Devlet / iktidar çevrelerinin ağzında sakıza dönmüş ya “90 larda değiliz. 90 ların karanlığından kurtardık ülkeyi. 90 ların zihniyeti yok artık vs…” peki bu 90lar neydı? Nasıl bir devirdi? Kimler ne yapıyordu? Kim nerede duruyordu? Özellikle o yılların en önemli muhalif kesimleri olan, hukuksuzluğun ve insanlık dışı uygulamaların tadına eş zamanlı bakan İslamcılar ve Kürtler üzerinden bakalım.
İslamcılar açısından 90 lar;
Başörtüsü yasağının zirve yaptığı yıllar. İnsanlık dışı bu yasak ile binlerce genç kızın geleceği, hayalleri, umutları çalındı, yıkıldı, tahrip edildi. Başörtüsünün ve başörtülünün alenen tahkir edildiği, gericilik ve yobazlık olarak etiketlendiği yıllar. Zorbalarca üniversite kapılarında ağlatılan, aşağılanan genç kızların ‘ikna’ odalarında ‘satın alınmaya’ çalışıldığı yıllar…
Devlet kurumlarında namaz kılınamayan yıllar. Müslümanların ibadetlerini, örtülü eş ve ailelerini gizlediği; İslamcıların ‘Dar-ul Harp’ ve kâfir devlet dediği yıllar. Devlette çalışmanın haram olduğu, seçimlere katılmanın tağuti düzeni kabul etmek olduğu, sistemin küfür olduğu yıllar…
Hak, adalet, özgürlük mücadelesinin verildiği yıllar. İnsanlık mücadelesinde İslamcıların bayrak tuttuğu yıllar. Hak hukuk ve insani değerleri tanımayan ceberut devlet aklı ile hareket eden güruhların sahip olduğu devlet aygıtı ve iktidar partileri varlıklarını İslamcıları ve Müslümanları, Müslümanlığı aşağılamanın üzerine kurgulamışlardı bu yıllarda.
Devletin tüm imkanlarından hortumlanan medyanın tüm muhaliflere –özellikle İslamcılara karşı- manipülatif, insanlık değerlerini hiçe saydığı, basın ahlakını kenarda tuttuğu, kendini şantaj sopası ve itibar buldozeri gibi kullandırttığı yıllar.
Belirlenen öncü şahıslara yönelik topyekün ve koro halinde linç kampanyalarının başlatıldığı, bir takım ahlak yoksunu şahısların cilalanıp ekranlarda Müslümanlara karşı komplo oyunlarının oynatıldığı yıllar
Bütün insanlık dışı uygulamalara maruz kalan İslamcıların fakir ama gururlu, fakir ama temiz, fakir ama onurlu, ilkeli oldukları yıllar.
İslamın ve Müslümanların en büyük düşmanının ABD ve İsrail olduğu; Cuma namazı çıkışlarında Büyük Şeytanın lanetlendiği, kahredildiği yıllar.
Pazar sabah namazlarının birçok şehirde belli camilerde kılındığı, Pazar sabah namazı dualarının yapıldığı, Büyük Şeytanlara lanet edildiği, İslama ve Müslümanlara dua edildiği yıllar.
Direniş ve İnkılap dilinin kullanıldığı, ümmet ve vahdet derdinin sahiplenildiği, ifrat ve tefritin şeytanların oyunu olduğu, kulaklarımızda Direniş ve İnkılap marşlarının olduğu yıllar.
Dönemin İslamcı partisi ve iktidarının en büyük düşmanının ABD ve Siyonist İsrail olduğu; en önemli dostları da İslam ülkelerinin –D8- olduğu yıllar.
Kürtler açısından 90’lar;
Kürtlerin insan ya da ırk olup olmadığının tartışıldığı yıllar. On yıllarca varlığı inkar edilen Kürtler isyan edince Kürt varlığı üzerinden ‘ontolojik’ tartışmaların yapıldığı yıllar. Diyanet eliyle bastırılıp dağıtılan kitapçıklarda Kürt soyunun şeytana dayandırıldığı yıllar.
Hilal bıyıklı zebellaların köyleri ablukaya aldığı, köylüleri meydanda halka şeklinde toplayıp küfrettiği, kadınların önünde erkeklerine, erkeklerin önünde kadınlarına el ve dil uzattığı yıllar. İnsanlara dışkı yedirilen yıllar.
Helikopterler ile köylerin üzerine yakıcı maddelerin atıldığı, 4000 civarında köyün toptan ateşe verilip yakıldığı, kaçabilenlerin kurtulduğu yıllar.
Devletin Beyaz Toroslarla fink atarak kendisini kanıtladığı, Toroslara bindirilen binlerce kişiden ‘şanslı’ olanların bir süre sonra kuytu, kuyu ya da köprü altlarında cesetlerine ulaşıldığı, şanssızların da hala mezardan yoksun kaldığı yıllar.
‘Böl, parçala ve birbirine kırdır’ resmi yönteminin kullanıldığı, tetikçiliğin devlet katında müşerref kılındığı yıllar.
Kürtlerin varlığını ve haklarını savunmanın avuçta köz taşımaktan beter olduğu dönemde inatla savaş yerine siyaset diyen vekillerin ‘enselerinden kavranarak’ Büyük Millet Meclisi’nden derdest edildiği, devlet ve toplum olarak bu görüntülerle iftihar edildiği yıllar.
Devletin izin verdiği sınırların dışında bölgeden haberlerin gelmediği ve bir bütün olarak bir halkın terörize edildiği yıllar.
Köylerinden, memleketlerinden, köklerinden kopartılan milyonlarca insanın batı illerine dağılmak zorunda kaldığı, buralarda sefaletle boğuşan nesillerin hor görüldüğü, ‘Kürt’ün hırsızlıkla, kavgayla, kabalıkla, medeniyetsizlik ve ahlaksızlıkla eşitlendiği, hor görülüp ezildiği yıllar.
‘Kürt’ diyen, hak diyen herkesin hedefe konularak tüm imkânlarla linç ateşine maruz kaldığı, bundan kaçabilenin ülke dışına; kaçamayanın faili meçhule yollandığı yıllar.
Toplumun her kesiminden seveni ve dinleyeni olan, haksızlığa uğrayan her kesimin yanında duruş sergileyen ve şu an herkesin linçi ile ilgili günah çıkardığı Ahmet KAYA’nın sadece Kürtçe klip yayınlama niyetinin hayatına mal olduğu yıllar….