Ramazan Hararetinin Serinliği

H.Hüseyin Güneş

1566 kere okundu
22 Haziran 2015 Pazartesi
742-7551-c6eb6ea5yazi.jpg

Ramazan Hararetinin Serinliği

 

Ramazan kelimesi güneşin şiddetli sıcağını ifade etmek için kullanılan Arapça bir tabirdir (İsfehanî; s. 269). Ayetullah Seyyid Abbas Hüseynî el-Kaşanî, bu mübarek ayın müstehap amellerini derlediği çalışmasında hilalin ilk halinin görülmesiyle ayın başlangıcının şöhret bulmasına binaen, Arapçada şehr/ay adının bu şekilde başlayan zaman dilimine verildiğini ifade ettikten sonra, Ramazan isimlendirmesi hakkında da bilgi vermiştir. Buna göre söz konusu ay, güneş hararetinin çöl kumunda en çok hissedildiği ay olması dolayısıyla Araplar bu adlandırmayı münasip görmüştür. (el-Kaşanî; s. 5)

İlahî kelam olan Kur’ân-ı Kerîm de bu ayda inmiş olduğundan onun zahirî hararetinin yanı sıra, ilahî feyiz şuaları da insanları kuşatmaktadır. Bu kitap, insanlar için hidayet olmasının yanında hak ve bâtılı birbirinden ayırt edici olması hasebiyle de rahmettir. Kur’ân-ı Nâtık yani, Hz. Peygamber rahmet olarak gönderildiği gibi, İmam-ı Sâmit olan Kur’ân da rahmet olarak bu ayda indirilmiştir.

(Ey Peygamber!) Biz seni ancak âlemler için bir rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ: 107)

Biz o (Kur’ân)ı Kadir Gecesi’nde indirdik.” (Kadr: 1)

Tıpkı güneş ışığının harareti gibi, ilahî tecelliler de akis bulacakları muhataplarına yönelmektedirler. Muhatabın kabiliyetine göre bu nuranî şualar kişide farklılaşma göstermeye başlar.

Görmüyor musun gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarmaktadır. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da çer çöpe çevirir. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir uyarı vardır.” (Zümer: 21)

İnsanların da manevî renk ve tatları, kabiliyetleri nispetinde çeşitlilik arz etmektedir. Allah’ın renginin ortaya çıkması için hiç şüphesiz güneşin kavurucu sıcağının altında meyvenin pişip olgunlaşması gerekmektedir. Binaen aleyh, Ramazan ayı ham Müslümanların olgunlaşma ayıdır; rengini ve tadını değiştiremeyen meyvelerin hasat esnasında çürüdüğü, tat ve renklerinin damağa ve göze hitap etmediği görülür. O halde “Allah’ın boyası/sıbğatallah (ile boyan). Allah’ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Biz ancak O’na kulluk ederiz.” (Bakara: 138)

Sıbğatallah aynı zamanda halkullah/Allah’ın yaratış şeklidir:

İşte bu Allah’ın yarattığıdır/halkullah. O halde, O’nun dışında olanların yarattıklarını bana gösterin. Hayır, zulmetmekte olanlar, açıkça bir sapıklık içindedirler (Lokmân: 11)

Ve sıbğatallah, takva elbisesidir:

Ey Âdemoğulları! Şüphesiz ayıp yerlerinizi örtecek elbise ve sizi süsleyecek giysi gönderdik. Takva elbisesi ise bunlardan daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alırlar.” (A’râf: 26)

Tüm bu rahmet-i ilahî, bir yağmur misali Ramazan ayında Müslümanların üzerine yağar ve onların ilahî rahmet aynası olan kalpleri üzerindeki tozlarını temizler; onların hâlden hâle seyir etmelerini sağlayarak olgunlaşmalarını sağlar.

