Ehli Beyt Dostu’ndan…
Ey Allah’ım Bize Yardım Eyle…
Her taraf toz duman.
Her yer kan revan.
Her şey devri devran.
Ülkeler, belgeler, zihinler, medya, basın, siyaset, ekonomi, geçmiş, gelecek, tarih, dinî konular…
Karmakarışık gibi her şey…
Kime güveneceğiz, kimi dinleyeceğiz, kimin dediğine kulak vereceğiz biz de şaşırdık diyor çokları…
Açıyorsunuz bir kanalı dinliyorsunuz haberleri: ‘Esed yıkıldı, yıkılıyor. Muhalifler yönetimi ele aldı alıyor.’ diyor. Diğer bir sese kulak veriyorsunuz: ‘İsyancılar zalim, Esad aslan ve vatanperver… Alçak vatan hainlerinin, satılmışların işini bitirdi bitiriyor.’ diyor. Yemen hâkezâ… Kim zalim kim mazlum!!!???
Bakıyorsunuz bir gurup medyaya ve basına: Paralel yapı, yüzyılın canavarı… Can çekişiyor bitti bitecek. Diğer yere kulak veriyorsunuz: Hayali şeyler bunlar. Ne Paralel’i, ne kumpası? Bunları uyduranlar, hırsız, soyguncu, yalancı ve kan dökücü diktatör… Söyledikleri ise uyduruk ve gündem saptırma…
Birilerini dinliyorsunuz: Hocaefendi ve yanındakiler kirli mi kirli, kötü mü kötü ve beş para etmeyecek Amerikancı, Siyonist yandaşı alçaklar… Bu zihniyetin bu memlekete faydası olmadığı gibi, hainler hepsi. Diğerine ‘buyur sizi dinliyoruz’ diyorsunuz: ‘Bizim ekibimiz bu memleketin temel direğidir. Biz olmasak örümcekler kaplar memleketi, ne hizmet olmuşsa şimdiye kadar bizim emeğimizin ürünüdür’ diyorlar.
Bir kanala dönüyorsunuz ülkemizde her yan zifiri karanlık ve cümle âlem ölmüş. Diğerine bakıyorsunuz her taraf güllük gülistanlık.
Birini dinliyorsunuz tek doğru konuşan kendisi ve asla kimseye iftra etmez. Diğerine kulak veriyorsunuz kendisine iftira edilmekte yemin billah kendisi doğruları konuşmakta.
Birisi söze bir girmekte ‘Şanlı Osmanlı tarihimiz’ diye söze başlamakta, geçmişe toz kondurmamakta. Diğeri ise; ‘Osmanlı mı? Geçmişin ABD’si işte. O devrin emperyalist gücü de o’ demekte.
Biri belgeye dayanarak padişahların ermişliğini ispatlamaya çalışmakta, diğeri ise kardeş ve öz çocuklarının katilleri mi ermişler diye bıyık altından gülümsemekte…
Kimine göre dinde felan konunun doğru anlatımı şöyledir, kimine göre de böyle…
Ve bütün bu olup bitenler gariban, mazlum-mustazaf halkın gözleri önünde cereyan etmekte. Zihinler biraz daha iğfal edilmekte. Kafalar daha bir karıştırılmakta.
“Herkesin kesin bilgi ve belgelere ulaşma imkanı da yokken ne edeceğiz, ne yapacağız ve kime inanacağız? Oturup ağlayalım mı? İçinden çıkamadığımız konuların aydınlığa kavuşması için vahiy mi bekleyelim?” deniyor.
Yok mu bütün içinden çıkılmaz gibi görünen konularda sorunları doğru bir şekilde çözme metodu ve doğruya ulaşma yolu yöntemi?
Evet yok mu evrensel doğruları evrensel ilkelerle öğrenme yolu, yordamı?
Görenedir görene,
Köre nedir, köre ne?
Gören göze sabah ışımıştır.
Görmeyene güneş mi var?
Evrensel doğruların ve doğrular ile yanlışların evrensel ilkelerle test edilerek öğrenilmesinin temel kaynakları olan Kurân ve Ehli Beyt’in öğretileri ile yolumuzu aydınlatmamız ve doğrulara ulaşmamız dileklerimizle…
Kemal KILIÇ