerden kaldıramadık, Ehl-i Beyt gemisine binmeye tenezzül etmediğimizden beridir ki azgın dalgalarla boğuştukça boğuştuk, nice zayiatlar verdik ve de vermeye devam etmekteyiz…
Birisi tutturmuş; İslam adına ‘Ezoterik’ havası çalıyor…
Birisi ‘mülkiyet ve mülk edinme’ makamından öttürüyor…
Diğeri; ‘Allah’a ulaşmayı dilemek’ parçasını dillendiriyor…
Birileri; ‘Tevhid aşağı, şirk yukarı’ şarkıları okuyor…
Bir kısmı; ‘Başörtü, çarşaf, sakal cübbe’ edebiyatında…
Bir diğeri; ‘Tarikat da tarikat, el, dil, bel, bâtın, bâtın, zikir’ söylemlerinde…
Birisi; ‘Harfler, rakamlar, şifreler, gizemli sözler’ peşinde…
Bazıları; ‘Mehdi, Mesih, Gavs, Kutup, Üstad, Dede, Şeyh’ masalları okuyor…
Birileri; ‘Fıkhın kuru kurallarının’ hastası olmuş…
Bazı kimseler; ‘Ehl-i Beyt’ diyor başka bir şey bilmiyor…
Bazıları da; ‘Şiilik, Sünnilik, Alevilik, siyasal İslam’dan dem vurmakta…
Ehli Kabuk da ‘zahiri kurtarma derdinde, törensel değerlere’ takılmış gidiyor…
Bütün bu fırkalar fırıldaklıklarıyla İslam’ı anlattıkları, İslam’ı temsil ettikleri iddiasındalar…
Kimse ‘yoğurdum ekşi’ demiyor…
Tabiri caiz ise; kimse kargadan başka kuş tanımıyor. Karga da herkesin kendisi…
Hal böyle olunca benim gariban halkım, sade vatandaşım, saf insanım n’etsin! Kime gitsin de hakikati orada görsün! Kimden İslam’ı en doğru ve en güzel haliyle öğrensin, doğruya ulaşabilsin! Kimseye güven kalır mı ki insanlar zevkle, güvenle, ihlasla Allah’ın dinine bağlansın da tertemiz bir hayat sürsün, yaşadığı İslam’dan tat alsın!
Kısacası İslam parça parça kılınmış, herkes bir parçasını eline almış ve ‘BÜTÜN’ diye pazarlamaya çalışıyor… Ve üstüne üstlük kendi konumları ve ellerindeki ufacık minnacık bir hakikat ile huzur bulmakta, tatmin olmaktalar…
Sanki âyet daha dün nâzil olmuşçasına, ezel ve ebed ilmi ile bizlere gerçeği bildiren Rabbimiz ne de güzel buyurmuş yüce kelamında: “Dinlerini parça parça eyleyip de guruplaşan ve ellerindekilerle sevinip ferahlayan müşriklerden olmayın…” [Rûm (30): 32]
Allah aşkına nefsimize soralım: Bu kutsal ayetler, bizim içinde bulunduğumuz halden, bizden bahsetmiyorsa daha kimsen bahsediyor?
Kurân ve Ehl-i Beyt’e göre yaşayanlardan olmamız dileklerimizle…
Kemal KILIÇ