Ve kendi rahmeti(olan yağmur)un önünde rüzgârları müjdeciler olarak gönderen de O’dur. Biz, gökten tertemiz su indirmiş bulunmaktayız.” (Furkân: 48)

Yeryüzünü de kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her çiftten iç açıcı (bitkiler) bitirir.” (Hac: 5)

Hem Kur’ân ve hem de yağmur ilahî rahmet olarak tavsif edilmiş ve her ikisinin indirildiği belirtilmiştir. Biri birinci kat gökten indirilmekteyken, diğeri önce Beyt-i Ma’mûr’a ve ondan sonra dünya gökyüzüne indirilmiştir. Her iki indiriliş de rahmettir ve insanoğlundan istidat sahibi olana serinlik ve esenlik vermektedir. İstidadını kullanmak istemeyip, kızgın güneşin altında kemâle ermeyi arzu etmeyenlere ise “Kur’ân’dan müminler için şifa ve rahmet olan şeyleri indirmekteyiz. Oysa o (Kur’ân), zalimlere hüsrandan başkasını arttırmaz” (İsrâ: 82) mesajı hatırlatılmalıdır. Yağmur da hakeza bir azap vesilesine dönüşür:

Derken zulmedenler, kendilerine söylenmiş olan sözü başka sözle değiştirdiler. Biz de böylece zulmedenlere, yoldan çıkmalarından dolayı gökten azap indirdik.” (Bakara: 59)

Yağmur suyunun kendisi de güneş ışınlarına maruz kalarak buhar olur ve uçar; nereden indiyse oraya çıkar; ruh gibi maddeden soyutlanır ve varlığının kaynağıyla direkt irtibata geçer. Güneşin kavurucu sıcaklığı onu bir anda yeryüzünden silmeye güç yetirebilmektedir; çünkü insanlar kıymetini bilememektedir.

De ki: “Söyleyin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olursa, bu durumda kim size bir akarsu kaynağı getirebilir?” (Mülk: 30)

Bu nedenle, kızgın kumların üzerinde susuz kalmışlar yürüyemezler; ayakları yanar ve harap, bitap düşerler. Bunu yapabilecekler ancak ve ancak suya muhtaç olan değil, bizzat suyun kendisi olandır. Bu su, hiçbir şekilde kirlenmemiş ve rengine de bir şey bulaşmamış olmalıdır; tertemiz/tahûr olmalıdır ki, kimsenin yürüyemediği yollarda yürüdüğünde başkaları gibi yanmasın! “Ona/Kur’ân’a, temizlenmiş/arınmış olanlardan başkası dokunamaz.” (Vâkı’a: 79) “Dokunma”ya cüret edene Ramazan harareti bir serinlik ve rahmete değil, ilahî kahır ve gazaba dönüşecektir. Zira bu cüret eyleminin kendisi Ramazan’da indirilmiş olan Kur’ân’ın emri dışına çıkma sayılmaktadır. Kitabı indiren, ona giden yolları kimlerin kat edeceğini gayet açık belirtmiştir.

Ey Ehl-i Beyt! Şüphesiz Allah, sadece sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister” (Ahzâb: 33).

Ramazanın hakikatine ulaşmak isteyen müminler onun hararetini tertemiz suyla bütünleştirdikleri oranda bu yolda olgunlaşacak, serinleyip esenliğe kavuşacaklardır. Bu su hiç şüphesiz Kadir gecesinde yağan yağmurun suyundan başka bir su değildir.

 

Kaynakça

Kurân-ı Kerîm

el-KAŞANÎ, Ayetullah Seyyid Abbas el-Hüseynî, Minhâcu’l-Cinân, Manşuratu Zilkurba, basım yeri ve tarihi yok.

el-İSFEHANÎ, Ebi’l-Kasım Hüseyin b. Muhammed Rağıb, el-Mufredât fî Ğarîbi’l-Kur’ân, Mektebetu Nezar Mustafa Elbaz,  Basım yeri ve tarihi yok.

 

Öne Çıkan Haberler
İktibaslar