Mümin kâfir olabilir ama kâfir mümin olamaz-II

H.Hüseyin Güneş

2847 kere okundu
2 Mayıs 2015 Cumartesi
742-7551-c6eb6ea5yazi.jpg

Mümin "Kâfir" Olabilir ama Kâfir "Mümin" Olamaz-II

Bir önceki makalemizde mümin bir duruşa sahip bir kimsenin "kâfir" olabileceğinden/olması gerektiğinden söz etmiştik. Buna göre mümin olduğunu iddia eden kişi Allah ve Allah dostlarına tevelli etmesi gerektiği gibi; şeytan ve onun evliyasından da teberri etmelidir.

Bu yazımızda ise varlık âleminde kâfir olarak konumlanan kişilerin, küfür üzere olmalarına rağmen; mümin olup olamayacaklarını tartışmaya çalışacağız. Mümin kişi aynı anda kâfir olabilmekteyken, aynı durumun bir kâfir için geçerli olup olamayacağını kısaca irdelemeye gayret edeceğiz.

Mümin (مؤمن) kelimesi, tıpkı iman (ايمان) kelimesi gibi emn (أمن) kelimesinden türemiş bir terimdir. Emn, herkesin bildiği gibi, güven anlamına gelmektedir. Dolayısıyla mümin kişi emniyet bulmuş ve emniyet verebilmiş kişidir. Çevrisine emniyet verdiği iddiasında olup bunu gerçekleştirmekten çok uzak olan kişileri mümin değil, münafık kategorisinde mütalaa etmek gerekmektedir. Hâliyle nifakın alâmet-i fârikası olan “konuştuğunda yalan söyler” düsturunu, gündelik ve uluslar arası ilişkilerde hatırlamak gerekmektedir.

Bunun ötesinde kâfirler de mümin olamazlar. Zira bu kategorideki kişilerin tüm insanlığa karşı cürüm işledikleri veya taşıdıkları kötülük potansiyelini, her an zulümle aktüel hale getirebilecekleri unutulmamalıdır. Nitekim ayet-i kerimede mealen şöyle buyrulmuştur:

Onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarır ve (hiçbir şeyi) ıslah etmezler.” (Şuarâ:152).

İşledikleri cürümler ve dünyada icat ettikleri fitne ve fesatlar yüzlerine vurulduğunda şu şekilde cevap verdiklerini duymuşsunuzdur:

Kendilerine, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiği zaman, ‘Bizler sadece ıslah edicileriz’ derler.” (Bakara:11)

Tüm bunları göz önünde bulundurarak Ortadoğu’da cereyan eden hadiseleri düşünelim. Filistin, Suriye, Yemen, Bahreyn ve daha başka yerlerde Amerika-İsrail ve yandaşlarının bir yerlerin yönetim tarzını “daha iyi” bir hale getirme, bazı ülkeleri ıslah etme, kimi insanların da “müfsit” olduğunu ilan etme gibi dertleri bulunmaktadır. İddialarının temelini Ortadoğu’yu “ıslah etme” çabası oluşturmaktadır.

Oysa hikmet dolu Kur’ân bizlere kâfir ve münafıkların hiçbir surette emniyet bahşedemeyeceğini açık ve gayet de seçik bir şekilde haber vermektedir. Onların sözüm ona “ıslah” girişimlerine karşı mümin kimselerin bu fasit eylemlerin kâfiri olması gerektiğini bildirmektedir.

Maalesef Yemen olayları, İslam âleminin fesat çıkaranlarla gerçekten ıslah edici olanlar arasında yapılan tercihin, Kur’ânî ve Nebevî hassasiyetler doğrultusunda gerçekleştirilmediğini ispat etmiştir.

Emniyet verme sadece mümin insana mahsus bir sıfat iken, kâfirlerin bununla vasıflanabileceğine nasıl inanabilmekteyiz? Bunun cevabı gayet açık; kâfirler kendi işlerini yola koysun diye Ortadoğu insanlarına yeni “ıslah edici” münafıkları türettiler.

 

 

Öne Çıkan Haberler
İktibaslar