Gariplikler ülkesi… neredeyse her yıl bir ‘milat’ yaşıyoruz… inşaatta işçiler ölür/yanar bu bir milattır deriz. Yerin yüzlerce metre dibine yüzlerce can gömülür bu bir milattır deriz. Kamyonet kasalarından mevsimlik canlar saçılır etrafa bu bir milattır deriz. Şehrin göbeğinde bombalar onlarca fidanı yakar bu bir milattır deriz. Sağa döner milat; sola döner milat ilan ederiz günleri.
Ne hikmetse arkası gelmez bu milatların. Bir çemberin üzerinde sürekli bir “ilerleme” halindeyiz. Hep başa sararız ama ilerliyoruz yine de… Çinli bilgelerin “ilginç bir çağda yaşayasın!” bedduası “ilginç bir ülkede yaşayasın!” diye tutmuş bizi sanki.
20 temmuz Suruç bombası ile birlikte sağır sultanları dahi çıldırtan söylentiler ve iddiaların muhatapları sanki ilk defa adını duymuşçasına koro halinde DEAŞ demeye başladılar. Hiç de haberleri yokmuş o ana kadar sanki o ‘öfkeli’ güruhtan. Birileri de hemen günü milat ilan etti.
Minare kılıfına dahi sığmayan yardım ve yataklık iddialarını izah edemeyenler kerhen ve mecburen birkaç sorti yaptılar. Dört tane de bomba yolladılar ‘öfkeli çocukların’ üzerine içleri kan ağlaya ağlaya… İşte bu içe akıtılan kan ve gözyaşına kefaret olsun diyerek operasyonun rotasına gönül haritasından yer verdiler. Seyyid Nasrallah’ın deyimiyle ‘IŞİD’in incinen duygularına karşılık kandil operasyonu başlatıldı.’ IŞİD’i en çok yıpratan ve gerileten güç olan Kürtlere yöneldiler.
İçeride de IŞİD operasyonu diye başlayan ve hala onu kapsadığı iddia edilen operasyonda 1302 kişi gözaltına alınmış; bunlardan sadece 136 sı IŞİDli ve tutuklanan sayısı da 31. Serbest bırakılanların önemli bir kısmı savcılığa bile çıkarılmamış emniyet sorgusunun ardından bırakılmışken buna IŞİD ile mücadele demeye kim inanır :) anladınız onu…
Bir anda ne olduğu anlaşılmayan bir hız ve el/ağız birliği ile çözüm süreci diye bir şeyin olmadığı, HDP ve Demirtaş’ın bu işin baş sorumlusu, taş koyucusu, çomak sokucusu, mızmız çocuğu olduğu yaygarası kopartıldı.
Dedik ya çember üzerinde ilerliyoruz. DTP (o günkü HDP) 2009 belediye seçimlerinde 50 olan belediye başkanlığı sayısını 96 ya çıkarınca seçimlerin akabinde KCK operasyonları başlamış ve binlerce seçilmiş partili gözaltına alınıp tutuklanmıştı. 6 yıl sonra HDP, yoğun tartışma ve baskılar altında girdiği seçimden %13 oy ve 80 vekil -MHP ile eşit sayıda- alınca çemberin 16 yıl önceki noktasına hızlı bir dönüş yaptık. IŞİD perdelemesi ile HDP den seçim intikamı alınmaya başlandı.
Olmadığı, olması halinde bunun devletin sarsılması anlamına geldiği öne sürülen ‘Çözüm Masası’nın bir başında oturan Akdoğan, durumu tüm açıklığıyla ortaya koymuştur. Altına Erdoğan’ın onayıyla imza attığı, medyası tarafından göklerde alkışlandığı Dolmabahçe’yi yok hükmünde sayıyor. Bütün operasyonların ateşini fitilleyen gelişmenin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız!” cümlesi olduğunu net bir şekilde itiraf etmiştir.
Demek ki kendi cenahlarında her şey başkanlık sistemine ve Erdoğan’ın başkanlığına endekslenmiş; Reis-i Cumhur, Mr. President olamayınca her şey tuzla buz olmuştur.
Koca bir halkın umudu, anaların gözyaşı, yere serilen fidanlar, yarınları karartılan minik yürekler… bunların hiçbiri beyefendinin başkan olma sevdası kadar değerli değilmiş ki Akdoğan, her şeyin “Seni başkan yaptırmayacağız!” tahrikiyle başladığını söyleyebiliyor.
Libya’da battınız, Irak’ta battınız, Mısır’da battınız, Mavi Marmara’da battınız, Suriye’de battınız, Çözüm Sürecinde battınız, ayakkabı kutularında battınız, Kabataş’ta battınız… hala muzaffer komutan edasıyla apolet parlatıyorsunuz…
Fazla söze gerek yok Demirtaş bir kez daha tahrik etti “Sizi kendi halinize bıraksak zaten kendinizi bitirirsiniz.”
Not : “Bu mesaj okunduktan sonra kendi kendini imha edecektir.” – müfettiş gadget